Alper Görmüş
‘Uçuk’ haberler hangi tür gazeteciliğin ürünü?
Sabah gazetesinde çıkan bir “uçuk” haber sosyal medyaya meze olunca, gazete haberi internetten sildi... Türk basınındaki en uçuk haberi, yayın yönetmeniyken Hürriyet’te yayımlayan Ertuğrul Özkök, bu son örnek nedeniyle Sabah’tan Hıncal Uluç’u “bir şey” söylemeye davet etti... Basınımızda hiçbir dönemde eksik olmayan uçuk haberler hangi tür gazeteciliğin ürünü?
‘Yüzde 50’nin nihilizme varan umutsuzluğu (2)
Belki bazılarının hoşuna gidebilir, fakat ben ülke nüfusunun kabaca yüzde 50’lik bir bölümünün haklı-haksız endişelerle ve büyük bir umutsuzlukla yaşamasının tehlikelerle dolu bir süreç yaratacağı kanaatindeyim. Nihilizm pasifliğe yol açabileceği gibi önü arkası hesaplanmamış bir sertliğe, bir “feda” duygusuna da yol açabilir.
Yüzde 50’nin nihilizme varan umutsuzluğu (1)
Bir erken seçimde MHP ve HDP’nin barajı aşamayacağının, AK Parti’nin 400’den fazla milletvekili çıkartabileceğinin düşünüldüğü günlerdeyiz. Galiba muhalefet 14 yıldır ilk kez bir seçimden önce AK Parti’nin iktidardan uzaklaştırılamayacağını kabullenmiş görünüyor. Yer yer nihilizme varan bu derin umutsuzluk, kimse için iyi değil.
‘Millîlik’ siyaseti ‘ilâhiyat’ haline gelirken…
Millîlik siyaseti yavaş yavaş medyadaki taşıyıcıları marifetiyle bir “ilâhiyat” haline geliyor, her türlü eleştiri “gayri millî” olmakla damgalanıyor. Galiba süreç böyle devam ederse Cioran’ın dediği şey gerçekleşecek: “Hiçbir ilâhiyat, kendine tapan zihniyetten daha bağnaz değildir.”
Dolmabahçe’de masa yıkılmasaydı?
Doğru, Suriye’nin sunduğu imkânlar Kandil’i Türkiye içi çözümden uzaklaştırdı. Yine de şu soru geçerli bir soru: Hükümet, Dolmabahçe Mutabakatı’ndan (28 Şubat 2015) sonra “masa”yı kurup HDP heyeti ve Öcalan’la görüşmelere başlasaydı, bu durumda Öcalan’la Kandil arasında gerçek bir gerilim doğmaz mıydı? Bu durumda Kandil, savaşı yeniden başlatmaya cesaret edebilir miydi?
Kürtler artık devletten de PKK’dan da daha uzak
Hendeklerde çarpışan iki taraf da “şehir savaşları”nın Kürtleri “karşı taraf”tan uzaklaştıracağını ummuştu. Dicle Üniversitesi’nden Dr. Mehmet Yanmış’ın yeni yayımlanan araştırması iki tarafın da yanıldığını gösteriyor: Kürtler, çözüm sürecinin aktörleri olarak sempati duyduğu taraflardan şimdi çok daha uzak.
Hükümet, Sezer’in veto ettiği kararnameyi yeniden yayımladı
17 Şubat 2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bir hükümet genelgesiyle, yetkili amirlere, “terörist örgütlere destek veren” kamu personelini izleyip işlem yapma yetkisi veriliyor. 2000 yılında Ecevit hükümeti aynı muhtevayı bu defa “irticacı memurlar”la ilgili olarak kağıda döken bir kanun kuvvetinde kararname hazırlamış, fakat zamanın cumhurbaşkanı Sezer, insan haklarına ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kararnamenin yürürlüğe girmesine izin vermemişti.
Selin Sayek Böke hadisesi ya da ‘Müslüman olmayan’ın tekinsizliği
Selin Sayek Böke’nin Hıristiyanlığını “ortaya çıkartan” gazeteyi hepimiz ayıpladık ama, o gazeteye o manşeti attıran hissiyatın devlette, medyada ve tabii toplumda derin kökleri var. Bu hissiyatı “Müslüman olmayan”ın tekinsizliği diye adlandırabiliriz.
