Bahçeli’nin twitterdan duyurduğu kadarıyla, MHP seçimlere kendi listeleriyle girecek. Kararın önemi sadece seçim neticeleri üzerinde yapacağı etkiyle sınırlı da değil. Seçim öncesi iktidar ve muhalefet kanatlarının psikolojileri üzerinde de büyük ölçekli etkisi olabilir. Bahçeli’nin açıklaması, aylardır yaptığı bütün gevezeliklerin toplamından çok daha tayin edici ama diğer gevezelikleri kadar büyük yankı yapmadı ilk anda. Manasız, şairane gevezeliklere mana yakıştırıp, herhangi bir taşı yerinden oynatmayacak gevezelikleri çoğaltmak kolay. Risksiz bir meşgale. Şimdi ise başka türlü bir hadiseyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla nispi suskunluğu, tedbirliliği, temkinliliği anlamak zor değil.
Kendi hesabıma, Bahçeli’nin MHP’yi AKP listelerinden seçime sokmasının kolay olmadığı kanaatindeydim. AKP Türkiye’nin siyasi hayatında —AP gibi, ANAP gibi— gelip geçici bir “dönem partisi”. Ben MHP’nin öyle olmasını temenni ederdim ama ne yazık ki o “kalıcı”, Türkiye siyasetinin demirbaşlarından biri. Memlekete uzun süreler boyunca vaziyet etmiş partiler yokken de vardı —başka isimlerle de veya başka partiler içinde hizip olarak da olsa—o partiler tarihe karıştıklarında da var oldu. Var olacak gibi de görünüyor. Kestirmeden söyleyeyim, AKP yokken de MHP vardı, AKP denen şey hatırlanması zor bir hatıra haline geldiğinde de MHP kalacak. Dolayısıyla MHP’li vekillerin AKP listelerinden seçilmesi, hazmı zor bir lokma/ydı.
Kapalı kapıların ardında ne tür müzakerelerin gerçekleştiğini, tehditlerin savrulduğunu bilmiyorum. Yani “gerçekte ne olduğu”nu bilenler için komik denebilecek kadar naif kalabilir söylediklerim ve söyleyeceklerim. Ancak Bahçeli’nin, olanca zorluğuna rağmen MHP’yi AKP paketinin içine yedirmeye hevesli olduğunu, karşısındaki direnci aşabileceğini ümit ettiğini ama başaramadığını hissettim ben mezkûr twitter mesajında. Atanamamış şairimiz üslubunu korumaya çalışmış ama bu metin, herhalde teslim edersiniz ki, bundan önceki Bahçeli imzalı metinlerden farklı. Çok daha gerçekçi. Lafı dolandırma hususunda çok daha tasarruflu. Acılı, bir manada… Acılı bir adamın kaleminden çıkmış bir metin. “Ah ya, YRP ve BBP yan çizmeseydi, ben bizim oğlanları ketenpereye getirirdim ama…” edası var.
MHP, dediğim gibi, bir demirbaş. Barajın altında kaldığı, parlamentoda temsil edilmediği uzun dönemler oldu. O dönemlerin bir bölümünde Ankara’da fiili olarak kamuoyu araştırmaları desenliyor, yürütüyor ve raporluyordum. “Davaya gönül vermiş olanlar”ın parlamentoda temsil edilmemeyi pek de önemsemediklerini gözlemiş ve şaşırmıştım. Şimdi ise —o dönemdeki şaşkınlıkla öğrenmiş olduklarım sayesinde— parlamentoda grup kuramayacak olmayı pek önemsemiyor iseler şaşırmayacağım.
Bahçeli’nin “açıkladığı” karar ne manaya geliyor? Mevcut oy potansiyelleri hakkındaki tahminlerim gerçekleşirse, Cumhur İttifakının yeni oluşacak parlamentoda çoğunluğu kesinlikle elde edemeyecekleri manasına geliyor. Bu, başlı başına mühim bir netice. Ancak bu neticenin pekişmesi, CHP ve İYİP’in yapıp edeceklerine bağlı. O cenahta parlamento seçimlerinde yapılacak işbirliğinin mahiyeti ve ölçüleri hakkında herhangi bir malumat sahibi değiliz. MHP’nin kararıyla birlikte oluşacak gevşeme, eğer vardıysa, işbirliği teşebbüslerini akim bırakabilir. Önümüzdeki günlerde bu hususlardaki tartışmalar hararetlenecektir diye düşünüyorum.
İlk anda hem Cumhur İttifakının ve hem de özellikle AKP’nin hayatını zorlaştıran MHP kararı, eğer muhalif kanatta doğru dürüst yönetilemezse, pekâlâ ters tepebilir. Ancak görüp görecekleri ilk seçim zaferine pek yaklaştıklarını hissettikleri ve buldumcuk oldukları görülen muhalif kanadın son dönemde sergiledikleri tutum, bu defa tuzağa düşmeyebileceklerini düşündürüyor.
Tuzak demişken…
Malumunuz AKP ve MHP —siz onu “Erdoğan ve Bahçeli” diye okuyun— “aha bizim kol kola girmemize hiç hazırlıklı değillerdi, öyle bir düzenleme yapalım da şunları gafil avlayalım” deyip ittifak mevzuunu gündeme getirmelerine karşılık olarak CHP ve İYİP kol kola girmişlerdi ve geçen seçimlerde oyunu bozmuşlardı. Evet, parlamento çoğunluğunu kazanamamışlardı ama çok sayıda ekstra vekillik kazanmışlardı, hatırlayacaksınız. Bir manada, Erdoğan ve Bahçeli kendi kurdukları tuzağa düşmüşlerdi.
Sonra, yine malumunuz, seçim kanununu değiştirip yeni bir tuzak kurdular. Bahçeli’nin açıkladığı karar, bir defa daha kendi kurdukları tuzağa düşmelerine yol açmış görünüyor. İbret almayı bilene ne çok şey söylüyor olup bitenler.
Son bir soruyla bağlayayım. Yarın, öbür gün YSK çıkıp, “seçim takvimi çalışmaya başladı, dolayısıyla 2022’de çıkan seçim kanununun bir yılı dolmadan yapılmakta olan bir seçim bu, dolayısıyla da 2022 öncesi mevzuat geçerlidir” diyebilir mi?