Ana SayfaGÜNÜN YAZILARITürkiye’de Moda Sektörü: “Aradığınız kapsayıcılığa şu anda ulaşılamıyor”

Türkiye’de Moda Sektörü: “Aradığınız kapsayıcılığa şu anda ulaşılamıyor”

Moda dünyasının, tüketiciye, çoğu zaman sınırlı bir güzellik standardı dayattığını söylesek, herhalde buna kimsenin fazla itirazı olmaz. En azından yakın zamana dek modanın öne çıkan yüzü, vitrini böyleydi. Fakat global moda dünyası süratle demokratikleşiyor. Son on yılda, dünyaca ünlü moda (d)evleri ve yaygın satış ağına sahip hızlı moda markaları, farklı vücut tiplerini, hayat tarzlarını, farklı ırk ve din mensuplarını, yaş almış diyebileceğimiz insanları da anaakım moda görsellerine dahil etmeye ve bu değişimi adeta bir festival havasında kutlamaya başladılar. Peki Türkiye’de? İtalya’dan Brezilya’ya Norveç’ten ABD’ye oluyor; Valentino’dan Fendi’ye, Dolce Gabbana’dan Burberry’ye, Tom Ford’dan The Row’a kadar oluyor ama Elle Türkiye’de olmuyor, Vogue Türkiye’de, Harper’s Bazaar Türkiye’de olmuyor.

Geçenlerde Kopenhag Moda Haftası çerçevesinde bir dizi defile yapıldı.

Bu vesileyle, İskandinav modasının çoğulcu, yapmacıksız ve klas dünyasına bir yolculuk yaptık. Her defilede başörtülü kadınlar, çeşitli yaş ve vücut tiplerinde insanlar gördük tabii ki.

“Tabii ki” diyorum, çünkü medeni ve normal olan bu. Öylesine eşantiyon gibi de değil, defilelerin star görünümlerini de taşıdılar bu kadınlar. İşte belki de bu yüzden, insanın kendini hür ifade etmesine alan tanınan, çoğulculuğun geçer akçe olduğu bu ülkeler, dünyanın en yaşanası ülkeleri listelerinde hep üstlerde.




Kopenhag Moda Haftası 2023, Lovechild 1979 Defilesi



Kopenhag Moda Haftası 2023, MKDT ve Gestuz Defileleri



Kopenhag Moda Haftası 2023, Stine Goya Defilesi

Türkiye’ye gelince; ülke rengarenk, ama moda camiası bunu yansıtmaktan hala çok uzak.  Farklı hayat tarzlarından, yaşlardan, vücut tiplerinden insanlar anaakım moda medyası ve lüks markaların Türkiye şubelerinde henüz tanımlanmamış. Çalışan kadrolarından, reklam yüzlerine, İstanbul Moda Haftasından dergi sayfalarına her yeri tarayın, şişman, başörtülü, 40+ üstü (25 yaş gibi görünmeyen) kadınlar yoklar, adeta hiç var olmamışlar. Bu tablonun arka planında belki bu toprakların 200 yıllık modernleşme serüveni ve koskoca bir sosyopolitik hikaye var. Zümresel ayrışmalar, ayrışmaya niyetlenmeler, içi kof gardrop modernizmi vs vs. “Bir Başkadır” benim memleketim deyip global tabloya bakalım.

Moda dünyasının, tüketiciye, çoğu zaman sınırlı bir güzellik standardı dayattığını söylesek, herhalde buna kimsenin fazla itirazı olmaz. En azından yakın zamana dek modanın öne çıkan yüzü, vitrini, böyleydi. Moda mecmuaları, defileler, reklam kampanyaları, hep Avrupalı, beyaz ırk mensubu, genç, uzun boylu, “sıfır beden” tabir edilen incelikte mankenleri ve yine batılı hayat tarzına uygun giysileri ön plana çıkarıyordu.

