Haiti, tarihte bağımsızlığını elde eden ülkeler arasında devleti siyahların yönettiği ilk ülke. Uzun yıllar İspanya ve Fransız devletlerinin sömürgesi olan Haiti, Amerika kıtasında ABD’den sonra bağımsızlığını ilan eden de ilk ülke.
Bu çok özel hikâye Amerika kıtasının keşfedilmesinden sonra milyonlarca insanın Afrika’dan köle olarak Yeni Dünya’ya taşınmasıyla başladı. Başlangıçta Hispaniola ismiyle anılan ada 17. yüzyılda Fransız sömürgesi haline gelince Haiti adını aldı. Adanın batı yakasında yer alan Haiti, Fransız İhtilalinin tüm dünyaya saçtığı fikirlerden ilham alarak Fransa’ya karşı ayaklanma başlattı. Afrika’dan köle olarak getirilen siyahlar, 1804 yılında Toussaint Louverture ve Jean-Jacques Dessalines öncülüğünde bağımsızlık ilan ettiler ve ülkedeki köleliği kaldırdılar. Buna rağmen Haiti, 1826 yılında Panama’da yapılan bağımsız Amerika ülkeleri toplantısına dahil edilmedi, ABD Haiti’yi 1862 yılına dek resmi olarak tanımadı.
Bağımsızlığını elde etmesinin ardından istikrarlı bir yönetime sahip olamayan ve ekonomik olarak güçlü bir kalkınma hamlesi gerçekleştiremeyen Haiti, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen başında, 1915 yılında ABD’nin işgaline uğradı ve 1934 yılına dek ABD’nin sömürgesi olarak kaldı.
Haiti 1934’te ABD’den bağımsızlığını kazandı ama ülkenin üzerindeki ABD gölgesi devam etti. Hükümetler pek çok kez darbelerle alaşağı edildi.
1957-1987 yılları arasında baba-oğul Duvalier diktatörlüğü altında yönetilen ülke, 1983 yılında Papa 2. Jean Paul tarafından ziyaret edildi. Haiti, 1990’da ilk kez demokratik bir seçimle Jean Bertrand Aristide’yi başkan olarak seçti. Fakat bir yıl sonra Aristide de darbeyle indirildi.
1994 yılında ABD, Haiti’ye 20 bin asker gönderdi ve Aristide’yi tekrar başa geçirdi. Aristide bu dönemde seçimle iktidara gelmiş demokratik bir liderden bir diktatöre dönüştü.
2000 yılına kadar çekilen ABD askerleri yerine BM Barış Gücü’nün görev yaptığı Haiti bir türlü durulmayınca BM Barış Gücü 2004 yılında tekrar göreve başladı. Nihayet istikrarın ucu görünüp ülke seçime giderken 2017’de BM Barış Gücü Haiti’den çekildi. Yapılan seçimlerde devlet başkanlığına geçen haftaya kadar bu koltukta oturan Jovenel Moïse seçildi.
Moïse, 1968 yılında ülkenin kuzeyindeki küçük bir şehir olan Trou-du-Nord’da orta sınıf bir ailede dünyaya gelmişti. Annesi terzi, babası tüccardı. 6 yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte başkent Port-au-Prince’e taşındı. Haiti’nin nüfusu günümüzde 11 milyon ve başkent bu nüfusun dörtte birine ev sahipliği yapıyor. O tarihlerde de doğduğu şehre göre çok daha kozmopolit bir yer olan başkentte okula başlayan Moïse, şehrin önde gelen okullarında eğitim aldı. Quisqueya Üniversitesi’nde siyaset bilimi okuyan Moïse, eşiyle de okulda tanıştı.
Okulunu tamamladıktan sonra ticarete atılan Moïse muz ihracatı yaptı, araba parçaları ithal etti. Zenginleşti, yıldızı parladı. 2015 yılında siyasete girdi ve 2017’de devlet başkanı seçildi.
2017 yılında Cumhurbaşkanlığı görevine başlayan Moïse’nin diktatöryal eğilimler göstermeye başlaması uzun sürmedi.
Mayıs 2018’de yapılamayan parlamento seçimlerinden bu yana ülkeyi kararnamelerle yöneten Moïse, ülkede yoğun bir şekilde protesto ediliyordu. Muhalif grupların yolsuzluk ve diktatörlükle suçladığı Moïse’ye karşı protestolar 2021 yılı başında ülke çapında büyük bir ivme kazandı. Zira 2020 yılı Eylül ayında Moïse’ye daha fazla yetki verilmesi için anayasa referandumu yapılacaktı fakat koronavirüs salgını bahanesiyle referandum iki kez ertelenmişti.
Sene başında Moïse’nin istifasını isteyen göstericilere sert bir şekilde müdahale eden polisin plastik mermi kullanması sonucu bazı protestocular yaralandı. Jovenel Moïse, görev süresi 7 Şubat 2021’de sona erdiği halde koltuğu bırakmadı. Şubat ayı içinde bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalan Moïse, darbeyi bastırmayı başardı ve krizden güçlenerek çıktı. Resmi olarak görevi sona ermesine rağmen “istisnai hal” bahanesiyle kendisini “geçici devlet başkanı” olarak atayan Moïse, bu tarihten tam olarak beş ay sonra suikasta uğradı.
Yürüttüğü dört yıllık başkanlık görevi esnasında yedi kez başbakan değiştiren Moïse’nin, mevcut Başbakan Joseph’i de bu hafta görevden almayı planladığı biliniyordu.
Ülkedeki durum şu anda tam anlamıyla bir karmaşa. Çünkü Haiti Anayasası’na göre Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumunda Başbakan, kabinesiyle birlikte seçimlere dek ülkedeki yönetimi devralıyor. Ancak Moïse, öldürülmeden hemen önce Joseph hükümetinin İçişleri Bakanı Ariel Henry’i yeni başbakan olarak ilan etmişti. Fakat henüz Henry’nin Başbakanlığı resmiyet kazanmadı, zira yemin töreni bu hafta düzenlenecekti. Moïse suikastının ardından mevcut Başbakan Joseph, kontrolü eline almış gibi görünüyor. Suikastı ilk olarak kamuoyuyla paylaşan, kamuoyuna sükûnet çağrısı yapan Joseph, ülke yönetiminin kendisine geçtiğini ve ülke çapında olağanüstü hâl ilan ettiğini bildirdi. Ülkenin komşularıyla sınır kapılarını ve hava sahasını da kapattı. Acaba Joseph bu hafta devir teslim yapacağı başbakanlık koltuğundan ayrılacak mı? Suikastın, yönetim içindeki bu devir teslimle bir alakası var mı?
Suikastın ardında kalanlar
Suikastta Jovenel Moïse hayatını kaybederken, First Lady Martine Marie Joseph’in de durumu kritik, tedavi için Miami’ye sevk edildi. Resmi olmayan bilgilere göre suikast ABD’nin uyuşturucuyla mücadele timinden bir grubun üniformasını giymiş, ağır makineli silahlara sahip, siyah giyimli adamlar tarafından yapıldı. Haiti’nin ABD büyükelçisi Bocchit Edmond ise, ABD uyuşturucuyla mücadele timinin hiçbir şekilde bu olayda dahli olmadığını ifade etti ve ekledi: “Saldırı profesyonel paralı askerler/komandolar tarafından icra edilmiştir.”
Önceki gün sabah saatlerinde Haiti güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonun ardından saldırganlardan dördü öldürülürken ikisi sağ olarak ele geçirildi. Haiti güvenlik güçleri, suikasta uğrayan Moïse’nin evinin etrafında beklemeye devam ediyor.