Ana SayfaYazarlarTeklif edilen sistemde parlamento

Teklif edilen sistemde parlamento

 

Siyaset bilimi ve anayasa hukuku derslerinde öğrencilere devletin üç temel kuvvetinin bulunduğunu anlatıyoruz: Yasama, yürütme ve yargı. Eksik de olsa bu anlatımdan vazgeçmek zor. İnsan toplumları bu üç temel kuvvetin yapılanmasına ve işlemesine muhtaç. Bu yüzden, rejimin temel niteliği — demokratik veya anti-demokratik — ne olursa olsun, her sistemde bu kuvvetler mevcut. Demokrasinin demokratik olmayan sistemlerden farkı bu kuvvetler arasında bir ayrımı, bir denge ve denetleme mekanizmasını öngörmesi. Bunun temel amacı da insan hak ve özgürlüklerinin korunması. Ancak, sanırım kuvvetler ayrılığı isteğine her kuvvetin işlevini en etkili şekilde yerine getirmesi arzusu da eklenebilir.

 

16 Nisan’daki referandumda seçmenler tarafından oylanacak anayasa değişikliği paketi, esas itibarıyla hükümet sisteminde değişikliği öngörüyor. Bununla beraber, üç temel kuvvet arasında belirli bir ilişki ağı bulunduğu için, yürütmede yapılacak değişikliklerin daha az ölçüde olmakla beraber yasama ve yargıyı da etkileyeceği açık. Bu yüzden, anayasa değişikliği paketinin yasama, yürütme ve yargıda ne gibi değişikliklere yol açabileceği üzerinde durmak lâzım.

 

Anayasa paketine hayır diyen siyasî çevreler ve sivil toplum katmanları, teklifin yasamayı tamamen yürütmenin kontrolü altına sokacağını ve Meclisi fonksiyonsuz hâle getireceğini ileri sürüyor. Bunun gerekçesi olarak da, cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi kesilmediği için genel başkan olabileceğini ve partisi üzerinden parlamentoyu kontrol edebileceğini gösteriyor.

 

Benim okumalarıma göre, değişiklik parlamentoyu fonksiyonsuz hâle getirmiyor. Bunun olabilmesi için yasama yetkisinin açıkça cumhurbaşkanına verilmesi ve bunun meselâ “kanunları cumhurbaşkanı yapar” gibi bir ifadeyle ortaya konması lâzım. Oysa teklif kanun yapma yetkisinin parlamentoya ait olduğunu net bir şekilde vurguluyor.

 

Cumhurbaşkanının parlamentoyu partisi üzerinden kontrol etmesi ihtimâli hakkında neler söylenebilir? Bu ihtimâlin hayat bulabilmesi için, ilk olarak cumhurbaşkanının partisinin Mecliste çoğunluğu sağlaması gerekir. Bu vuku bulsa bile cumhurbaşkanının parlamento çalışmalarına katılamayacak olması ve bakanların Meclis dışından atanması, Meclis içinden atanan bakanların ise milletvekilliğinin düşmesi, her hâlükârda yürütme ile yasama arasındaki bağların meselâ parlamenter sitemdekine nisbetle daha zayıf olacağı anlamına geliyor.

 

Seçimlerin ne getireceği belli olmaz. Milletvekili seçimlerinde muhalefet partilerinin Mecliste çoğunluk olması hâlinde, fiilen sert bir kuvvetler ayrılığı ortaya çıkar. Bu durum kanun çıkarttırabilmek için cumhurbaşkanının muhalefet partileri ile işbirliğine gitmesini, onları ikna etmesini zorunlu kılar.

 

Muhalefetten gelen bir diğer eleştiri, Meclisin yürütmeyi denetleme imkânının ortadan kalktığı. Bunun gerekçesi olarak da yeni hükümet sisteminde gensorunun ve sözlü sorunun var olmaması gösteriliyor. Bu iddia da temelsiz. Gensoru cari sistemde sanıldığı kadar etkili bir denetim aracı olamadı. Beş yüze yakın gensoru yalnız iki hükümetin ve iki bakanın düşmesini sağladı. Sözlü soru da hükümetin hazır bulunmadığı bir sistemde anlamsız. Buna karşılık yeni sistemde Meclis araştırması, genel görüşme, yazılı soru ve en önemlisi cezai sonuçları olabilecek Meclis soruşturması gibi araçlar var. Şimdiki durumda ise, birçok yetkiye sahip cumhurbaşkanının buna karşılık hiçbir siyasî sorumluluğu bulunmuyor.

 

Meclis soruşturmasının vuku bulabilmesi ve sonuç verebilmesi için yüksek oy yüzdelerinin aranması, bu mekanizmanın çalışmasının imkânsız olduğunu göstermez. Neticede bu, sık sık değil çok istisnaî durumlarda başvurulacak bir yoldur. Nasıl ki yasama ve yargıya korunaklı bir statü veriliyorsa, yürütmeye de nisbeten korunaklı bir statünün verilmesi gerekir. Aksi takdirde yürütme kendini güven içinde hissetmez ve şamar oğlanına çevrilebilir. Bu, istenecek bir durum değil. Ayrıca, öyle vakalar olabilir ki, cumhurbaşkanının partisi bile onun hakkındaki bir soruşturmaya destek vermek zorunda kalabilir. Bu yüzden, Meclisin yürütmeyi denetleme imkânının tamamen ortadan kalktığı iddiası inandırıcı görünmüyor.

 

Sonuç olarak, önerilen sistemde parlamento cari durumda olduğundan daha az etkili ve yetkili hâle getirilmiyor. 

- Advertisment -