Fakat biliyoruz ki bu suni ve sınırlı portreden çok daha renkli ve çeşitli bir dünyada yaşıyoruz. Yüksek moda ürünlerini de, seri üretim konfeksiyon mallarını da tüketen kitle artık 20-30 yıl öncesine göre çok daha renkli bir profile sahip. Bunun arkasındaki sosyolojik ve politik gelişmeler, buradan ziyade akademinin konusu. Fakat bizler de, global moda dünyasında, bilhassa sosyal medya ile süratlenen bir demokratikleşmeden bahsedebiliriz.

Son on yılda, dünyaca ünlü moda (d)evleri ve yaygın satış ağına sahip hızlı moda markaları, farklı vücut tiplerini, hayat tarzlarını, farklı ırk ve din mensuplarını, yaş almış diyebileceğimiz insanları da anaakım moda görsellerine dahil etmeye ve bu değişimi adeta bir festival havasında kutlamaya başladılar. Hatta son zamanlarda kapsayıcılık, kutlama kısmını geçip alışıldık bir tablo halini aldı.




Vogue UK’in 1966 Mart sayısının kapağı, Donyale Luna. Vogue kapağında ilk defa bir siyah manken görüyoruz.

ABD ise bunu neredeyse 10 yıl geriden takip edebildi. Sonrasında 80’ler ve 90’ların ünlü Naomi Campbell, Beverly Johnson ve Tyra Banks gibi modellerini tanıdık. Fakat hala beyaz harici ırklar “egzotik” denip nesneleştirilen “under-represented” (temsil edilmeyen) bir kitleydi.

Tabii ki bunda, moda endüstrisine yön veren makamlarda oturanların kimliklerinin payı olduğu da söylenebilir. Ya da belki eşitlik talebinin bu zamana kadar yeterince güçlü seslendirilemeyişi. Sebebi ne olursa olsun, anaakım moda, bugünlere oldukça gerçek dışı, sürdürülemez ve dışlayıcı bir görünümle taşındı.

Fakat 80’lerden sonra nüveleri görülen, son on yılda ise iyice yükselen değerler önce çoğulculuk onu müteakiben kapsayıcılık oldu. Bu da giysileri tasarlarken ve tanıtımlarını yaparken gerçek dünyayı ve tüketici kitlesini göz önünde bulundurmaya önem verilmesi sonucuna yol açtı.

Belki, milyarlarca dolarlık moda sektörünün yeni pazarlara daha güçlü girmek ve tüketiciyle bağ kurmak istemesinin de bunda payı vardır. Belki, Ortadoğu’daki, Uzak Asya’daki kadınlar, kendilerine daha çok benzeyen modeller görünce bu markaların ürünlerini daha çok satın alacaklardır. Belki, üst segment beyaz Avrupalı müşteri de bu kadar sınırlı ve tek tip bir kimlik algısından sıkılmıştır. Ardındaki itici güçlerden bağımsız olarak, modanın ve estetik algısının, çok sesliliğe alan açmış olması olumlu bir gelişme.




Vogue Britanya



Harper’s Bazaar İtalya



Vogue Britanya



Maye Musk, ünlü model 1948 doğumu ve kariyerinin zirvesini yaşıyor.

Mesela bu fotoğraftaki kadın Apo Maria (Whang-Od) 106 yaşında, geleneksel Filipin Kalinga dövme sanatının en yaşlı ustası, “mambabatok” diye de biliniyor. Aslında sadece erkeklere mahsus addedilen bir iş yapıyor ve zanaatini sadece kadınlara öğretiyor. 16 yaşından beri de bu işle uğraşıyormuş. Ve Filipinler Vogue’un kapağında gücüne ve güzelliğine atıfla yer aldı.




Buradaki model Ugbad Abdi, geçen yıl Vogue’un 130. yılını kutlamak için yapılan defileden.

