Ayşe Kilimci
Dillerimiz, pek perişan kimilerimiz
Nicedir bekliyorduk, Murad’ımızı aldık: ‘Ama sokağa çıkmış olanların sloganları arasında ‘demokrasi’ üstüne bir şey işitilmiyor. ‘Ya Allah, bismillah! Allahuekber!’ sloganı da beni ortak bir uğraşa çağırmıyor.’ İşte bu da Belge’lendi.
Güzellik de demokrasi de emek ister emek…
Gelsin arızalı ses, gitsin küfür… Çocuklara, çiçeklere, kuşlara ayıp. Aşkın sesinden bihaberiz zaten, onu da gümbürtüyle, başkasına eziyetle dile getiriyoruz. Egzosunu bozduğu motorla mahalle arasından patapat geçen ergene ya da kurduğu ses sistemiyle canhıraş arabesk bağırtarak geçen delikanlıya ‘derdin ne koçum?’ deseniz, ‘aşığım’ der.
Nasıl af dilesek, çocuklar sizden?
Suriyeli küçük kız Ümran’ın polis aracındaki yaralı hali, bütün dünyaya küsenek bakışı, hem ondan yana içimizi acıttı, hem Aylan bebeği ve bu iki simge üstünden koca dünyaya sığdıramadığımız, sığındıkları denizlerde boğulan, bombalarla yokedilen vatansız çocukları hatırlattı.
Silbiç’li beşik kızı
Prof.Ayşe Baysal’ın ömür hikayesi, Cumhuriyetin de hikayesi, ibret alacak çok şey var. Gençlerin örnek alacağı neler neler…
Rüyalar gerçek olsa
Bir bakarsınız rüyalar gerçek olmuş ve esaslı bir muhalefet ufukta belirmiiş, rüya bu ya, herşeyler bilinir, mantıklıca dile getirilir olmuş ve milletin beklediği, kaçınılmaması gereken Fetö özrü dilenmiiş, yeni bir sayfa açılmııış…
Hatırla sevgili…
İdrak edilen ilk darbenin en bilinen şarkısı Plevne kahramanı Osman Paşa’yı anlatan marştan tornistan olandı: Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu? Nasıl her döneme, ille de günümüze uygun… Ama bizi vuranlar, ülkemizi işgal edenler kardeş değil ki, anası belli, babası elli olanlar… Ağlak imamın başıbozuk ordusu…
Darbeder ömrümüz
Tankların topların üstünden aşan, canını siper edip, milli iradeye sahip çıkan insanlar bize unutulmaz bir demokrasi dersi veriyor.Onlar tarihe geçiyor, biz sınıfı geçiyoruz.
İşgal denemesi, alo alo bir ki…
Milletini, askerini, polisini sırtından vuranlara, ülkeni işgal etmek isteyenlere tepkisiz kalma! Korkma! Karşı dur, bağır, sağduyuyla, vatanı sahiden sevip korumakta kenetlen… Böyle edersen, Tayyipçi olmazsın, insan olursun…
Yoksa siz de mi darbeye karşısınız?
Siz ki, candan gönülden istediğiniz, beklediğiniz, çağırdığınız askeri darbe fos çıkınca nasıl karalar bağladınız, Cumhurbaşkanının yaşadığını görünce neden öldürülmediğine kahrettiğinizi saklama gereği bile duymadınız…
Burası Kafdağı, ne işiniz var sizin burada?
Ülkesine kast eden, çıkar hırsı boyundan aşmış, ruhu kara, eli kanlı hainler güleceğine, eller üstümüze güleceğine, varsın çocuklar gülsün.
Olmasa da olur
Her darbede, milletçe idrak ettiğimiz tüm muhtıralarda ve darbe hükmündeki işlerde, tam ve buçuk kalkışımlarda, bir tam bir bölü üçlük, dört dörtlük, çeyrek kalkışım ve marifetlerde toplumsal hafızamıza silinmez iz bırakan haller, sözler oldu, bir gün sosyolojik tez’i yazılır diye umuyoruz.
Darbeler ve kaynanam
Dik duranda, meclisine- meydanına bilinçle sahip çıkanda, hiçbir darbeye pabuç bırakmayanda yeşerir bütün ağaçlar, bütün umutlar… Eğri kuşlar bile doğru uçar…
Demokrasi darbeyi yendi!
Dayanışmasıyla, edası ve vakarıyla, sağduyusu ve korkusuzluğuyla bu halk, bu silahsız kuvvetler gücü dünkü günümüzde Kuvvacı güçler ne yaptıysa, bir fazlasını yaptı.
Sokağın sesi
Büyük kentlerin asaletmeap sayılmayan, bana sorarsanız hayatın şah damarının attığı kıyı köşe dış mahalle sesleri hayata ve topluma dair en doğru bilgiyi veren sesler.
Evcilik oyunu
Cümlesinin evcilik oyunu güzel olsun. Oynarken, oyun sona erdiğinde kalplerinde hicran lekesi kalmasın. Akıllıca oynasınlar diyeceğim ama aşkla aklın yan yana düştüğü nerede görülmüş.
