Ana SayfaYazarlarÇoban matı

Çoban matı

Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitaly Churkin, Rusya'nın talebiyle toplanan ve Türkiye'nin Irak'taki eğitim birliği konusunun görüşüldüğü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısı sonrası yaptığı yorumda; "Hayal kırıklığına uğradım" diyerek sonucu özetledi.

 

BMGK, kabaca özetlemek gerekirse konunun, Ankara ve Bağdat arasında görüşerek çözülecek bir evrede olduğu ve müdahil olmanın sorunu daha karmaşıklaştıracağı kanısıyla sessiz kalmayı tercih etmişti.

Rusya, Hatay sınırında düşürülen SU-24’lerinin ardından yaptığı çıkışların neredeyse tümünde, yukarıda anlatılan BMGK kararındaki gibi “duvara tosladı”.
Olay sonrasında askeri bir cevabın gelmeyeceğinin kesinleşmesinden sonra, Rusya tarafından alınacak önlemler ve misilleme yolları, biraz da bol keseden ve aceleyle açıklandıkça tüm sözü edilenlerin Türkiye’den çok Rusya tarafına zarar verdiği görüldü ve Kremlin savruldukça savruldu.

Büyük hazırlıklarla ortaya çıkarılan ve Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisi olduğuyla ilgili sunum da
sadece Rusya’nın bölgedeki Esad Rejimi, İran gibi stratejik ortakları ile yurtiçindeki kronik AK Parti muhaliflerinin en müptezellerinden ibaret bir kitlece ciddiye alındı.
Verilen bilgiler hatalı, senaryolar akıldışı ve sunum, inandırıcı olmaktan oldukça uzaktı.

Ukrayna’dan başlayıp Rusya’dan Azerbaycan, Ermenistan ve İran’dan geçerek tüm Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan Doğu Yayı, taraflarca yapılan hamlelerle, neredeyse bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda.
Doğal olarak da arenanın ortasında Türkiye ve Rusçaya boyanmış taşlarıyla Suriye var.

Rusya’nın giderek alay konusu olmaya başlayan beyhude tepkiselliğinin ardında, tam da ustası bilindiği bu oyunda kötü bir tuzağa düşürülmüşlüğü yatıyor olabilir. 

“Çoban matı”, satrancı bilenlerin yabancısı olmadığı bir numaradır. “Aptal matı”da denir.
Beyaz tarafın şah önündeki piyonuyla yapılan açılışla başlar ve en başta gereken önlem alınmadığında, siyah tarafın mat olması ya da önlem bir hamle geç kaldığında büyük yıkımla sonuç verir ve görünen o ki Rusya, tam da böyle bir durumla karşı karşıya.

Her ne kadar bugünlerde, muhalifinden iktidar taraflısına bütün Türkiye medyasında, Rusya’nın uçağını bilerek TSK’ya vurdurttuğu yolunda bir takım senaryolar konuşulup yazılıyor olsa da bunlar, olay örgüsü incelendiğinde pek mantıklı görünmüyorlar.

SU-24’ün düşürülmesine sebep ihlal, toplam süresi (17 sn), yeri (Türkiye Hatay sınırının Suriye içine uzanan bir burnu), Türk uçağının pozisyonu itibariyle açık ki, aslında vurulmanın hakedileceği cinsten değil.

Görünen, Rusların da aralarla iddia ettikleri gibi olası ve belki de tekrarlanan bir ihlal, F-16 tarafından hazır pozisyonda beklenmiş, uyarı prosedurü itina ve aceleyle yerine getirilmiş, SU-24’ü vuran füze, uçak Türkiye sınırları içindeyken ateşlenmiş.

Ancak harekat alanı o kadar küçük ki füze, ancak Suriye tarafına geçtikten sonra uçağa yetişip vurabilmiş (Pilotların atladığı ve uçağın düştüğü yer bunu gösteriyor).

Olay tek başına değerlendirildiğinde, oldukça kötü niyetliymiş gibi görünse de öncesi ve sonrasıyla alındığında hiç de öyle olmayabilir.

“Kontrolsüz güç, güç değildir” der o populer reklam sloganı.
Peki nedir?
Olasılıkla bilinçsizce kırıp dökmeye meyilli bir hantallık, bilinci bulanık bir anlamsız tehdit, taşınması güç ve nerede ne zaman harekete geçeceği belirsiz bir potansiyel.

Sovyet bakiyesi devasa savaş makinası ve birarada tutulmasında sorunlar yaşanan imparatorluk, kayıplarından sonra az çok stabilleştiğinde dahi ismi değiştirilmeden kalan “Kızıl Ordu”, Rus kültüründe ve özellikle de Putin’in politikalarında halâ önemli bir parça.

Bunun ötesinde Rus silah endüstrisi ürünleri ihracatı, enerjiden sonra ikincilikte tarım ürünleriyle yarışıyor.
Yani Rusya dünyanın en büyük silah üreticileri ve ihracatçılarından, ABD’nin 23,7 milyar dolarlık cirosu arkasından 10 milyar dolar ile ikinci sırayı işgal ediyor ve bu rakam, en yakın rakibi Fransa’nın da iki katı.

