Osmanlı’dan beri Türkiye’yi yönetenler yasaklı listelerine meraklıdır. Yönetenlerle aynı görüşte olmayanlar için listeler hazırlanmıştır. Bu listelerin hazırlanmasında MİT ve İçişleri Bakanlığı ön planda olmuştur.
Osmanlı Gümrük memurları 1890 yılında kızdıkları, o sırada parlamenter olan ve Türkiye üzerinden İran’a geçmek isteyen diplomatik pasaport sahibi Lord Curzon’u gümrükte perişan etmişler. Curzon Lozan’da karşımıza çıktı…
Soğuk harp döneminde “kominist” yaftası yiyenler bu listelerde yer alırdı. Ankara Dil Tarihte Rusça okuyan öğrenciler dahi izlenirdi. Yakından biliyorum.
Soykırım konusunda soykırıma inananlar da listeye girmeye başarmışlardı! Şimdi artık dünyanın büyük kısmını listeye almak zorlaştı.
Bazen ipin ucu kaçardı. Sanırım 1968 yılı idi. “Perdeyi Aralarken” kitabımda yazdığım gibi gene gizli bir Bakanlar Kurulu kararnamesi ile Jean Paul Sartre, Pablo Neruda, Simon de Beauvoir gibi tanınmış ve Nobel almış kişiler de komünist eğilimli olduklarından listeye alınmıştı. Durumu, o sırada BM toplantısı için New York’a gelen Dışişleri Bakanı Çağlayangil’in dikkatine sundum. “Olacak şey değil hangi p… imzalamış” diye Ankara’ya telefon etti. İmza kendisine aitti! Okumadan imzalıyoruz ne yazık ki, dedi. Bunlardan biri Türkiye’ye geldi. Kararname gizli olduğu için listede olduğundan haberi yoktu. Yeşilköy’den geri yollandı. O da sonra soykırım bildirisine imza attı.
Türkiye’yi ziyaret etmekte olan İngiliz Dışişleri Bakanına refakat etmekte olan iki İngiliz gazetecinin de yasaklı olduğunu son anda öğrendik. Zamanın Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın müdahalesi ile rezalet önlendi. “Sefir Olmak” kitabıma almayı ihmal etmedim bu olayı.
Şimdi bu tür listeler yapılsa dünyanın büyük kısmını listeye sokmak gerekir. Anlaşılan gücümüz şimdi Kıbrıslı Türklere yetiyor. İddiaya göre KKTC’de cumhurbaşkanlığı yapan Mustafa Akıncı listeye girmiş. Şaşırmam. Eski Cumhurbaşkanları Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı seçilmeden önce Lefkoşa Büyükelçiliğimize giremezlerdi!
Galiba huylu huyundan vazgeçmiyor.