Bir yılı geride bırakan çözüm sürecinde kritik bir eşik daha aşıldı ve PKK, Türkiye’deki güçlerini geri çektiğini açıkladı. PKK’nin bu yeni hamlesi, bir basın toplantısıyla Sabri OK tarafından duyuruldu. Ok, bu kararın gerekçesini, olası provokasyonları engellemek ve sürece “ikinci bir aşamaya taşımak” olarak ifade etti. PKK, bu amaçla, “sınır alanlarında çatışma riski oluşturan” ve “provokasyonlara açık mevzilerde” de benzer önlemlerin alındığını belirtti.
11 Haziran’da silahlarını yakan PKK grubunun başında Besê Hozat vardı. Türkiye’de çekilen PKK grubunun açıklamasını ise Sabri Ok yaptı. Silah bırakma ve Türkiye’den çekilme gibi kritik önemi haiz kararların PKK’nin ağır topları tarafından ilan edilmesiyle hedeflenen açık: PKK’nin bütünüyle sürecin arkasında durduğunu ve örgütün kurumsal iradesinde sürece dair bir çatlak olmadığını göstermek.
PKK’nin bulunduğu yerler devletin bilgisi dahilindeydi ve Türkiye’den çıkmak da belli bir süreyi gerektiriyordu. Geri çekilme, güven içinde ve herhangi provokatif bir çatışmaya mahal vermeden gerçekleşti. Silah yakma töreninde oldu gibi bu geri çekilme sürecinin de sorunsuz bir biçimde tamamlanması, sahada devlet ile PKK arasında üst düzey bir koordinasyonun varlığının bir göstergesi.
Türkiye’de çıkmak, 2013-2015 çözüm sürecinde de devletin öncelikli talebiydi. O dönem, PKK Türkiye’den çıkmaya başlamış ama sürecin tıkanmasıyla birlikte PKK çıkışları durdurmuştu. Bugün bu çıkışların sessiz sedasız bir şekilde tamamına ermesi, hem devletin ehemmiyet atfettiği bir talebin karşılanmasına hem de PKK’nin sürece bağlılığına işaret ediyor.
27 Şubat açıklamasında Öcalan, PKK’nin kendini feshetmesini ve silahları terk etmesini istemiş ve bu kararın “tarihi sorumluluğunu” üstlenmişti. Ok, süreçte atılan diğer adımlar gibi bu adımın da Öcalan’ın yönlendirmesi ve oluruyla atıldığını belirtti. Böylelikle gerek Öcalan’ın merkezi konumunu ve gerek onun tarihi sorumluluğunu üzerine aldığı yol haritasına PKK’nin bir itirazının olmadığını bir kez daha teyit etti.
Geçiş Hukuku
Ok’un açıklamasında dikkat çekici bir kavram var: “Geçiş Hukuku” Sürecin ihtiyaç duyduğu hukuki ve siyasi yaklaşımların gecikmeden gösterilmesi gerektiğini söyleyen Ok’a göre “Bu çerçevede PKK’ya özgü geçiş hukuku esas alınmalı, demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır.”
Geçiş Hukuku, en genel hatlarıyla, PKK’nin silah bırakmasını ve üyelerinin toplumsal hayata katılımlarını -genel mevzuat içinde düzenlemek yerine- bu sürece has özel bir yasa ile sağlamayı anlatıyor. Yabancısı olduğumuz ya da ilk defa duyduğumuz bir kavram değil bu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum da, açıklama ve yazılarında bu kavrama müracaat ediyor. Dolayısıyla, sürecin müspet bir neticeyle hitama ermesi için müstakil bir kanun çıkarılması gerektiği hususunda, devlet ile PKK’nin hemfikir olduğu söylenebilir. Zannımca da, bu konuya dair özel bir düzenleme yapmak daha isabetli olacaktır.
PKK’nin Türkiye’den çekilmesi sürece dair toplumsal güvenin artmasına katkıda bulunmasının yanında Suriye’ye tesirleri olacaktır. Bu hamle, Suriye’de taraflar arasında bir mutabakatın oluştuğuna da yorumlanabilir ya da tarafların birbirlerine yakınlaşması için bir zemin oluşturma çabası olarak da okunabilir. Her halükarda bu adımın, Suriye’de bir uzlaşmanın inşasına yardımcı olacağı söylenebilir.
Ok, açıklamadan sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlarken de çok dikkatli ve yapıcı bir dil kullanmaya özen gösterdi. Bir gazetecinin “Devlet bu süreçte beklediğiniz adımları atmaz ve süreç bozulursa ne yaparsınız?” sorusuna “Hem gerçekçi olmalı hem de olumlu düşünmeliyiz. Beklentimiz, bu tarihi adımda herkesin üzerine düşen sorumluluğu istenildiği gibi yerine getirmesidir” cevabını verdi.
Küçük ya da büyük menfi bir hadise olduğunda hemen “Süreç bitti” diye gizlemedikleri bir sevinçle ortaya atılanların ve sürecin ipini çekmek alesta bekleyenlerin bu “Olumlu düşünmeliyiz” vurgusundan çıkaracağı çok ders olsa gerek.


