Ana SayfaYazarlar“Seni Bu Dert Kafesinden Bir Yılbaşı Bileti Kurtarır: Millî Piyango.”

“Seni Bu Dert Kafesinden Bir Yılbaşı Bileti Kurtarır: Millî Piyango.”

 

Her yıl Aralık ayının başlarında “eski yılın sona erdiğini” ve “yepyeni bir yılın geldiğini” yazılı ya da görsel medyada birdenbire, neredeyse eş zamanlı başlayan ve yayılan ve mealen şu soruya cevap arayan bir haberle fark ediyorum: Büyük ikramiye ile neler yapabiliriz? Tıpkı Ramazan ayının gelmekte olduğunu da orucu bozan şeylerin medyamızda, çoğunlukla diyanet görevlilerinin verdiği bilgiler ışığında, sanki o güne kadar hiç anlatılmamış gibi, sil baştan yeniden sıralanmasıyla anlamamız gibi: “Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek, kulağın içine ilaç damlatmak…” Sanıyorum deneyimsiz gazeteciler ya da din görevlileri bu haberlerle yavaş yavaş mesleğe alışıyorlar.

 

Bu büyük ikramiye haberini yapmak için ikramiyenin tutarını ve fiyatların geldiği son durumu bilmek yeterli. Bu şablonda üç beş hesaplamadan sonra bir de fotograflarla desteklenirse, karşımıza upuzun bir haber çıkıyor.

 

2018 sonunda yılbaşı gecesinde yapılacak çekilişteki 70 milyon TL’lik büyük ikramiye ile alınabileceklerin bir kısmı şu şekilde sıralanıyor mesela:

·         49 bin 122 cumhuriyet altını, 101 bin 596 adet yarım, 205 bin 882 adet çeyrek altın ve 331 bin 753 gram altın,

·         Boğaz'da bir yalı, 10 milyon liradan 7 yalı dairesi, (Ya da daha mütevazı ama çok sayıda “bol bol” ev almak isterseniz) İstanbul Halkalı'daki konutlardan tanesi 600 bin liradan 116 daire, (Haber metninde bir de “bir daireyi 1500 TL'den kiraya verseniz…” eklenmiş, bu kısım nedense hesaplanmadan hayal gücümüze bırakılmış.),

·         14 yolcu kapasiteli 1 adet Falcon 8x (Maalesef sadece ikinci el bir uçağa yetiyor büyük ikramiyemiz),

·         856 adet “orta segment” araba ya da 39 adet lüks segment araba ya da 4 tane (benim adını bile duymadığım) bir “acayip” araba,

·         (Milli piyangonun haram olması yetmiyormuş gibi bir de büyük ikramiyenizi faizde değerlendirmek gibi bir gaflete düşerseniz) Yıllık 16 milyon 800 bin liralık faiz,

·         (“Yerli parama güvenmem, döviz alayım” derseniz) Yaklaşık 13 milyon dolar (Onun faizini de ben sizin hayal ve pazarlık gücünüze bırakıyorum.)

 

Bunlara ek olarak büyük ikramiyenin fiziksel olarak kapladığı alan ile ilgili fanteziler var, ki bu kısım bana göre çok daha eğlenceli: (Bu yıl için olanını bulamadım bu veri kargaşası içinde ama geçen yılki büyük ikramiye olan 61 milyon TL için yazılmış aşağıdaki metin.)

 

“En büyük kağıt para olan 200 liralık 305 bin adet banknot haline getirilip, uç uca dizildiğinde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün 32 katı uzunluğuna erişiyor.

61 milyon liraya denk gelen en küçük kağıt para olan 5 liralık banknotlar uç uca eklendiğindeyse, bin 586 kilometre uzunluğa ulaşıyor ve bu uzunluk yaklaşık Ankara ile Atina arasındaki mesafeye karşılık geliyor.

5 liralık banknotlar yan yana dizildiğinde ise yaklaşık 10 bin 150 metrekarelik alan oluşturuyor. Bu da 1,5 futbol sahasının ya da 24 basketbol sahasının zeminini kaplayabiliyor.”

 

Diğer yandan özellikle televizyonda sokak röportajı ile fikirleri sorulan vatandaşlarımız genellikle önce borçlarını ödemek, kendisine ve yakınlarına ev alıp bir ölçüde hayatlarını garanti altına aldıktan sonra dünyayı gezmek ve kalan önemli bir kısmı da hayır işlerinde harcamak istediklerini ifade ediyorlar.

 

Önceki yıllarda büyük ikramiyenin isabet ettiği kişiler hakkında ise tevatür çok. Doğal olarak bu parayı kendi hayatlarına ve diğer insanlara faydalı şekilde kullanan “talihliler”den çok, büyük ikramiye nedeniyle (kendi ifadeleriyle) hayatları yıkılan ve daha da yoksullaşan “talihsizler”den bahsediliyor.