‘Sıfır muhatap’çılık HDP’de de güçleniyor
AK Parti’de bir kez daha filizlenen “Kürt siyasetinin hiçbir kanadı muhatap değildir” çizgisinin HDP’deki karşılığı şöyle: “Artık Kürt sorununun çözümünde AK Parti muhatap değildir...” Altan Tan’ın, Al Jazeera Türk’e verdiği uzun söyleşide, bu çizgiye dair önemli saptamalar var.
‘Eski döneme benzeme’ yarışında medyanın notu çok yüksek
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) yönettiği Türkiye’nin son birkaç yıllık görünümünde sık sık 2002 öncesi Türkiye’sinden sahneler tespit etmek artık sadece bir “muhalif sporu” değil. Bizzat bazı AK Partililer de bu sporun içinde. Fakat herhalde en büyük benzerlik medya alanında...
Arınç’ın eski ‘demir leblebi’ eleştirileri…
Bülent Arınç, geçmişte bugünkünden çok daha sert eleştirilerde bulunmuştu. Fakat bunlar bugün yaşadığımız türden bir öfke patlamasına yol açmamıştı. Kanaatimce bunun nedeni, artık iyice konsolide olan, “ülkemiz beka sorunuyla karşı karşıya” tespiti ve onu izleyen “millî çizgiye davet” atağı...
Arınç’ı ‘şimdi sevmeye’ ve ‘şimdi sevmemeye’ başlayanlar…
Bülent Arınç’ın hiçbir zaman vazgeçmediği dobra, açıksözlü tavrı bir zamanlar ondan nefret eden AK Parti karşıtlarında “yaşa”, bir zamanlar onun dobralığına övgüler düzen AK Parti çevrelerinde “kahrol” nidalarıyla karşılanıyor... Arınç’ı “şimdi sevmeye” başlayanlar gibi “şimdi sevmemeye” başlayanlar da ciddi bir moral çelişki içindeler.
Kürt halkı neden ‘muhatap Kürt halkıdır’ı benimsemiyor
En temel varsayımınız yanlışsa, ona dayanan bütün siyaset önerileriniz de yanlış olacaktır. Temel varsayım: Kürtler sırf algıladıkları baskı ve korku nedeniyle PKK’yı desteklemektedir. Dolayısıyla devlet PKK’yı tümden yok ederse Kürtler bundan sadece mutluluk duyar ve hükümetin “çözüm”e yönelik adımlarını memnuniyetle izlemeye başlar.
Yine o eski(miş) çözüm: ‘Muhatap Kürt halkı…’
Yine geldik, “Legal ya da illegal, Kürt siyaseti muhatabımız değil, muhatabımız Kürt halkı” noktasına... Bu “çözüm” anonsu aynıyla 2011-2012 boyunca da tekrar edilmiş, Ocak 2013’te ise merkezinde Öcalan’ın bulunduğu bir muhataplar cephesiyle konuşulmaya başlanmıştı.
AİHM’nin ‘Nokta’ kararındaki çok önemli ayrıntı
AİHM’nin Nokta dergisi kararında, devlet alanından bilgi sızdıran kamu görevlilerinin (whistle-blowers) korunmasıyla ilgili çok önemli vurgular var.
Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millî’lik (3)
Her şey Arap Baharı’nın gerileyip yenilmesiyle başladı... Onu izleyen Gezi olayları, Cemaat atağı, Suriye’de Kürt kuşağı ve PKK’nın çatışmayı şehirlere taşıması, iktidar tarafından kendisine ve ülkeye karşı bir “çökertme” planının varlığının işaretleri olarak görüldü. O noktadan itibaren iktidar, ülkenin siyasi güçlerini “millîlik” eksenine göre sınıflamaya başladı, onları bu eksene göre saf tutmaya zorladı.
Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millî’lik (2)
Türkiye’nin neredeyse kurumsal bir özellik taşımaya başlamış güçlü iktidarının, ülkedeki “temel çelişme”nin radikal bir biçimde değiştiğini ilan etmesi, doğal olarak safını laiklik-dindarlık eksenine göre belirlemiş güçlerin kendilerini yeniden gözden geçirmeleri sonucunu doğuruyor.
Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millî’lik (1)
Türkiye’de kabaca 1990-2015 arasındaki çeyrek asır, temel olarak laik-seküler kesimlerle dindar-muhafazakârlar arasındaki mücadeleyle geçti. Şimdi, temel saflaşmanın “laiklik” eksenine göre değil, “millîlik” eksenine göre belirlendiği yeni bir saflaşma doğuyor.
