TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “anayasada laiklik olmasın” deyince yine Türkiye’nin aydınlık yüzünü temsil eden çağdaş bazı yazarlar “yetişin komşular adam kesiyorlar” moduna girdiler.
İzmir’de Canan Arıtman’ın başkanlığındaki “Cumhuriyet Kadınları Derneği” üyeleri Kahraman’ın bezden maskotunu parçalamış, topluklarıyla kafasını ezmiş, bir Sözcü yazarı konuyu belden aşağı indirmiş.
Baştan başlayalım:
Sahiden demokratik bir şekilde yapılmış bir sivil anayasa istiyor musunuz? Yoksa “bu iş halka bırakılamaz, her şeyin bir şeyi var” diyenlerden misiniz?
Bir halkın anayasa yapma hakkını tanıyor musunuz, yoksa “halk demokratik yöntemle yapsın ama tastamam bizim zihnimizdeki anayasayı yapsın” mı istiyorsunuz?
Eğer “siz ancak şu marjlar içinde, şu çerçevede bir sivil anayasa yapabilirsiniz” derseniz, o yapılana sivil de demezler, demokratik de. Çünkü egemenlik “en üstün buyurma gücü” anlamına gelir ve bu durumda o halkta değil sizde demektir.
Yani eğer anayasayı bu kez demokratik bir şekilde yapacaksak, anayasada laiklik olup olmayacağına da halk karar verecek.
Meclis Başkanı da işçi de konsolos da manav da öğrenci de konuşacak.
Aslolan özgürlüktür
Gelelim öze:
Bu konuda ideal veya iyi bir anayasadan asıl beklenen, din ve vicdan özgürlüğünü herkes için tam olarak garanti altına almasıdır.
Devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsızlığını sağlamasıdır.