Kamuoyu araştırmacısı, değerli dostum Bekir Ağırdır haftalık gazete Oksijen’in 26 Ağustos-1 Eylül 2022 tarihli sayısında hayli şaşırtıcı bir yazı yayınladı. ”Her şeyi cumhurbaşkanı adayından mı beklemeliyiz?” başlıklı yazı, birçok tartışmaya neden olabilecek tezler içeriyor.
Ağırdır bu yazısında, KONDA’nın yaklaşık bir buçuk yıl önce yaptığı bir araştırmayı temel alarak, okurun dikkatini cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üstün niteliklerine çekiyor. Yeniden gündeme sokulan söz konusu araştırma, içerik itibariyle Erdoğan’ı rakipsiz kılıyor.
Muhalefetin ciddi ölçüde canlandığı, siyasal gündemi belirlemede inisiyatifi ele aldığı, seçimleri kazanma umudunun giderek yükseldiği ve AK Parti iktidarının büyük ölçüde irtifa kaybettiği şartlarda, bu araştırmayı gündeme getirmiş olmanın tuhaflığını kendisi de fark etmiş olmalı ki, “Toplum nasıl bir lider istiyor?” başlıklı araştırmayı işaret ederek, “O araştırmalar sırasında muhalif adayın kim olduğu belli olmadığı için, Erdoğan ve toplumla ilişkisi üzerinden, liderliğe dair algı ve beklentileri anlamaya çalıştık” şeklinde ilave bir açıklama yapmak zorunda kalmış.
Gazı kaçmış araştırma
O araştırmadaki lider değerlendirmelerine göz atıldığında şunlarla karşılaşılıyor: Erdoğan toplumun gözünde “kendine güvenen biri“ (yüzde 82) ve “güçlü” (yüzde 73) imajıyla öne çıkıyor. Halbuki neredeyse bir yıldır bu imajda önemli bir düşüş yaşandığı, bu durumun giderek istikrar kazandığı, farklı kuruluşların yaptığı araştırmalarda açıkça görülüyor. Buna rağmen, Erdoğan’ı rakipsiz gösteren eski bir araştırmanın neden kamuoyuna sunulduğu haliyle soru işaretleri yaratıyor.
Erdoğan’ı yıldızlaştıran özellikler bunlarla kalmıyor. Yüzde 64 oranıyla “disiplinli”, yüzde 59’la “soğukkanlı”, yüzde 58’le “istikrarlı” ve yüzde 52’yle de ”kolay öfkelenen biri” olduğu hatırlatılıyor.
Bekir Ağırdır, Erdoğan’a atfedilen bu yüksek nitelikleri art arda sıralarken, muhalefetin muhtemel adayının kim olacağı konusunda hiçbir bir şey söylemiyor. Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali en yüksek olan ve aylardır tartışma gündemlerini belirleyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun adını anmaktan ise dikkatlice kaçınıyor.
Halbuki, gelinen nokta itibariyle, CHP yönetimi, örgütü, üye ve taraftarları için Kılıçdaroğlu ismi rakipsiz görünüyor. Millet İttifakı’nın oluşumundaki ve sürekliliğindeki rolü, CHP’nin geleneksel politikalarında yapmaya çalıştığı önemli değişiklikler, son aylarda kitlelere yönelik etkili güncel politik çıkışları, helalleşme çabası, uslübu ve söylemi ile partisini çok aşan bir ilgi topladığı kimi kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına da yansıyor. Ancak Bekir Ağırdır, bunlara değinmeye gerek görmüyor.
Millet İttifakı ne anlama geliyor?
Millet İttifakı, siyasi iddiasının ötesinde, yapısal özellikleri, bileşimi, siyasi ve toplumsal tarihimizde oturduğu yer itibariyle önemli özelliklere sahip bir girişim. Etnisite, inanç, mezhep, ideoloji, kültür ve hayat tarzı temelli çatışma ve kutuplaşmalara sahne olmuş Türkiye’de bu fay hatlarının temsilcileri sayılabilecek siyasi akımları bir araya getirme imkânını topluma sunuyor. Bu bir araya gelişin oluşturacağı dil, diplomasi ve siyasal kültür hem bugün, hem de yarın için çok kıymetli.