Fikir ayrılıkları neden arkadaşlıkları da bitiriyor?
Gürbüz Özaltınlı, arkadaşlıkların, dostlukların ideololojik ayrı düşmeler nedeniyle son bulması bağlamında kendi hikâyesini anlattı. Ben, bu iç acıtıcı halin, hayatlarımızın ideoloji ve siyasetle lüzumundan fazla dolu olmasından kaynaklandığı kanaatindeyim.
Opposition through verbal engineering: a fresh example
News and comments to the effect that President Erdoğan has embraced Hitler’s Germany as a positive example of the presidential system embody all aspects of the “opposition through verbal engineering” syndrome.
Mahçupyan’a taarruz: Perdenin önü, arkası
Fikirlerinizi ifade ederken, tersini söyleyenleri toprağa gömmeyi de öneriyorsanız, ‘doğru’yu ya da ‘yanlış’ı savunuyor olmanızın fazla bir önemi yoktur. Etyen Mahçupyan’a yönelik son saldırıların sahipleri, böyle yaparak kendi fikirlerini önemsizleştiriyorlar
21. yüzyılın küresel ittifakı: ‘Hayat tarzı…’
Ortak bir seküler hayat tarzını koruma kaygısının, somut ekonomik, dinsel ve sınıfsal farklılıkların hepsini silikleştirebildiği, geri plana atabildiği yepyeni bir dünyadayız...
Söz mühendisliğiyle muhalefet: Taze örnek
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bazı sözleriyle Hitler Almanyası’nı olumlu başkanlık modeli olarak sahiplendiği yönündeki haberler ve yorumlar, söz mühendisliği üzerinden yürütülen muhalefet tarzının bütün özeliklerini bünyesinde barındırıyor.
ODTÜ’deki mescit tartışması: Başka hayatlar ve otoriter sekülerlik
O zaman niye bu sertlik? Ya da: Neden başkalarının mutluluğu çoğalırken, kendilerinden hiçbir şey gitmediği halde kendilerini mutsuz hissediyorlar? Zamanla buldum bu sorunun cevabını: Karşılıklı korku... Başkalarının özgürlük alanının genişlemesinin zamanla kendi özgürlük alanını daraltacağına dair korku...
Hendeklerin Kürtleri PKK’dan uzaklaştırma ihtimali var mı?
Mevcut durum, Kürtlerin PKK’dan uzaklaşma ihtimali tartışmasına yeni parametreler eklemiş durumda... Bunların en önemlisi, PKK’ya sempati duyan Kürtlerin, içinde bulundukları durumdan dolayı en azından devleti suçladıkları kadar PKK’yı da suçlamaları...
Sonradan ‘özcü’ olanların muhalefeti
Daha programı açıklanmadan, AK Parti’ye karşı “öz”ü nedeniyle muhalif olan çevreler vardı. Bu gürültücü fakat etkisiz muhalif gruba bir de sonradan “özcü” olanlar eklendi.
Bugünün sorusu: PKK Kürt halkını militanlaştırabilecek mi?
PKK-KCK önderliğinin anlamadığı, anlamak istemediği şey, dünyadaki bütün militanca mücadele içinde olanların anlamadığı, anlamak istemediği şeyle aynı: Kitleler sadece çok istisnai durumlarda militanlaşır.
Dink cinayeti: Anlama kılavuzu gibi iddianame (2)
Dink cinayetinde ihmalleri ya da kasıtları olmakla suçlanan kamu görevlileriyle ilgili iddianamede, savcının “esas sorumluluk doğuran belge” diye nitelediği bir istihbarat raporu öne çıkıyor. Dün bıraktığımız yerden devam ediyoruz.
Dink cinayeti: Anlama kılavuzu gibi iddianame (1)
Dink cinayetinde kamu görevlilerinin suçlandığı iddianame, Başsavcılık tarafından iki kez iade edildikten sonra mahkemeye gönderildi. İddianame iç tutarlılığı ve sağlamlığıyla dikkat çekiyor.
‘Milli’ gazeteciliğin ve itirazcılarının sorunları
“Milli” gazetecilik, savunulabilir bir gazetecilik pozisyonu değil. Öte yandan Türkiye’de “milli” gazeteciliğe karşı gerçek gazetecilik yaptığını söyleyen reel muhalif gazetecilik de ciddi bir inandırıcılık sorunuyla malûl.