İki büyük savaşın ve sonrasında kutuplaşmış dünyada da soğuk savaş’ın getirdiği yıkım, tüm insanlık için yeterince ders vericiydi ve savaş paradigması zaman içinde değişti.
Ordular artık, devasa yok ediciler olmaktan çok, yüksek teknoloji ile desteklenmiş nokta/polisiye operasyonlara dönük, üstün yetenekli küçük ama etkili gruplar şeklinde biçimleniyor ve profesyonelleşiyorlar.

Bu teknoloji kaynaklı dönüşümün en özel kısımlarından biri de izleme, tesbit, gizlenme alanında ve stealth/hayalet(gizlilik) olarak adlandırılıyor.

Ancak Rusya, hem özelde stealth ve hem de ordunun küçülerek etkinleşmesi alanında, diğer ülkeler kadar ilerlemekte zorlanmakta. Halen gücünü devasa boyutlarda tutmaya ve ihracatını da eski kitlesel bol uçak, bol tank, bol asker paradigmasına göre şekillendirmekte.

Silahlanma konusundaki bu anlayış, bir eski super güç olma bakiyesi/travması ile de birleşince Rusya’nın tavırları giderek tacizkârlaşıp bir “haydut devlet” olmanın sınırlarında gezer hale geliyor.
Gerek 2014 Eylül’ünden bugüne kadar NATO’yu 15 kez alarma geçiren uçak/denizaltı tacizleri, gerek Ukrayna ve Kırım konusundaki tutumu ve gerekse de Suriye savaşındaki hal tarzına rağmen, elbette ki Rusyayı bir “Haydut Devlet” ilan etmek kolay değil.

NATO’nun Rusya sorununu, bir 3.Dünya Savaşını tetiklemeden ve meseleyi daha uzun vadeli bir planla olabildiğince çatışmadan uzak durarak çözmeyi tercih edeceği açık.

İşte Rusyayı bugün şaşırtan, satranç tahtasının her yerinde ve panikle yeni hamleler aramaya iten asıl sebep, Türkiye’nin SU-24’ü vuruşuyla tetiklenen bir planın devreye girmesi.

Aynı satrançta çoban matı hamlesini geç farkeden bir oyuncunun yaptığı gibi Rusya, kendisini mat olmaktan kurtaracak hamleler peşinde kâh Kuzey Kutup Dairesinde S-300 bataryaları konuşlandırıyor, kâh Ermenistan üslerine Hind helikopterleri, Suriye kıyısına cruise füzesi fırlatabilen denizaltılar gönderiyor.

Ancak ne bunlar, ne Türkmen Dağında hava bombardımanıyla boşaltılmış köylere yaptığı saldırılarını artırması, ne YPG’ye silah yardımı ve ne de Türkiye için kendine daha çok zarar veren ambargo ilanları durumu değiştirmeye yetmiyor.

SU-24’ü düşüren aklın olay sırasındaki serinkanlılığı devam etmekte.

Uçak düşürüldükten hemen sonra ilk resmi açıklama Cumhurbaşkanlığından “Rus uçağı düşürüldü” şeklinde yapılıp, “sizi vurduğumuzu biliyoruz” mesajı verildikten sonradan “yerel kaynaklardan aldığımız bilgiydi” söylemiyle açıklama geri çekiliyor,

Rusya “emin değiliz, yerden atılan bir füzeyle düşürülmüş olabilir” diyerek manevra alanı ararken (uçak 4000 m civarında vuruldu ki bu bir manpad için sınır irtifa), Türkiye sınırda bir SU-24 vurduğunu açıklıyor,

Daha olayın olduğu gün, SU-24’ün sınır ihlali yaptığını gösteren radar izi görüntüleri ve Rusya’nın, “uyarılmadık” açıklamasının hemen ardından da ses kayıtları yayınlanıyor,

Olay ertesi günlerde NATO ve Türkiye, tümüyle gerilimi düşürüp, Rusya’nın sonradan pişman olacağı bir adım atmasını engellerken, aralarında konuyla ilgili hiçbir ihtilaf olmadığını yansıtıyorlar,

Rusya propaganda makinasını çalıştırıp Türkiye’yi IŞİD ile işbirliği içinde gösteren küflü iddialarıyla petrol alışverişi açıklamasını yaptığında ise ABD üzerinden sakin ve net bir IŞİD petrolünün Suriye’ye satıldığı ve para transferinin de Rus bankalar üzerinden yapıldığı bilgisi açıklanıyor,
Ve en sonunda, Rusya’nın tüm yaptığı, silah gücünü sergilemekten ibaretken son hamle, hiç kimsenin beklemediği bir yerden, Irak Başika kampının hatırı sayılır bir kuvvet ile tahkiminden geliyor.

Çoban matına geç uyanan siyah, yani Rusya, soğukkanlılığını kaybetmiş tahtanın her yerinde hamle ararken beyaz, yani NATO, sakin ve uzun erimli düşüncesinin ürünü hamlelerini sıralıyor.

Evet. Bir 3.Dünya Savaşı başladı, sürüyor ama bunun sonunda büyük yokoluşlar değil, akıllı hamlelerle bir ayının satranç tahtasında ehlileştirilmesi ve yeni dünya düzenine uydurulması var.
Suriye sorunun çözümüyle beraber…

 

- Advertisment -