Aynı moda dergilerinin Türkiye versiyonlarına, yayınlandıkları ülkenin demografik çeşitliliğinin hiçbir şekilde yansımadığını görüyoruz. Hani, kısmi bir temsil olsa da tam olarak oranları yansıtmasa neyse diyeceğim, o da yok. Harper’s Bazaar Türkiye geçen hafta 30. yılını kutladı mesela. Tek başörtülü davetli var mıydı? Hayır.

Yine, Elle Style Awards dağıtılıyor her sene. Stil ödülleri. Bu sene “Göster Renklerini” sloganıyla yapıldı tören. Ülkemiz rengarenk, ama “Göster renklerini” sloganlı bir törende ülkemiz kadınlarının bütün güzel renklerini görmek mümkün olamadı henüz. Her sene kapsayıcılığa dair bir gelişme olur diye ümitle bekliyorum. Olmuyor, henüz yok. İtalya’dan Brezilya’ya Norveç’ten ABD’ye oluyor; Valentino’dan Fendi’ye, Dolce e Gabbana’dan Burberry’ye, Tom Ford’dan The Row’a kadar oluyor ama Elle Türkiye’de olmuyor, Vogue Türkiye’de, Harper’s Bazaar Türkiye’de olmuyor.

Ülkemizde, moda camiasındaki tektipçilik dergilerle de sınırlı değil. Markaların reklam, tanıtım ve PR çalışmalarında da ürünlerini satın alan insanların çok ciddi bir bölümünün varlığına dair bir emare görülmüyor.

Keşke ülkemizden örneklerini saydığım bu yoksayışlar sadece önemsiz bir magazin öğesinden ibaret olsaydı ama öyle değil. Doğrudan ve dolaylı vahim neticeleri olan bir haksızlık bu. İnsanların en temel hak ve hürriyetlerinin otoriter kimlik siyasetince adeta rehin alındığı ülkemizin normalleşmesi için her toplumsal kesimde bu değerlere ihtiyaç var.

Moda sektörü değil belki ama, meşhur Mini Cooper hadisesini hatırlayanlarınız vardır. Hani bu markanın Türkiye distribütörü Borusan Otomotiv, yanında başörtülü bir muhabirle program yaptığı için rallici Burcu Çetinkaya’yla işbirliğini sonlandırmıştı marka algısı zedeleniyor diye. İşte aynı Mini Cooper Norveç’te Rawdah Mohammed ile işbirliği yaptı iki yıl önce. Bulgari, Cartier gibi dev markaların peşisıra…




Thierry Mugler x H&M koleksiyon lansmanında Rawdah Mohamed



Nike‘nin Prohijab ismini verdiği, başörtülü Müslüman kadınlara hitap eden koleksiyonu 2017 senesinde epey ilgi görmüş ve ses getirmişti.

Modanın dünyadaki tartışmasız en etkili ismi, bir nevi çağımızın moda tanrıçası, Vogue’u da bünyesinde barındıran Condé Nast’ın başındaki isim Anna Wintour, bütün bunları güzel özetliyor: “Moda, çok renkli, gerçek, kapsayıcı ve güzel bir noktaya doğru gidiyor. Her hayat tarzı ve kimlikten insanın temsil edildiği bir nokta bu. Bu değişime yaban kalan, görmezden gelen veya reddedenler moda dünyasının kaybedenleri olacaklar.”

Motivasyonu ister samimi hakperestlik, ister sahte bir nezaket, piyasa gerekleri ve para olsun, ben dünyadaki bu değişimden ve kapsayıcılığın yükselen değer olmasından memnunum. Ve ülkemde de herkesin dahil edildiği bir moda dünyası görmek istiyorum. Ümitle bekliyorum.




Brezilya, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Norveç’ten ünlü moda dergilerinin kapakları.



Valentino, MaxMara ve Burberry defilelerinden.



Valentino

https://www.instagram.com/dolcevitaistanbul/

- Advertisment -