Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIYa aşkımız kavgamız; kavgamız da aşkımızsa

Ya aşkımız kavgamız; kavgamız da aşkımızsa

Zohran Mamdani, sadece New York’un ilk Müslüman sosyalist göçmen Filistin akvitisti belediye başkanı değil; aynı zamanda online bir date uygulamasında eşiyle tanışan ilk popüler Amerikalı siyasetçi. Zohran Mamdani ve Suriyeli sanatçı eşi Rama Dujawi, sadece İsrail lobisi ve nobran kapitalizmi değil; tanışma hikayeleriyle tekdüzeleşmiş modern ilişki kültürünü de sarstı. Sağcılardan Hollanda liberallerine, Zohran’dan Dua Lipa’ya birçok ünlü isim ve siyasetçi; ahir zamana inat birbirinin uğraşına, kavgasına, derdine, üretimine saygılı ve meraklı, klişelerden, basmakalıp iletişimden azade özgün ilişkileriyle yeni bir hikaye yazıyor.

New York’un ilk Filistin aktivisti Müslüman belediye başkanı seçilen Zohran Mamdani’nin dört sene önce sekiz milyonluk bir dünya metropolünü yönetmek, konut krizi ve yaşam pahalılığını çözmek, ulaşımı ücretsiz kılmak ve kapitalizmin kalbinde demokratik sosyalizmi hayata geçirmek için kendisini sınır dışı etmekle tehdit eden ABD başkanı Trump ile görüşmeyi bile göze almak dışında görece çok daha mühim kişisel öncelikleri vardı.

30 yaşındaki genç adam özellikle son yıllarda eğitimli ve kentli yaşıtları arasında Tinder ve Bumble’nın yerini alan Hinge uygulamasından “hayatının aşkını” arıyordu. Hinge, Zohran için diğer eşleşme uygulamalarına göre çok daha uygun bir platformdu. Kullanıcılar birbirlerinin profillerini değil, fotoğraf veya kendileri hakkında yazdıkları kişisel ipuçlarını, şakaları, özelliklerine “beğeni” atıyor; diğer app’lerdeki gibi herkesin birbirini like’layıp konuşmadığı, konuşsa bile “naber, napıyosun” basitliğinde debelendiği bir sığlığa sıkışılmıyordu. Her ne kadar Hinge de insanların yeni birilerine dikkat, enerji, zaman ve kaliteli sohbet ayıramadığı, date/flört yorgunu olduğu, birileriyle tanışmanın, uzun soluklu bir şeyler yaşamanın zorlaşıp her duygu ve beğeninin metalaştığı, hızlı tüketim kültürünün bir parçası haline geldiği bir dönemde zamanla diğer app’lere giderek benzese de; Zohran’ın bu uygulamadan aldığı verim gayet yerindeydi.

Zohran, kısa bir süre sonra tüm ABD ve dünyayı tanık kılacağı sahiciliğini öncelikle New Yorklu genç kadınlara göstermiş; birçok Amerikalı genç erkeğin aksine uygulamaya boyunu doğru girmiş, daha çok kişiden beğeni almak için kendisini daha uzun göstermemişti. 1,80 boyundaki Zohran Mamdani uygulamada büyük ihtimalle birçok kişiyle eşleşti, bazen ghostinge bazen de lovebombinge maruz kaldı, birçok kahve date’ine, belki de akşam yemeğine çıktı, fakat nihayetinde gönlünü Suriye asıllı sanatçı Rama Dujawi’ye kaptırdı.

Rama Dujawi de en az Zohran kadar yetenekli, en az Zohran kadar vizyonerdi. Özellikle Baas diktatörlüğü ve Esad zulmü, Ortadoğu’da yaşanan katliamlar, Gazze, Sudan ve Amerikalı Müslümanlar hakkında sosyal içerikli fakat sıkıcı olmayan, oldukça yaratıcı animasyonlar, çizimler kaleme alıyor, seramikler yapıyor; her bir eserine dünyaya dair özgün duruşu ve ideolojisini yansıtıyordu.

Rama da Zohran gibi dünyaya soldan bakan bir Amerikalı Müslüman. Büyük ihtimalle Hinge’de eşleşip ilk çıktıkları date’de Ortadoğu’dan, Edward Said’den, oryantalizmden bahsetmişler; Zohran yaptığı konuşmaları, katıldığı eylemleri, Rama da çizdiği eserleri göstermiş, iki isim de aynı hikayenin, aynı kavganın başka bir ucundan tutmalarını fark edip şaşırmıştı.

