Ülkemizin yakın tarihi “öteki”ne yaşatılan acıların hatırlarıyla doludur. Kardeşimiz, can arkadaşımız Hrant Dink’i, “öteki” olduğu için seçip vurdular. 6-7 Eylül’de Lefter’in kapısına dayananlar da hınçlarını “öteki”ne yöneltenlerdi.
Türkiye, birçok ülke gibi ötekilerle doludur. Son ötekimiz Suriyeliler. Haklarında söylenmeyen olumsuzluk kalmadı. Yeni şeytanlarımız onlar. Geçen günlerde Adana’nın merkez ilçesi Seyhan’da, medyanın büyük ölçüde görmezden geldiği korkutucu saldırılar yaşandı.
Seyhan ilçesinin Dumlupınar Mahallesi’nde Suriyelilere ait 200’e yakın ev ve işyeri ile 12 araç tahrip edildi. Olaylarla ilgili 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı. Olaylar 15 yaşında Adana doğumlu bir çocuğun, çocuk yaşındaki bir mahalleliye cinsel istismarda bulunduğu suçlaması ile başladı; bu çocuğun Suriyeli olduğu rivayeti ve yalanı olayları alevlendirdi.
Seyhan’da tırmanan olayları önleyebilmek için bölgeye binlerce polis ve zırhlı araç sevk edildi. Paniğe kapılan Suriyeliler günlerce evlerinden çıkamadılar. Yağmalanan dükkanlara Türk bayrakları asıldı.
Göç İdaresi 2019 yılı verilerine göre, Adana’da 238 bin 234 Suriyeli yaşıyor. Olayların üzerinden dört gün geçtikten sonra Vali, Emniyet Müdürü ve Seyhan Belediye Başkanı dün mahalleyi gezdiler ve esnafla konuştular.
İnsan Hakları Derneği olaylarla ilgili yaptığı açıklamada tehlikenin boyutlarına işaret etti: “Yaşanan taciz ve hırsızlık olaylarında sosyal medyada, yazılı ve görsel medyada bizzat failin “Suriyeli” olduğu vurgusu yapılıyor, “Bu algı, son olayda da görüldüğü gibi Suriyelilere karşı şiddet eylemlerine dönüşmektedir.
Oysa ki; İçişleri Bakanlığının verilerine göre 2014-2017 yılları arasında Suriyelilerin karıştığı olaylar, Türkiye’deki toplam suçların yüzde 1.32 sine denk gelmektedir. Bu nedenle oluşturulan bu toplumsal algının hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır.” Suriyeliler, saldırılara polisin uzun süre seyirci kaldığını ileri sürdüler.
Karalar: Köklü ve nazik bir mesele
Adana Büyükşehir B. Başkanı Zeydan Karalar'la konuştuk: “Seyhan daha önce belediye başkanlığı yaptığım bölge. Olayları önleyebilecek ilişkimiz ve gücümüz var. Ancak bu Türkiye çapında köklü ve nazik bir mesele.
Bu insanların bir kısmının kalıcı olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. En azından yarısının buralı olacakları bir gerçek. Bütün bunları içeren bir siyasetin oluşturulması şart. Bölgedeki işsiz gençlik kitlesi potansiyel bir öfkeyi içinde barındırıyor.
Suriyelileri bunun sorumlusu olarak görenler var.” Gerçek demokratlık, “öteki”nin hakkını savunma noktasından başlar. Buna inanırım.
★★★
Kitap: Mete Tapan, “İmar Sorunlarımız”, Cumhuriyet Kitap.