Bu hafta Rusya Kadın Voleybol Şampiyonası’na siyaset karıştı. Rusya’nın en eski kadın voleybol takımlarından Dinamo Moskova, yarıfinalde Ebrar Karakurt’un yıldız oyuncusu olduğu Locomotive Kaliningrad karşı 2-3 kaybetti. Fakat Dinamo oyuncuları yenilgiyi kabullenemedi. Önce Dinamo Moskova kaptanı Natalya Ebrar’a el hareketi çekti, ardından Dinamo CEO’su Elena Godiva Ebrar ve takım arkadaşlarının “eşcinsellik propagandası ve satanistlik” yaptıklarını söyledi. Varlığını Kremlin rejiminin istibdadına borçlu olan Elena Godiva nam-ı diğer Goncagül, yenilgiyi hazmedememiş, ağlayarak Kremlin’e ihbar mektubu yazmıştı. Eşcinsel hareketin terör örgütü kabul edildiği, eşcinsellerin 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı Rusya’da gündem olan bu ihbar mektubu, Stalin döneminde eşcinsel olduğu iddiasıyla fişlenen ve sadece bu yüzden yargılanan 60 bin kişinin ve sosyal ölüme terk edilen eşcinsel yazarların, şairlerin yaşadıklarını hatırlatıyor.
İki modernleşme hareketi. Çeşitli açılardan karşılaştırılabilir. Ben bu yazıda sadece özgün düşünme kabiliyeti açısından ikisini mukayese etmek istiyorum. İkisi de iktidar olmuş. İkisi de yeterince rezil olmayı başarmış ideolojiler. İkisinin de yerine göre faziletleri var. Acaba İslamcılık mı yoksa Kemalizm mi özgün düşünme noktasında daha iyi bir zemin sunuyor?
Gündelik hayatı yaşama biçimini koruma güdüsü, iktidarların onu değiştirme, dönüştürme arzusundan daha güçlüdür. Türkiye’de seküler kesimlerin muhafazakâr-otoriter iktidarın kendi yaşam tarzlarına müdahalelerine gösterdiği direniş bu gerçeği bir kez daha teyit etti. İlaveten: Gündelik hayatın seküler tarzının dindarlar için de gizli bir çekiciliği vardır ve muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayat tarzlarını kısıtlama eğilimine girmişse, bunda bunu bilmesinin ya da sezmesinin de önemli bir payı vardır. Yani muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayatı frenleme çabasına girdiğinde karşısında biri açık öbürü gizli-örtülü iki ayrı direniş cephesi bulur.
Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Betül Doğan Akkaş, Körfez ülkelerinin 7 Ekim sonrası Gazze politikasını Serbestiyet’e değerlendirdi: “Arap Baharı’ndan bu yana büyük toplumsal değişimler, İsrail’le normalleşmeler ve liderlik politikaları, Filistin meselesine bakışı dönüştürmeye başlamıştı. Özellikle bölgede artan ılımlı İslam ve mikro milliyetçiliğe dayalı yeni liderlik projeksiyonları, Filistin meselesinin siyasi yüklerinden arınma çabası taşıyor.”
Bu hafta Rusya Kadın Voleybol Şampiyonası’na siyaset karıştı. Rusya’nın en eski kadın voleybol takımlarından Dinamo Moskova, yarıfinalde Ebrar Karakurt’un yıldız oyuncusu olduğu Locomotive Kaliningrad karşı 2-3 kaybetti. Fakat Dinamo oyuncuları yenilgiyi kabullenemedi. Önce Dinamo Moskova kaptanı Natalya Ebrar’a el hareketi çekti, ardından Dinamo CEO’su Elena Godiva Ebrar ve takım arkadaşlarının “eşcinsellik propagandası ve satanistlik” yaptıklarını söyledi. Varlığını Kremlin rejiminin istibdadına borçlu olan Elena Godiva nam-ı diğer Goncagül, yenilgiyi hazmedememiş, ağlayarak Kremlin’e ihbar mektubu yazmıştı. Eşcinsel hareketin terör örgütü kabul edildiği, eşcinsellerin 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı Rusya’da gündem olan bu ihbar mektubu, Stalin döneminde eşcinsel olduğu iddiasıyla fişlenen ve sadece bu yüzden yargılanan 60 bin kişinin ve sosyal ölüme terk edilen eşcinsel yazarların, şairlerin yaşadıklarını hatırlatıyor.
İki modernleşme hareketi. Çeşitli açılardan karşılaştırılabilir. Ben bu yazıda sadece özgün düşünme kabiliyeti açısından ikisini mukayese etmek istiyorum. İkisi de iktidar olmuş. İkisi de yeterince rezil olmayı başarmış ideolojiler. İkisinin de yerine göre faziletleri var. Acaba İslamcılık mı yoksa Kemalizm mi özgün düşünme noktasında daha iyi bir zemin sunuyor?
Gündelik hayatı yaşama biçimini koruma güdüsü, iktidarların onu değiştirme, dönüştürme arzusundan daha güçlüdür. Türkiye’de seküler kesimlerin muhafazakâr-otoriter iktidarın kendi yaşam tarzlarına müdahalelerine gösterdiği direniş bu gerçeği bir kez daha teyit etti. İlaveten: Gündelik hayatın seküler tarzının dindarlar için de gizli bir çekiciliği vardır ve muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayat tarzlarını kısıtlama eğilimine girmişse, bunda bunu bilmesinin ya da sezmesinin de önemli bir payı vardır. Yani muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayatı frenleme çabasına girdiğinde karşısında biri açık öbürü gizli-örtülü iki ayrı direniş cephesi bulur.