Zohran’ın önceki paylaşımlarından anlaşılacağı üzere Suriye konusunda olduğu gibi her konuda aynı sayfada değillerdi; fakat benzer dertleri taşıyor, en önemlisi ürettikleri şeylere ne olursa olsun bu dertleri ve kavgayı yansıtıyorlardı. Zohran siyaseti makam için değil Gazze, dezavantajlı gruplar, azınlıklar, göçmenler için yapıyor; küçüklüğünden beri hayatının her aşamasını şekillendiren kavgasını konuşmalarına, eylemlerine, siyasi söylemlerinin her bir zerresine yediriyor; Rama da Suriye’den ABD’ye uzanan tüm aile geçmişini ve hafızasını kalemi ve çizimleriyle işliyordu. Fakat en önemlisi genç çift, birbirlerinin özgünlüklerine, farklılıklarına saygı gösteriyor, birbirlerinin ortaya koydukları ürünlere ilgi duyuyor, birbirilerini geliştiriyor ve sadece duygusal olarak değil, fikri olarak da bir birliktelik yaşıyordu. Zohran, Rama’nın tüm yaratıcılık süreçlerine tanıklık ediyor, yorum yapıyor, destek oluyor; Rama ise arka planda Zohran’ın bütün belediye başkan adaylığı kampanyasını şekillendiriyor, kendi sanatçı arkadaşları ve yaratıcı zihniyle posterlerine, renk seçimlerine yorum yapıyor; Zohran’ın kampanyasının şekillendiği dar ve samimi mutfak masasının en aktif üyesine dönüşüyordu. İlişkileri kısa bir sürede duygusal bir üretkenlik de kazanıyordu.

Sanırım Zohran’ın kampanyasının başarılı olmasında en çok payı olanlardan biri de bu nedenle Rama’ydı. Rama sadece sanatsal dokunuşlarla değil, Zohran’ın hikayesini sahici kılan önemli bir detaydı. Muhafazakar sağcılardan Zohran’a yönelik “eşini saklıyor” tepkileri gelince, Zohran’ın paylaşarak eşinin “sadece eşi olmadığı, kendisinden bağımsız bir hayata ve başarılı kariyere sahip bir sanatçı” olduğunu vurguladığı nikah fotoğrafları da bunun en büyük kanıtıydı.A person and person standing in a subway

AI-generated content may be incorrect.

Genç çift insanların metroda istiflendiği yoğun bir mesai saatinde (rush hour) metroya binmiş, New York’un ikonik ve pis metrosunda, fare dolu sokaklarında sıradan ve cool New York pozları vermiş, belediyenin hizmet binasında nikahlanmıştı.

Fotoğrafları çeken de Zohran’ın uzun bir süredir hem fotoğrafçılığını hem de yakın dostluğunu üstlenen bir başka genç New Yorklu Kara McCurdy’di. Fotoğrafların yayılmasıyla birden yüzlerce yeni nikah çekimi teklifi alan genç kadın, Zohran ile Rama’nın tanışmasının, ilk date’lerinin de tanığıydı. Zohran’ın uygulamadan tanıştığı biri için “bu kadınla evleneceğim” demesine ilk başta şaşırmış, fakat taze çiftin flörtün ilk aylarından itibaren çok derin bir frekans yakaladığına şahit olunca durumu anlamıştı.

Zohran ve Rama, dört sene sonra Amerikan siyasetinin ve Trump’ın dengelerini bozmadan evvel uzun ilişki kurmakta, birisine odaklanmakta, başkasına zaman ayırmakta zorlanan genç metropolitlerin de bir nevi ezberini bozmuştu.

Nitekim online beğenilerin havada uçuştuğu, kısa ilişkilerin revaçta olduğu, kimsenin kimseyi dinlemeden konuştuğu, yeni insanlarla tanışmaktan bıkıldığı, hiçbir sohbetin derinleşemediği bir devirde; Zohran ve Rama’nın yıktığı sadece İsrail lobisi değil, tekdüzeleşmiş, insanların bir tuzak gibi girip de çıkamadığı “date endüstrisi” ve bayat yüzeysellikti.

Bu başarının ardında ise sadece hayatın her alanına sirayet etmesi beklenen ve hayattaki her soruna bir yanıtı olan büyük bir ideoloji, Avrupa kıtasına göre sosyalizm, Zohran’ın yumuşatmasına göre demokratik sosyalizm değil; sahici, hayata dair politik veya apolitik bir derdi, bir kavgası olan “gerçek” insanlar vardı.

Ve ne mutlu ki Zohran-Rama, bu “sahici devrimde” tek başına değil.

Tekdüzeleşirken içi boşalan bu modern ilişki algısını ters yüz eden, sahicilikleriyle zamanın ruhuna meydan okuyan başkaları da var. Ve hepsi de solcu değil.

