Paris katliamı sonrasında IŞİD’e karşı bir ortak dilin oluşması doğal. Görünüşe bakılırsa herkes IŞİD’e karşı. Esad, PYD/PKK, Suriye muhalefeti, İran, Rusya, Türkiye, Irak Kürdistanı, Küveyt, Suudi Arabistan, Avrupa ve ABD… Herhalde dünyanın hiçbir döneminde hiçbir örgüt böylesine güçlü bir koalisyonu karşısına almamıştı. Ama yine herhalde hiçbir dönemde bir örgüt böyle rahatlıkla varlığını sürdürüp etkili bir eylem kapasitesine ulaşmamıştı. Burada bizi rahatsız etmesi gereken bir soru yok mu? Dünyanın en büyük askeri güçlerinin işbirliğine rağmen nasıl oluyor da IŞİD bitmiyor? Cevabın epeyce karmaşık bir sosyolojik/ideolojik arka planı olduğunu biliyoruz: IŞİD bitmiyor, çünkü insani malzeme Batıdan geliyor. Dolayısıyla Ortadoğu’da bitirilse bile, tespihin dağılmış taneleri gibi tüm Batı dünyasında hücreler halinde daha uzun süre yaşayabilir.
Ancak bunun mümkün olması güçlü bir ‘merkezin’ varlığına bağlı. Diğer bir deyişle eğer IŞİD Ortadoğu’da yıkılırsa, Batıdaki uzantılarının da melezleşmesi, sulanması, entegrasyona açık hale gelmesi daha kolay. Bu nedenle IŞİD’in üzerine tek hamlede yüklenilmesi mantıklı bir beklenti. Ama öyle olmuyor… Görünüşe bakılırsa Batılı ülkeler Ortadoğu ‘bataklığında’ kendi çocuklarını feda etmek istemedikleri için… Ancak bir unsur daha var: IŞİD’in ‘yaşatılması’ bir ülke hariç hemen herkesin işine geliyor.
Esad’tan Hizbullah’a, oradan İran’a , Rusya’ya ve hatta Çin’e uzanan çizgi açısından bakıldığında IŞİD’in varlığı çok kritik. Bu sayede Esad‘ın savunulması, bir süre daha iktidarda kalması, geçiş döneminde sahip çıkılması mümkün oluyor. Bu sayede İran Hizbullahı da devrede tutarak bölgede Sünnilik karşısında Şia’nın politik stratejisini sahaya yansıtabiliyor. Bir yandan derin istihbarat ağları üzerinden topluma nüfuz ederken, diğer yandan da doğrudan Suriye ve Irak’ın merkezi yönetimleri üzerinde hegemonya kuruyor. Yine bu sayede Rusya Ortadoğu’ya inmeyi meşrulaştırıyor ve askeri gücü sayesinde kendisine kalıcı köşe taşları yaratıyor. Bu arada Çin de kendisine rol arıyor. Bunların hepsi IŞİD’in düşmanı ve onunla savaşıyor gözüküyorlar… Ama aslında her biri IŞİD’in varlığına muhtaç ve onun bir anda yok olmasından da memnun olmayacaklar.
Diğer tarafta ilginç bir koalisyon var. Bir uçta IŞİD’le tam anlamıyla düşman bir Türkiye. Çünkü IŞİD’in savunduğu İslam AKP tasavvurunun tam zıddı. Eğer AKP yeni Müslümanlığı tarif edebilirse, bu IŞİD’in ideolojik yenilgisi olacak. Aksine IŞİD’in manevi hakimiyet alanının genişlemesi ise AKP’nin Müslümanlık önerisini kadük edecek. Yelpazenin diğer ucunda IŞİD’in bitirilmesini isteyen, ama diğer İslami gruplara da güvenemeyen, radikalleşme konusunda kendi katkılarını takdir edemeyen, bu arada maliyeti de asgaride tutmaya çalışan Avrupa ve ABD bulunuyor. Yelpazenin ortasında ise IŞİD’i düşman olarak görse de, onun merkezi yıpratmasından hoşlanan PYD ve Barzani ile bu örgütün Şia karşısındaki gücünden hoşlanan Kuveyt ve Suudi Arabistan. Bunların hepsi de IŞİD sayesinde kendilerini bölgede önemli kılmaya çalışıyorlar.
Herkes IŞİD’e karşı. Ama bir kanat onu küçültmek istese de ortadan kalkmasını istemiyor. Diğer kanat ise IŞİD’in ortadan kalkmasını istese de onu küçültüp yok edecek dirayete, isteğe ve iradeye sahip değil. Bu hengamede asıl tehdidi yaşayan Türkiye çırpınıp duruyor ama o da bir yandan PKK ile savaşmak durumunda kaldığı için etkin olamıyor.
IŞİD’in bitmesi tarafların yeni bir küresel dengede anlaşmalarını gerektiriyor. Ortadoğu bir geçiş bölgesi… Oradaki barış kürenin tümünde yeni bir paylaşımı beklemek durumunda kalabilir.