Cemalettin N. Taşcı
Hepsini birden
Bugün öyle bir dönemde yaşamıyoruz. Ve derdimiz Putin ve Biden’ın çapları ile Kruşçev ve Nixon’un çapları arasındaki fark gibi meselelerden kaynaklanmıyor. Yapısal bir derdimiz var. Eski sistemlerimizin neredeyse hiçbiri değişen şartlara uyum sağlayamıyor.
İyi oynayan kazansın
Dünya “sahasında” bir oyun oynanıyor. Kimin kazanacağının masa başlarında, karargâhlarda, plazalarda tayin edildiği bir başka oyun da sürüyor. Bu ikinci oyun hep vardı, yeni bir şey değil. Eğer daha öncesi yoksa bile, ta Platon’dan bu yana, kimin kazanmayı hak ettiğinin saha dışında belirlenmesi gerektiği “teorisi” vardı.
İtalyan ruleti
Meloni gibiler çıkıp, o korkulara, sağdan soldan bulduğu sosları ekleyip servis ediyorlar. Bizim hissemize de, kendisine bir siyasi kariyer inşa etmekten başka bir derdi olmayan kifayetsiz muhterislerin yazdığı hikâyelerden dünyanın istikametini tayin etmeye çalışmak filan gibi manasız işler düşüyor. Manasız, çünkü istikametin manası yok, yol bitti.
Aile düzenimizi kim bozuyor
Şimdi olur olmaz bağlamlarda ecdadı Osmanlı’nın ihtişamından söz edenler, keşke, Osmanlı’nın aile yapısı filan gibi şeyler yerine vakarını tevarüs etselermiş. “Vay, bizim aile yapımızı bozdular, liramıza taarruz ettiler, enflasyonumuzu yükselttiler” filan diye mızmızlanıp duracaklarına, “nerede yanlış yaptık” diye sorsalar.
Kraliçenin ölümü
Gorbaçov şikâyet ederek geldi, şikâyet ederek gitti, gittikten sonra da şikâyetçi olmayı sürdürdü. Elizabeth’in herhangi bir şikâyetine şahit olmadık. Sadece Başbakanları değil, kardeşi, oğlu, gelini, kocası da başına olmayacak dertler çıkardılar, öyle buz gibi, kaskatı, ifadesiz bir biçimde ömrünü ve görevini tamamladı. Esasen en büyük görevi ömrüydü galiba. Veya ömrü bir görevden ibaretti belki de.
Yunanistan’la savaş veya barış
Son yıllarda yapılan sayısız bilimsel araştırma, gerçeğin ne olduğunun insanların kararlarını —dolayısıyla koordinatlarını— gözden geçirmelerine yetmediğine işaret ediyor. Bu araştırmaları yapanların araştırmalarının sonuçlarını dile getirirken sözünü ettikleri gerçek ne menem bir şey, bir fikrim yok. Benim için gerçek, insanların böyle oldukları, yani oldukları gibi oldukları.
Gorbaçov, Talat ve Erdoğan
Talat ve Gorbaçov, birikmesine kendilerinin sebep olmadığı selleri serbest bırakmışlar, selle birlikte sürüklenmişlerdi. Erdoğan birikiminden kendi mesul olduğu seli serbest bırakmaya hazırlanıyor. O sürüklenecek, şüphe yok. Ancak kendisiyle birlikte hepimizi sürüklemekten de çekinmeyecek.
Bir devrimci ve bir tablo
Devrim denen şey, aşikâr ki, Babil Kulesi yapmaya teşebbüs etmek gibi bir şey. Kimilerine göre işlenmemesi gereken bir günah, kimilerine göre ise kaprisli, fesat, hilekâr bir Rabbe karşı insan olanın kaçınamayacağı bir vazife. Bruegel’in Babil Kulesi tablosuna baktığında, onu artık anladığını düşünerek baktığında, Erdumlu’nun aklından acaba ne geçiyordu? “Hiç kalkışmamalıydık” mı, yoksa “şuradaki kat -kat değilse oda- bizim, onu biz yaptık, üstüne çıkarlar umarım” mı?
Yaşasaydı 21 yaşında olacaktı
AKP yaşasaydı, 21. yaşını idrak etmiş olacaktı. Bu yirmi bir yılın bilançosu hakkında sayfalarca yazıldı, saatlerce konuşuldu. Hâlbuki üzerinde yazmaya, konuşmaya değecek herhangi bir parti yok ortada. Sorulması gereken soru, bence çok başka. Memlekette CHP diye bir parti var. Bu partiye muhalefet eden hareketler hızlı bir yükseliş sergiliyor. Kısa süre içinde tefessüh edip çözülüyorlar. CHP orada durup duruyor. Neden?
Mükâfat büyük, mesafe kısa
Sayısız senaryo, üretildiği kaynaktan itibaren en çok birkaç adım yayılıyor ve o çerçeve içinde kalıyor. Ama bazıları, mesela Alman vakıfları hikâyesi, son derece kısa süre içinde, birbirinden habersiz yüz binlerce kişiye yayılabiliyor. Yüz binlerce kişi tarafından makbul bir hikâye olarak kabul edilip paylaşılabiliyor. Neden bazı hikâyelerin kaderi şöyle iken, başka bazılarının kaderi böyle oluyor?
Spontane şiddet, örgütlü şiddet
Elinizde “her şeyin mesulü insan, her şeyin çözümü de eğitimde” gibi bir hikâye olduğunda, silahlı adamlarının eşliğinde caka satan belediye başkanı ile bir minibüs şoförü aynı görünüyor gözünüze ve örgütlenme tarzını değiştirerek ancak çözülebilecek problemleri de eğitimle çözmek gibi manasız projelere gönüllü yazılıyorsunuz.
Kadınlar daha ne istiyor?
Bugünün genç kadınları, hem sosyal hem de iktisadi açılardan, annelerinin hayal bile edemeyeceği şartlara sahipler. Anneleri de büyükannelerine kıyasla daha iyi durumdaydı ama o iki nesil arasındaki fark, son elli yılda gerçekleşen farkın yanında hata payından ibaret sayılabilir.