1956 yılında gezme amaçlı Ada’ya gelirken vapurda “vatandaş Türkçe konuş, konuşmayanı uyar” kampanyasını talebe birliği başlatmıştı. Hedef Lozan Antlaşmasında hakları tanınan Ermeni, Rum ve Musevi vatandaşlarımızdı. O tarihte herhalde Kürt bilinmiyordu!
Bu hatıra beni geriye götürdü. 1942 Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, 1964 yılında İstanbul’da asırlardır oturan Yunanlıların kovulması, daha sonra Kıbrıs olaylarının etkisi ile Rumların kaçması veya kaçırtılması hep Milliyetçilik esintisi ile oldu. Adalarda Rumca tabela veya şarkılar yok oldu.
Şimdi her yer ve tarafta Rumca, Arapça, Farsça ve de Rusça tabelalar var. Lokantalar, mağazalar bu dilleri bilenleri sigortasız ucuza istihdam ediyor. Ülkemiz mülteci deposu oldu. Avrupa Birliği’nden para da alıyoruz.
Osmanlı zamanında vilayetlerimiz olan Balkan ülkeleri ya Avrupa Birliği üyesi oldular ya da olmak üzereler. Orta Doğuda ise eski vilayetlerden bazıları petrol zengini oldu.
Fetö kalkışmasına karıştığı iddiası ile Birleşik Arap Emirlikleri’ne söylemediğimizi bırakmadık. Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesi dolayısıyla Suudi Arabistan’a neler söylemedik. Mısır lideri Sisi’ye katil dedik. Filistin meselesini milli davamız ilan ettik.
Daha sonra bunları unutup 5-10 dolar için Birleşik Arap Emirliği lideri ve Suudi yetkilileri bağrımıza bastık. Mısır’la, İsrail ile ilişkileri düzeltmeye çalışıyoruz.
Rus lider Putin’e neler söylenmedi. Şimdi yakın dostumuz. Ve de mali destekçimiz.
İtibardan tasarruf etmiyoruz!
Milliyetçilik önde gelen sloganımız. Seçimlerde iktidar bunu başarı ile kullandı. Aziz Milletimiz bunu yedi. Milliyetçilik enflasyondan etkilenmediği kabul gördü !
Pakistan ile Hindistan aynı tarihte 15 Ağustos 1947’de bağımsız oldular. Din devleti olmaya itibar eden Pakistan iç karışıklıklar ve darbeler içinde yaşıyor. Pakistan nerede, Hindistan nerede şimdi !
Türkiye birçok bakımdan Pakistan’a benzeme yolunda. Bakalım Aziz Halkımız bunu nasıl “yiyecek.”