Proje çiftler out, gerçek çiftler in

Zohran ve Rama, Hillary ve Bill Clinton çifti neyse tam tersi. Evliliklerini siyasi ve kariyer hesaplarıyla yapan, ilişkilerini halka yönelik bir proje olarak gören, evlenecekleri kişinin ailesinden okuluna her şeyi önceden kurgulayan bir yapmacılıktan uzak, “önce sen aday ol, sonra beni buraya ata” sözleşmelerinden azade; oyunu istedikleri seçmenlerde “olmamışlık” hissini uyandırmayacak kadar gerçekçi.

Zohran ve Rama, oylarını istedikleri seçmenlerin yaşadığı aşkları, yürüttüğü ilişkileri sahici bir şekilde benimseyen bir çift. Bu nedenle de birçok genç Amerikalı gibi bir uygulamada tanıştıklarını açıkça söylüyor, bunu saklamıyor, sıradan insanların özel hayatlarıyla bağlantı kurabilecekleri çok gerçekçi bir hikâye sunuyor.

Farklı kulvarda olsa da özellikle Epstein belgelerinin açıklanması konusunda Trump’a bayrak açan, Trump tarafından önce hedef gösterilip aforoz edilen, ardından evine tehdit mektupları almaya başlayan Cumhuriyetçi vekil Marjorie Taylor Greene’nin de durumu pek farklı değil. ABD’deki her türlü ırkçı, aşırı sağcı görüşü yaymasıyla ve sıkı bir Trump destekçisi olmasıyla ün kazanan Greene, son yıllarda İsrail’e yönelik tepkisiyle Trump ile ilişkisini zedeledi; İsrail’i savunan Cumhuriyetçileri “Önce Amerika” davasını “Önce İsrail” uğruna satmakla suçladı.

Trump ile gemileri ilkeleri uğruna yakan ve “Başkan Trump’ı destekliyorum. Ama ben Trump’a değil, Tanrı’ya taparım, Trump’a değil sadece seçmenlerime hizmet ederim” diyen Marjorie Taylor Greene, bir süredir Trumpçı popülist medya kanalı Real America’nın Beyaz Saray temsilcisi Brian Glenn ile beraber. Dünya, Brian Glenn’i Zelensky’nin azarlandığı meşhur Oval Ofis görüşmesinde gerilimi başlatan “neden takım elbise giymediniz?” gibi kaba bir sipariş soruyu yöneltmesiyle tanıyor. Trump sevgilisini hedef gösterdiğinde Glenn, işini, Beyaz Saray’a erişimini kaybetmek pahasına birçok kişinin kendisinden beklemediği üzere kız arkadaşına sahip çıktı ve Greene’nin yanında olduğunu belirttiği özel bir paylaşım yaptı.

Zohran ve Rama’nın tanışması ve birbirini desteklemesi kadar “dünyanın iyiliğine” odaklanmış bir hikaye olmasa da Marjorie ile Brian’ı da diğer politik klasik çiftlerden ayıran ilişkilerinde ince kariyer hesabı yapmamaları, sahici bir şekilde birbirilerine sahip çıkmaları, rüzgara göre şekillenmemeleri. Bu nedenle birçok solcu, Demokrat, liberal aşırı sağcı çiftin bu duruşunu takdir etti, Marjorie Taylor Greene kendini birden oldukça olumlu bir CNN söyleşisinin ortasında “ilkeli siyasetçi” olarak buldu. Belki Zohran ile aynı odada bulunduğunda Epstein belgelerinin açıklanması, İsrail ve Gazze soykırımı dışında anlaştıkları bir konu bulmaları zor, fakat iki siyasetçi de özel hayatlarından siyasi söylemlerine gerçek bir insan, sokağın dilini taşıyan ve sokağın içinden gelip sokağa hitap eden sahici siyasetçiler.

Bu nedenle ilişkileri de hayatları boyunca siyasi hesap, al-ver pazarlığı yapan ve robot ilişkileriyle halk gözünde “cringe” duran Clinton’lardan çok daha gerçek.

Okyanus ötesinde de benzer bir hikaye var. Bu ayki seçimleri sürpriz bir sonuçla birinci bitiren sosyal liberal partinin genç lideri Rob Jetten, nişanlısıyla benzer bir tavırla kamuoyu önüne çıktı; ülkenin ilk eşcinsel başbakanı olacağı vurgusunu Amerika’daki Demokratların aksine çok daha sahici ve jenerik olmayan bir şekilde verdi. Özellikle genç çift, TikTok’ta en ciddi ortamlardaki en doğal hallerini yansıttı, Rob Jetten sporcu erkek arkadaşının maçlarına, erkek arkadaşı da Rob Jetten’in mitinglerine aynı özen ve dikkati vererek birbirlerinin uğraşlarını “dert” edindi ve bu ilişkiyi de sosyal medyada en doğal haliyle yansıttı.

