göçebe çağlarımdı o vakitler,
ve aklın, peşinden koştuğu
yabani bir tay gibiydi şiir;
aklı pek başında olmazdı,
sırtında da taşımazdı,
ama çok olurdu bunun tersi;
yorulduğu, huysuzlandığı – yahut kendini
melankoliye kaptırdığı zamanlar,
akıl sırtında taşırdı onu.
şimdi yaşlandı ikisi de;
onları son gördüğümde,
bu ikisi bir arabaya koşulmuşlardı,
araba bomboştu, sürücüsü de yoktu,
tıngır mıngır dolaşıp duruyorlardı o gece
sokaklarında bomboş bir şehrin.
23 Eylül 2009
GEÇ ÖLMEK
genç ölen ozanların hakkı var üzerimde,
utanıyorum onlardan,
düşününce bazen,
yaşımın altmışı bulduğunu
ve sözü uzattıkça uzattığımı böyle.
utanıyorum, ama ne yapabilirim,
ıvır zıvır da olsa, bir şeyler yazmadan,
başka nasıl kanıtlayabilir ki, bir ozan,
erken ölenlerin açtıkları vadide
çağıldayıp durduğunu, sonsuzluğun?
22 Eylül 2009
‘Yüreğe Yapılan Dövme’