İttifak çatısı altındaki partiler kendi aralarında demokratik ve sistematik ilişkileri tesis ediyor, bunu topluma yansıtmaya çalışıyorlar. Öte yandan, seçim sonrası ortak bir şekilde ve mutabakatla gerçekleştirmeyi tasarladıkları büyük ve köklü değişimin, her adım ve aşamasına ilişkin program ve projelerini oluşturuyorlar.
Türkiye’nin toplumsal ve siyasal gerçekliği içinde ve mevcut şartlarda ortaya çıkan bu muhalefet imkânı, kimi çevrelerce görülmek ve anlaşılmak istenmiyor. Hatta, kendilerini iktidar karşısında konumladıklarını ifade eden bazı kişi ve gruplar, anlaşılmaz bir şekilde bu büyük uzlaşmayı istemeyen ve değersizleştirmeye çalışan yaklaşımlar geliştiriyor.
Millet İttifakı’nı ciddi bir risk mi bekliyor?
Bilindiği gibi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali, son dönemde çok yükseldi. Bazı genel başkanların dolaylı ifadelerinin yanı sıra, CHP yönetim kademesi ve örgütü de bunu birçok kez belirti. Bekir Ağırdır yazısında bu nesnel duruma hiç değinmiyor ve Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması gerektiğini ima eden, soyut düzeyde tezler getiriyor. Hatta, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kazanması halinde, başkanlık sisteminin güç ve yetkilerini parlamento ve başbakanla paylaşmayı reddedebileceğini ileri sürüyor.
Kendi aralarında hemen her şeyi yazılı dokümana, yani protokole bağlayan; başkanlık sisteminden parlamenter sisteme dönüş için bir geçiş süreci öngören; bu kapsamda cumhurbaşkanlığı ve meclis çoğunluğunu kazanmayı hedefleyen Millet İttifakı için böyle bir tehlikeden söz etmek, biraz zorlama değil mi?
Meclis çoğunluğunu muhtemelen elinde tutacak bir ittifakın adayı olarak seçilen, daha baştan seçmene sürece ilişkin bütün merhalelerin sözünü veren bir cumhurbaşkanı, ”Bütün yetkileri tek başıma kullanacağım” diyebilir mi?
Kişilerin güç kullanma arzusu, Türkiye’nin yerleşik siyasal kültürü ve alışkanlıkları, parti örgütlerindeki siyaset esnafının kuşatıcı etkisi böyle bir sonuç doğuracaksa vay halimize!
O bakımdan, Ağırdır ne demek istiyorsa, daha açık yazmalı.
Ağırdır ne demek istiyor?
Ağırdır’ın Erdoğan’ı “aşılması” gereken bir lider olarak görmesi de kafa karıştırıcı. Yaşanan bunca vahim şeyden sonra, Erdoğan artık aşılacak değil, bir kenara bırakılacak bir model.
Bugün daha uzlaşmacı, eleştiriye açık, farklı olanları kucaklamayı bilen, dünyayla barışık, vizyon sahibi, yetkilerini meclise bırakabilen bir cumhurbaşkanına ihtiyaç var.
Başta CHP olmak üzere, son dönemde muhalefetin vaatleri dikkatini çekmiş olmalı ki, Bekir Ağırdır “Vaatler seçilmeye yetmez” diyor. Doğru, ama söz gelimi Millet İttifakı’nın bugüne kadar ortaya koyduğu hiçbir şeyi de yeterince değerlendirme konusu yapmamış. Dikkatini belli ki sadece ve ağırlıkla Kılıçdaroğlu’nun dillendirdiği toplumsal vaatler çekmiş.
Bunlara ilave olarak, “Gidişattan rahatsızlık da başına kazanmaya yetmez” diye uyarıyor. Elbette, partiler ve adaylar bunu da dikkate almalı. Ama kimsenin elinde sihirli sopa bulunmadığını da biliyoruz.
Sonuç olarak, Bekir Ağırdır’ın uzun ve kapsamlı yazısında, Kılıçdaroğlu’nun adı hiç geçmiyor, ama aday olmaması gerektiğini anlatan çok şey var.