Bu noktada, belirli bir mesajı, yargıyı, algıyı oluşturmak, bir şeyleri zorlamak yerine en doğal hallerini yansıtarak mesajın seçmen nezdinde en doğal haliyle sahici bir şekilde oluşmasını sağladılar. Bu ilişkide kampanyada özellikle genç seçmen nezdinde desteğin artmasına, çiftin popüler bir sosyal medya figürü haline gelmesine sebep oldu.

Siyasi çiftlerde yaşanan bu değişim sadece bir iletişim yöntemi değil; aynı zamanda yavaş yavaş dönüşen, nihayet fabrika ayarlarına dönen bir date kültürünün de habercisi olabilir.

Dua Lipa, kitap kulübüne bizi de alır mı?

Arnavut kökenli ünlü pop şarkıcısı Dua Lipa, sadece Filistin davasını savunmasıyla değil, diğer sanatçıların aksine daha derin ve manalı özel hayatıyla da gündemde olan biri. Düzenli aralıklarla kitap öneren, kitap kulübü organize eden ve sevdiği yazarları Youtube kanalında ağırlayıp kitapları hakkında konuşan biri. Tipik ünlülerden farklı.

Dua Lipa’yı en son gündeme getiren gelişme ise nişanlısı oyuncu Callum Turner ile tanışması oldu.

Dua Lipa ile Callum Turner, ortak bir arkadaşlarının doğum günü partisinde sohbet ederken aynı kitabı okuduklarını, hatta o gece aynı sayfada olduklarını fark etmiş (Hernan Diaz-Trust), bunun üzerine Callum Dua’ya “demek ki aynı sayfadayız” diyerek mendil atmış, genç çift bir kitap üzerinden yakınlaşmıştı.

Bir kitap üzerinden yakınlaşan ve Eyfel Kulesi’nde dans videoları çeken çift, Zohran-Marjorie-Rob gibi modern zamanlardaki hızlı, odaksız, kısa ilişkilere inat, geçmişin naftalin kokulu ilişkilerini raftan indirenler arasında.

İnsanların uzun ilişki bulup çıkmaması üzerine ayarlanan uygulamalarla vakit dolduran, aile-dostlar-flörtler-yeni insanlara vakit ayırmakta zorlanan, işten eve, evden spora, spordan markete koşturan, küçük sohbetlerin, klişe diyalogların etrafında dönen, içini dökme, içini açma konusunda kimseye güvenmeyen, her şey gibi ilişkilere de “yapmış olmak” için girişen donuk suratlı, gerçek olmayan insanların dünyasında, hayata küçük bir renk atanlar da var.

Bu renk bu ahir zamanda pek alışık olmadığımız kadar sahici ve sıcak bir ton.

Zohran’ın, Rama’nın, Rob’un, Marjorie’nin, Dua’nın kattığı bu küçük tonun bu denli konuşulması, dikkat çekmesinin sebebi de bu matlığa duyulan tepki, bu sıcak ve sahici renklere duyulan özlem.

Evet belki Charles Aznavour’un klasik aşk şarkıları, yağmurlu New York sokaklarında şemsileriyle dans eden çiftlerin siyah beyaz görüntüleri eskide kaldı, yeniden benzerlerini üretmeye de gerek yok. Thomas Anderson’ın son günlerde çıkan “One Battle After Another Battle” filminde olduğu gibi ideolojinin özel hayatı darmaduman ettiği, ilişkileri parçaladığı yine eski dünya furyasındaki takıntıları, bireyi öğütme riskini bünyesinde taşıyan nobran ve sekter büyük kavgaları fetişize etmek de saçma.

Bayat bir nostaljik söylemle geçmişte insanları darlayan, kalıplara hapseden normları da yeniden üretme riskine ise hiç lüzum yok. Fakat biraz derinliği, biraz da birbirinin uğraşına, derdine, kavgasına, üretimine, zihnine biraz merakı, sırt sırta vermeyi de bilen daha manalı ilişkilerin de vakti geldi gibi.

Sanki bunun için de öncelikle Dua Lipa’nın soğuk ve sert bir ilişki dinamiğini anlattığı “New Rules” şarkısını güncellemesi, Zohran’ın da bizi daha fazla umutlandırmak için Rama ile ilk buluşmalarının nasıl geçtiğini detaylıca anlatıp sadece sosyalizm ve Filistin aktivizmi hakkında değil, ilişkiler üzerine de dünyaya kısa bir ders vermesi gerek.

- Advertisment -