IŞİD’in Musul’a girmesi ile birlikte Irak’ta yeni bir dönem başladı. Kürtler, Kerkük’ü kontrolleri altına aldılar. Irak fiili olarak, Kuzey’de Kürtlerin, ortada Sünnilerin ve Güney’de de Şiilerin hâkim olduğu üç parçaya bölündü. Son gelişmelerden sonra Barzani ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi yöneticileri, ısrarla Irak’ın eskisi gibi kalmasının mümkün olmadığını vurgulamaya başladılar. Bunu da biri tarihî, diğeri de konjonktürel iki sebebe bağlıyorlar.Tarihî olan sebep, Irak’ın zaten tabii olmayan bir devlet olmasıdır. Irak üzerinde kurulduğu coğrafyanın toplumsal, kültürel, dinsel ve ekonomik gerçeklerine tekabül etmeyen bir yapıydı. Varlık nedeni, bu topraklardaki halkların haklarıyla özgürlük içinde yaşamalarını sağlamak değil, büyük devletlerin menfaatlerini muhafaza etmekti. Beli bir süre hükmünü icra eden bu yapının artık kendini var edebilme ve sürdürebilme imkânı ortadan kalkıyor. Irak yeni bir evreye giriyor, herkesin kendini buna göre hazırlaması ve konumlandırması gerekiyor.Konjonktürel olan sebep ise, bizatihi Maliki yönetimin Irak’ın bütünlüğünün altına dinamit koymasıdır. Maliki, hem Kürtlere hem de Sünni Araplara karşı negatif bir siyaset izleyerek Irak’ı bir Şii devletine dönüştürmek istedi, Sünnileri devletten ve yönetimden tasfiye edip baskı altına aldı. Sünnilerde, Şii yönetimindeki bir Irak’ta yaşama şanslarının bulunmadığı ve ancak kendi yönetimlerini kurmaları halinde Bağdat’ın zulmünden yakalarını kurtarabilecekleri düşüncesi yerleşti. Özellikle IŞİD’in Musul’a girmesinin ardından bölgede mezhebi yarılma derinleşti. Karşılıklı fetvalar yayınladı, uzun sürecek düşmanlıklara vesile teşkil edecek katliamlar yaşandı.Maliki, Kürtlerle de sürekli problem yaşadı. Mesela geçen yıl orduyu Kürdistan’a karşı konuşlandırdı, Kürtleri tehdit etti. Anayasal bir hüküm olmasına rağmen Kerkük’teki referandumu sürekli erteledi. Bu politika Kürtlerin ve Sünnilerin Irak’ta birlikte yaşama iradeleri üzerinde telafisi zor bir tahribata neden oldu.Uygun şartlarKürt yöneticiler artık birliktelik tahayyülü geliştirmenin çok güç olduğunu belirtiyorlar. Bağımsız devlet taleplerini daha yüksek sesle dillendiriyorlar. Barzani, Kürdistan Parlamentosu’nda milletvekillerine bağımsızlık referandum için hazırlık yapmaları çağrısında bulunuyor. Kürt yönetimi Avrupa ve ABD’de bağımsız bir devlet için yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor.Bu bağlamda farklı eğilimler var. İsrail, açıktan bir kredi sundu. İngiltere, Almanya ve İtalya’dan olumlu sinyaller geliyor. Avrupa’da Kürdistan’ın bağımsızlığı düşüncesinin daha bir olgunlaşmış durumda. Avrupa kamuoyu da bu düşünceyi benimsiyor. Kürtleri mezhebi bağnazlıkların ve çatışmaların hüküm sürdüğü birleşik bir Irak’ta yaşamaya zorlamaktansa, Kürtlerin kendi devletlerini kurmaları fikri daha her geçen gün daha fazla taraftar topluyor.Buna karşılık Amerika, yeşil ışık yakmış değil. ABD yönetimi, Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtiyor ve bağımsız Kürdistan’a sıcak bakmıyor. Ancak bunun da sınırları var. Barzani Die Welt’e verdiği demeçte, ABD’nin Kürdistan’ın bağımsızlığına aktif destek vermeyeceğini ama tamamen bunun karşısında duracağını da sanmadığını söyledi.Tabloyu şu şekilde özetlemek mümkün: Küresel güçler Kürdistan’ın bağımsızlığına mutlak bir karşıtlık sergilemiyor. Bölgede ise daha önce Kürt karşıtlığı temelinde kurulan statüko sarsılıyor. Bugüne kadar Kürtlere karşı ortak hareket eden devletlerin yolları ayrılıyor. Irak ve Suriye’de mezhepsel bölünmeler yaşanıyor. Kürtler arasındaki dayanışma ve işbirliği yükseliyor. Yani, bölge ve dünyadaki şartlar, Kürtlerin bağımsız bir devlet ilan etmesi için geçmişle kıyaslanmayacak kadar olumlu bir görünüm arz ediyor. Bu harareti artırıyor, duyguları ayaklandırıyor. Uzun süredir gördükleri “Bağımsız Kürdistan” hayalinin gerçekleşmesini isteyenler, mümkün olan en kısa süre içinde büyük adımlar atılmasını talep ediyorlar.Barzani, bağımsızlık idealini hiç terk etmedi, bunu hep gündemde tuttu. Fakat siyasi gerçekliği elden bırakmadı, bölgesel/küresel dengeleri gözetledi ve buna göre tavır geliştirdi. 10 yılda önemli kazanımlar elde eden Kürdistan yönetimi, iyi analiz edilmeden yapılacak bir hamleyle bu kazanımları heba etmeyi göze almaz. Bağımsızlığı ilan etmek bir sorun değil, önemli olan bunu kabul edilebilir ve sürdürülebilir kılmaktır. Kürdistan yönetimi içte ve dışta yürüttüğü faaliyetlerde öncelikle bu kabul edilebilirliği ve sürdürülebilirliği sağlamaya çalışıyor. Bağımsızlık için dışarıda nabız yokluyor, içeride elini güçlendiriyor. Barzani, kendilerinin dışındaki dünyanın öneminin farkında; bu nedenle bağımsızlığı uluslararası kabul edilebilirliği temin ettikten sonra ilan edecektir.
- Advertisment -
Önceki İçerik