Ali Rana Atılgan

Hafıza (*)

Filmi görmediyse, filmde insanlığın çocuk yapabilme yeteneğini kaybettiğini söylemem gerekecekti. Biz, (var mı, yok mu belli olmayan) ilişkimiz, çocuk; ürktüm. Halbuki devamını da planlamıştım.

Konuşamamak

Öyle öyküler, cümleler, hattâ sözcükler var ki, okuyan, dinleyen herkesin aklından aynı yaşanmışlıkları geçirir. Hemen kendimizi o anlatılanların yarattığı bilinç bulutunda buluruz.

Şeytanın Kileri (*)

“Pigeonhole,” kelime anlamıyla güvercin yuvası. Ama aynı zamanda, sıra sıra açık mektup kutuları, ya da herhangi bir tasnif ve kompartımanlaştırma sistemi için de kullanılır.

Kahvaltıda tehcir

Uzunca bir aradan sonra, gene eski Çaparız köşe başlığım altında Serbestiyet’e geri döndüm. Bir süredir aklımda evirip çevirdiğim bir seri vardı. Kısa bir hikayeyi “yorumlamak.” Eğer yabancı dilde ise çevirmek ve yorumlamak, Türkçe ise veya çevrilmişse referans vererek (izin) almak ve yorumlamak. Yukarıda, Edward Hopper’ın 1942 tarihli “Nighthawks” (Gece Kuşları) tablosu. Başlıyorum.

Oynaya oynaya gelin çocuklar

Sizce, maviler veya kırmızılar kendi aralarında ayrı ayrı tartıştıktan sonra, koyu renkli olan maviler veya kırmızılar daha açık renklere mi yanaşırlar; yoksa açık renkli kırmızı veya maviler, çok daha koyu renkli tarafa doğru mu meylederler?

Gerçeklerimi serbest bıraksam, masal olsalar

Özel bir kulaklığım olsa; canım istediğinde, dinlediğim parça ile ilgili ayrıntıları aktarsa bana; şöyle arkadan, hafif kısık bir sesle. İlk bestelendiği zamanı söyleyebilir; o zaman diliminde bu akımla ilgili başka örnekler, bestecinin başka eserleri, edebiyatla ilişkisi, meselâ mektupları olabilir. Acaba kulağımı hem müziği, hem de arkadan gelen bu malûmatı birlikte anlayacak şekilde terbiye edebilir miyim?

“Bir an durup, çıtçıtlar mısınız?”

Georges Braque, “hareket hâlinde olan bir bedenin idrâk edilebilecek bütün küçük çeşitliliklerini tek resim” olarak gösterebilmeye adadı ömrünü. Üstâd bunu, anları ayıklayamayacağı için mi, yoksa ayıklanmaması gerektiği için mi düşündü; yoksa bakalım ayıklanmazsa ne olur diye mi önerdi; sanırım hepsi olabilir.

“Beklemek özgürleştirir nihâyetinde; taklitle başlar aramak”

Her beklemek bir demlemek değil mi, sonradan keyfini çıkaracağınız? Beklemek de bir emek; yalnız bittiğinde tadarken değil, yaparken de keyif aldığınız bir yemek.

‘Dolunay vardı bu akşam gökyüzünün avucunda’

Yeniden bir şeylere başlıyor olmalıydık. Bütünü, yeniliği, tüketilmeye henüz başlanmadığını gösteriyordu bana dolunay. Ayın etrafındaki yeniden başlamaları, dolunayı; güneşin etrafındaki yeniden başlamalardan, yılbaşlarından daha çok seviyordum. Çünkü zamanın şeklini şemâilini görebiliyordum.

Tiryaki

Bu sabah aynaya bakmak gelmedi içinden. Akşam yatarken de gelmemişti. Okuduklarını aklında evirip çevirirken başı dönmüş; gecenin ilerlemiş vakitlerinde neyi yatıştırmaya çalıştığı pek belli olmadan yediği artıklardandır diyerek, kanapede bacaklarını karnına çekip, yolculuklarını düşünmeye başlamıştı.

“Emoji”lerin yükselişi (3) Nerede hareket, orada bereket *

Bir taraftan, tire için üzülüyordu noktalama işaretleri; ama diğer taraftan, hem takım halinde, hem de kelimelerin yetişemediği minik boşlukları doldurmaya başlamışlardı

“Emoji”lerin yükselişi (2) Kelimeler insanı yolda bulur

[Noktalama işaretleri] bunun üzerine gülen, ağlayan, şaşıran, kızan takımlar halinde kelimeleri izlemeye karar verdiler. [Birinci bölümün sonu]

‘Emoji’lerin yükselişi (1) Noktalama işaretleri ayaklanıyor

İnsanoğlu yazarken, vakit darlığı ile tembelliğin el ele vermesiyle, hissettiklerini gittikçe daha az tasvir etmeye başlamıştı. Anlaşıldığı düşünülen fikirlerin ve hissedilenlerin kelimelerle ifadesi uzun ve yorucu geldiği için, karşılıklı yazışmalarda kelimeler kurumuş, cümleler büzüşmüş bir halde yolculuklarını yapıyorlardı.

