İki takım ikna edildikleri oyun kurgusuna sadakat gösterdi ve bunu açık bir zihnle yaptı. İlk yarı takımların büyük bir disiplin içinde, talep edilen oyuna bağlılıklarıyla geçti. Deschamps, Avusturya defansının arakasında geniş boşluklar elde etmeyi hedefleyen bir planla oyun görüşünü stratejik hale getirmişti. Oyunun bu bağlama bağlı olarak oynanmasını taktik zenginlikle desteklemişti. Bu amaca bağlı olan oyuncu gurubu, top Avusturya’ya geçtiğinde asla ön alan baskısı yapmıyor, rakibi ikinci bölgede karşılıyordu. İkinci bölgede rakibe alan ve zaman bırakmayacak sertlik ve hızla baskıya başlıyor ve topu mümkün olan en yüksek hızda iki kanat koşucusuna ulaştırmaya çabalıyordu. Nitekim bu serinkanlı hücum planı 38. Dakika da meyvesini verdi ve Fransa 1-0 öne geçti.
Ralf Rangnick, Maça altı kişilik oyuncu gurubuyla ön alan baskısıyla başladı. Top Fransızlara geçtiği anda, altı kişilik pres grubu hem topun olduğu bölgeyi hem de topun atılacağı muhtemel alanları kapatarak oyunu kontrol altına almaya çalışıyordu. Fransızlar, topu birinci bölgeden ikinci bölgeye taşıma becerisi gösterince de altılı pres gücünden iki kişi, Fransız defansının atağa destek vermemesi için geride duruyordu. Amaç, olası bir kontra için hem hücümda hızla çoğalmak hem de Fransız hücumlarını defans desteğinden yoksun bırakmaktı. Sistem işliyordu ama çok büyük bir problem de kapıda bekliyordu. Çok kötü ve kalitesiz pas trafiği.
Ralf Rangnick, doğru oyun ve doğru taktiği birleştirmeye başarmıştı ama bunu yetenek ve beceriyle bütünleştirmeyi galiba unutmuştu! Harika bir sitem ama bir o kadar pürüzlü pas kalitesi. Her şeyden önce Avusturyalı oyuncuların top kontrol teknikleri berbattı. Atılan topu kontrol etmek hem eziyet hem de büyük zaman kayıplarına yol açıyordu. Sırf bu problem yüzünden Avusturya’nın doğru oyunu ve taktiği ritim tutturamıyordu. Ve, o kalitesizlik o kadar belirgin bir hal aldı ki, tıpkı rakip golcü gibi, Maximillian Wöber kendi kalesine şahane bir kafa golü attı.
Rangnick’in takımı ince işler yapmak bahsinde çok beceriksizce davranıyor ve bu arızalı hal yüzünden birçok pozisyonda, pozisyon içi rol ve görevler birbirine karışıyordu. Kafamı karıştıran ve bütün maç boyunca yanıtını bulamadığım soru şuydu: Ralf Rangnick gibi biri, oyunu tasarlarken final vuruşu organizasyonunu nasıl ihmal eder? Fransız ceza sahası çeperinde Avusturyalı hücumcular o kadar pozisyon hatası yapıyordu ki, bu hatalar silsilesi yüzünden topu kaleye nasıl göndereceklerini görüp anlamak mümkün olmuyordu.
Avusturya takımı yetenek gerektirmeyen işleri neredeyse kusursuz yapıyordu. Alan doğru daraltılıyor, rakibin arkaya sarkmaması için, gereken hamleler zamanında yapılıyor ve Fransızların top kontrollerini ani baskılarla, bazen içinden çıkılmaz hale getiriyorlardı. Ama hepsi bu.
Fransızlar daha çabuk, daha hızlı ve daha yetenekliydi. Maç boyunca iki ölümcül koşucu olan Dembele ve Mbappe için, yeterince alan ve zaman yaratamadılar ama oyunun inisiyatifini de Avusturya’ya hiç ikram etmediler. Mbappe ve Dembele’nin koşucu yeteneklerini baz alan geniş alan oyunu, diğer takımlara tuzak olabilir mi? Bundan fena halde kuşkuluyum. Ama Fransız oyununu dinamizmine de bayıldım. Bu dinamizin final görür gibi duruyor.
Maç Fransa’nın 1-0 üstünlüğüyle sonuçlandı. Kante, her zaman olduğu gibi muhteşemdi.