AK Parti belediyelerinin büyük şehirlerdeki birçok başkanı, Cumhurbaşkanı ve Partinin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınıyor. İlk hamle İstanbul'da gerçekleşti, şimdi sıranın Ankara'ya ve diğer illere gelmekte olduğu görülüyor.
Tayyip Erdoğan önderliğindeki AK Parti'nin, askeri ve bürokratik vesayete karşı en önemli sloganı şuydu: "Seçimle gelen seçimle gider…" Bu yaklaşıma halk da kararlı bir destek verince, darbecilik, vesayet sistemi, ağır darbeler yedi.
Seçmenler olarak, belediye başkan adaylarının oy pusulaları üzerindeki isimlerinin üzerine mühür basarak, seçimimizi yapıyoruz. Bir yurttaş olarak, "Benim seçtiğim başkanı değiştirme hakkı, (onların bağlı olduğu parti yönetimlerinin değil), benim hakkımdır." diye düşünüyorum. Demokrasinin özünde, yerellik vardır. Yaşadığın sokağın, mahallenin, şehrin yönetimi üzerinde etkili olabildiğin oranda, demokrasiden söz edebilirsin.
‘Atadığım gibi görevden de alırım’
Genel Başkan Tayyip Erdoğan ise, kendi açısından bakarak şunları söylüyor: "Başkan yaparken iyi, yapamıyorsun git derken mi kötü…"
Evet, var olan sistemde, adayları genel başkanlar belirliyor. Mantık şu: "Ben seçtim, görevden de ben alırım". Siyasi Partiler Kanunu (SPK) ve Seçim Kanunu (SK)'yla ilgili sıkıntı ortada.
16 Nisan 2017 Anayasa referandumu öncesinde, temel kaygılarımızdan birisi olarak, şunu söylemiştik: Bu değişiklik, varolan SPK ile birlikte, bir tek adam yönetiminin koşullarını hazırlayacak. Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olması, atayan ve görevden alan olarak sistemin mantığını ifade ediyor. Aynı durum milletvekilleri ve de Meclis için de geçerlidir. Onları da belirleyen aynı iradedir.
Bakanların başkan tarafından belirlenmesi, başkanlık sistemi açısından belki normal görülebilir. Tabii milletvekillerini de genel başkanın belirlemesi ayrı bir mesele.
Belediyecilik farklı bir alan. Yürürlükteki kanunlar, başkanlık sistemine dönüşen yeni anayasayla birlikte, bütün yetkilerin ve seçme hakkının (yargının merkezinden, yerel yönetimlere kadar) tek kişiye endekslendiğini gösteriyor.
Türkiye'nin bu şekilde yönetilmesi gerektiğini, hızlı ve etkili kararlar için bu tür bir başkanlığın yararlı olduğunu savunanlar var. Ancak bu sistem, güç merkezileşmesinin ötesinde, yerel dinamikleri de etkisizleştiren bir sonuç doğuruyor.