Dil kötü, fikir kötü
Dinlemeyi bilmiyoruz, çünkü duymak istemiyoruz. Başka sesi, uzlaşıya, kardeşliğe çağıran sesi, bizimkinden farklı olanı, öteki notaları… Canım kendim, en doğru benim, beni sevmeyen ölsün, karşıdaki de sussun, öteki sesler de…
Okul bitti, n’apcaz şimdi?
Hayat bilgisi dersinde ne öğrettik çocuklara? Bir yılda beş mevsim vardır çocuklar: İlkbahar, yaz, sonbahar, kış bir de tatil mevsimi… "Kim hayır diyor" diyene beş parmak geliyor, ona göre… Öyle olmasa, oğlum hayat bilgisi testinde, ‘ulusça sevindiğimiz günler, aşağıdakilerden hangisidir?’ sorusuna, milli bayramlar olan doğru yanıtı es geçip, “tatil” şıkkını işaretlemezdi.
Siz hâlâ siz iken…
Down sendromlu çocuğu var diye ölemeyen yahut ardı sıra onun da öldürülmesi için yalvaran, zihinsel engelli çocuğuyla aynı huzurevine sığınmak için imza isteyen anneler çığlıklarına yankı bulamazsa, derdine çözüm üretilemezse, hepimiz hâlâ biz olmayı sürdürürken, aslında yarım sayılmaz mıyız?
Sokaktaki notaya kulak vermek…
Sokakların, şiddetin ve terörün sesiyle değil, müzikle güzelleşeceği zamanların mimarları yaşasın. Küfür, düşmanlık, düzeysizlik ve ahmaklık değil, akıl, fikir, kalkınma eylemi, terör kentlerin yüzünden, ülkeye kast ve hainliğin ufkumuzdan silineceği zamanların şarkılarıyla güzel olsun dünya ve ömrümüz. İçimizde şarkılar bitmesin.
Baba olabilmek…
Baba olmak kolay, sahiden olabilmek zor. Baba , kaderin...'Kimine armağan', derdi eskiler,' kimine imtihan...' Armağanınsa, yaşadın, değilse, sınavın olmuşsa, yandın...Tüketir seni, evladıyken sen ona atalık edersin, de, nereye kadar?'
Dünya bir gün, o da bugün
“Dünya bir gündür, o da bugündür!” (Turist kadın, özgür ve özgürüm sanan vekil)
Unutma!
Bombanın dörme döküm ettiği serçe kuşları gibi, okul yolunda, dağda bayırda, ana babası koynunda, oyun ortasında yahut anasının karnındaki çocuklarımız…Unutabilirsen, unut…
Aş’tan çıkan nane çöpü
Küfürcüler, taşçılar, ‘bizim beceremediğimizi becerenler ölsün, onlar ölsün / çekilsin / istifa etsin de varsın ülke batsın’cı kademsizler, olsa olsa aştan çıkan nane çöpü… Çöp olduğundan hatta kim olduğundan bile habersiz…
Desteksiz destursuz atmak
Denizi olan şehirde akıl iyi çalışacağı ve gönüller püfür püfür olacağından, resmi adı İstankara olacak, böylece başkentten şehirler sultanına dönüşün güzelliği yerini leb-i derya Ankara ( yani İstankara )alacaktır. Bunun için gerekirse referanduma gidilecektir.
Şevşengeli günlerimiz…
Ekmeğinize ağu katılmasın, katığınız yaşama sevinci olsun, tuz olsun, ama zinhar gözyaşındaki tuz olmasın…
Darbelerden derbeder
Çok küçüktüm, zor hatırlıyorum, ancak anne ve baba tarafında herkes CHP’li olsa da, dönemin siyasi yalanlarına inanmadıklarını hatırlıyorum, Menderes’in asılma haberini kahvaltı masasında radyonun ‘sabah ajansında’ duyduğumuzda, annemin ağladığını unutamıyorum…
Birinci kadınlar
Çehre fukarası da sizsiniz oysa, böyle düşünerek, dil ve gönül, hatta en başta akıl fukarası da siz, diyerek gireyim söze ablalarım, abilerim, a benim çakma güzellerim, yani güzel ve akıllıyım sanan, ‘umarsam olurum belki’, diye beklerken umup umsuruk olanlar…
Çukur ve akademik suskunluk
İmzayı şipşak bastığınız o bildiriye,1128 kişi, sonradan imzasını çekenler de içinde olmak üzere, o zamandan bu zamana bütün yaşananlar ve bütün ölünenlerden sonra da imza atar mıydınız? 'Bu suça ortak olmayacağız!' buyurmuştunuz ya, devlete vehmettiğiniz suça, şimdiki bu dile getirilemez, unutulmayacak suça da ortak olmayacaksınız, öyle değil mi?
Erkekliğe teşne kadınlar
Tanrım bizi kendimizden koru, erkek acımasızlığı ve arsızlığının ilmini almış, buna özenen hemcinslerimizden de koru.