Camus, ahlâk ve yükümlülükler hakkındaki her şeyi futboldan öğrenmiş

Tahir’e döndüm: “74’de Hollanda 4-6-0 oynadı. Langırt masalarını portatif yapmama yardım eder misin?” Güldü. “74’deki CHP-MSP koalisyonunu uzun uzun anlatıp, bu yaz AK Parti’nin koalisyon yapmamasını müdafaa ediyorsun” dedi.

Kayıtlarımızda böyle bir zevke rastlanmadı

Değişimlerin ne zaman olup bittiğini, özellikle de içindeyken, sonradan geriye dönüp seyretmeye şans bulamadığımızda süzebilmemiz zor oluyor.

Sokakların bereketi, saatin akrebi

Uzatmayayım değil mi; münasebetsiz dizilmiş, kuru kalabalık evler erkek; sokaklar kadındır. Avare ve biteviye dönüp dolaşan yelkovan erkek; akrep ise kadındır.

Bir arife günü rüyâsı

Daha komik olan rastlantı, kahvecide buluşacağım arkadaşımla, “vikipedia”nın ücretlendirilme(me)si üzerine o takside yaptığımız muhabbete, taksici abimin “komünizm” çözümlemesi ile katılmasıydı.

Göktaşı

Göktaşı, bilmediğimiz, hiç şahit olmadığımız bir şiddetle geliyor üzerimize. Herkes tesiri altında; ne şüphe var etrafta, ne de muhakeme.

Fragman

Sonbahardan umutluyum. Gelecekten beklentilerim hep yüksek oldu. Kışa girene kadar yaşayacaklarımızı kimsenin bugünden, yani önceden izlemesi olanaklı değil. Bununla beraber, değişik fragmanları her yerde bulabiliriz. Geçmişimizden, paylaşabildiğimiz tecrübelerimizden, ama daha önemlisi bunlar üzerine kurduğumuz hikâyelerden oluşuyor bu fragmanlar.

Ortaya karışık

Bir ritüeli andığınızda, hemen diğeri gelir aklınıza. “Yakan top” kadar kalp atışlarımın düzenini ayarlayamadığım başka bir oyun olmadı. Bir kere içinde top var. Daha iyisi, takım var. Demek ki oyun bittiğinde, kazandıysanız “ee, kimin sayesinde” diyerek iltifat avlayacağınız; kaybedildiğinde hiç duraksamadan suçlayabileceğiniz birileri var etrafta.

Zaman kulvarda kaybolur

Kulvarlar kendimle yarışmak için var diye düşünürüm, serde sporculuk varmış gibi. İtinâ ile çizilen; vücûdumu bana saklayan; aklımı, ruhumu, adımlarımla, kulaçlarımla bir hizâya getiren kulvarlar.

Artıkların dili olsa

Eminim radyo veya benzeri cihazların tamirine meraklı olan arkadaşlar vardır aramızda. Şahit olmuşsunuzdur; bütün parçaları teker teker sökerler; sonra sere serpe bir örtünün üzerine yayarlar. Bazı şeyler çok parçalanmaz; daha bir blok halinde kalır. Sorarsınız. “Yok,” derler; “bu böyle gelir.” Sonra örtünün üzerindekilerin hepsini tekrar bir araya getirirler. Evet, tahmin ediyorsunuz; bir şeyler artar!

Takas

Semtimi, arkadaşlarımı olduğu gibi bırakayım. Dünya üzerinde canımın istediği bir başka diyâra gideyim. Ee, bu çok kolay.

Harita

Çağıracağım şu veledleri, tüm hayatların yüzü suyu hürmetine, yırtsınlar şu kılavuzları.

Kontrat

Serbestiyet açık veya örtük sınırlanınca, böyle bir zümreye ait olma özlemi artıyor olabilir mi? Aklımın bu nevi sorularla, bedenimin ise tamamlayıcılarıyla buluşması için, bir bütün olarak, alelacele bırakılan kısa notlardan söz verme, söz alma mektuplarına geçmem lazımdı.

Üçleme: Sokaklar, internet, televizyon

Bu ne serbestiyetti böyle! Nereyi istersem orayı okuyabiliyordum; nerenin ne kadar ayrıntısını istersem, o sekme senin, o sekmenin içindeki bu sekme benim, gezip duruyordum. Gezinti için tek ihtiyacım, susuzluğum değil, merakımdı.