 

Aralık ayının gelmesiyle birlikte bu yıl da pek yeni bir bilgi içermeyen bu haberlerden bol bol faydalandık. Ama bir yandan da başında “milli” ibaresi bulunan piyangomuzun haram olup olmadığı konusundaki tartışmalar bu yıl daha belirgin hale geldi. Ahsen TV, provokasyon, piyangonun haram olması hakkında tebliğde bulunmak ya da kimin karşısında kimin ağzına “Allah” kelimesini alabileceği, sadece “kadın” ve laik olmaktan dolayı başkalarına bağırıp çağırma ve hatta iteleme hakkını kendinde bulmak gibi konular, bana her iki taraf açısından da fazlaca bir “sahnede” olma isteği ve hatta “kendini görünür kılma” histerisi gibi geliyor. Bu ülkede her tepkisel davranışın altında ne gibi sebepler ya da motivasyonlar yatabildiğini tahmin edebiliyorum da, artık bu kadarı da gerçekten ilgimi çekmiyor.

 

Sonrasında MÜSİAD yaptırdığı bir araştırmaya da dayanarak milli piyangonun “haram” olduğunu, basbayağı “kumar” sayıldığını bu sefer “tespit” olarak ortaya koydu ve bu durumda artık çekiliş yapılmaması gerektiğini değil de “bari” başındaki “milli” ibaresinin kaldırılmasını istediğini belirtti. Çünkü bir kurumun adında “milli” ibaresi olunca, haram olmadığı vehmine daha rahat kapılıyoruz herhalde.  Zaten bu nedenle olsa gerek, her ünvanda, kurum adında kullanılamayacak, kanunlarımıza göre kullanılması izne bağlı kelimeler var: “Türk, Türkiye, Milli, Cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal.”

 

Her ne kadar MÜSİAD, maneviyat kısmı biraz daha ağır basan iş insanlarından oluşuyorsa da, önemli bir kârlılığa sahip ve kendimi bildim bileli özelleştirme kapsamında bulunan, hatta şimdilerde Varlık Fonuna devredilmiş olan Milli Piyango İdaresinin, kumar oynattığı gerekçesiyle kapatılmasını isteyecek kadar kapitalizmden uzaklaşamıyor demek ki, haliyle…

 

MÜSİAD, bu konuda yalnız değil, tabii ki. Osmanlı’nın son dönemlerine kadar uzanan bir piyango tarihimizin olduğunu, benzer itirazların her zaman dile getirilmiş olduğunu, www.tarihtoplum.org adresinde yer alan “Türkiye’de Milli Piyango Tarihi” başlıklı yazıdan öğrendim. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan 1939’a kadar bu çekilişin “Tayyare Yılbaşı Piyangosu” adı altında, sonradan Türk Hava Kurumuna dönüşen Türk Tayyare Cemiyeti tarafından düzenlendiğini, yeni harflere geçilirken başlangıçta bu yeniliğe uyum sağlayana kadar adının “Tayare Piyankosu” olarak yazıldığını da bu yazıdan gördüm. Yazıda ayrıca, Nimet Abla’nın ve diğer ünlü piyango satıcılarının ilginç hikayeleri, halkı bu biletleri almaya teşvik etmek için yapılan reklamların sloganları (iki sevdiğim örnek: “Seni Bu Dert Kafesinden Bir Yılbaşı Bileti Kurtarır: Millî Piyango.”- “Arpacık kumrusu gibi düşünmekte fayda yok: Bir yılbaşı bileti al, feraha kavuş.”) gibi meraklılarına çok ilginç gelebilecek bilgiler var. Şu anda bulunması biraz güç olsa da, 1993 yılında Mete Tunçay tarafından yazılmış ve Milli Piyango İdaresi tarafından yayımlanmış bir kitap da varmış: “Türkiye’de Piyango Tarihi ve Milli Piyango İdaresi”. Bundan da bahsetmeden geçmemek gerek.

 

Milli piyango bileti almak bizde “namazında niyazında” bir hayat sürmüş olan rahmetli babaannemizden kalan bir gelenektir. Hayatının son yıllarını Parkinson hastalığı ile geçiren babaannem artık hareket etmekte zorlandığı zamanlarda, evin kapısına kadar çıkan milli piyangocusundan her çekilişte alırdı biletini. Ben sadece yılbaşlarında bir “çeyrek” alıyorum. Bir yılbaşı eğlencesi olarak…

 

2018’in son günlerinde yazılan bu yazıyı yeni yıl dilekleri olmadan bitirmek olmaz. Kuşkusuz, yeni yılın gelmesi ile bazı değişikliklerin olabileceğini umut edebileceğimiz zamanları çoktan geçtik. Ama bu dilemek haklarımızı da kullanmayacağımız anlamına gelmez. O halde ben yakınlarda kaybettiğim arkadaşımın 2018 yılı için bir yıl önce dilediği dileği şimdi 2019 için tekrarlayayım: “Yeni yıl haklarımızı değil, dileklerimizi dileyebileceğimiz bir yıl olsun.” İki dilek de benden: Milli piyangonun bile alet edilebildiği bu kutuplaşma artık “kullanışsız” hale gelsin ve zalimliklerle değil merhametle karşılaşalım 2019’da.

 

- Advertisment -