Cengiz Kapmaz

PKK ile yeni mücadele stratejisi

Belediye ve kamu kuruluşlarında çalışan, ağırlıklı olarak sendika ve derneklerde örgütlenen bir tür “orta sınıf”ın kaderi, bugüne kadar PKK açısından da, devlet açısından da hep tartışmalıydı. Siyasette yükselme hırsları geçmiş dönemde bu kesimi daha çok PKK-HDP siyasetine yaklaştırmıştı. Bu da PKK-HDP çizgisine toplum içinde aktif olma, meşruiyet bulma, toplumu yönlendirme kabiliyeti kazandırıyordu. Şimdi devlet ilk kez bu kesimin PKK-HDP çizgisi ile flört eden unsurlarının hedef alınacağını açıklıyor. PKK’nin sosyal network’una dokunmak suretiyle, PKK’yi yalnızlaştırmayı amaçlıyor.

Kürt hinterlandı stratejisi

Üç hamle şart. Birincisi Kürt-Türk ilişkilerini yeniden tanımlamak. İkincisi, bir Kürt hinterland vizyonu geliştirmek. Üçüncüsü, uyuşmazlık ve problemlerin çözülmesi ve dönüştürülmesi. Zira Türkiye’nin Kürt hinterlandı üzerinde etkili olabilmesi için üç aktörü mutlak surette yanına alması gerekir. Biri Barzani, diğerleri ise YNK ve PKK.

Barış için adalet gözden çıkarılabilir mi?

Barış için uzlaşma tercihinde, barışı kazanmak için adaleti kaybetmek zorunda kalabiliriz. Ama sırf adalet arayışına indirgenmiş çaba, bizi Kohlhaas'ın trajik tercihine de götürebilir. Heinrich von Kleist’ın, 15. yüzyılda Almanya’da geçen bir olayı konu alan “kısa roman”ında, iki atına bir soylu tarafından el konulan Kohlhaas adında, o zamana kadar yasalara saygılı bir at tüccarı, çıldırmış bir şekilde kendisine yapılan adaletsizliği düzeltme peşinde koşarak dehşetli bir faciaya yol açar.

Barışı referanduma götürmek doğru mudur?

Biz toplumu sürece katarak uzlaşma için halktan onay alabildik, ama tarafları uzlaştıramadık. Kolombiya tarafları uzlaştırdı ama uzlaşma için halkı ikna edemedi.

Doğan Grubu’na operasyon çektiler

Yalçındağ’ın çalışmaları ve emaillerinin amatör bir sol hacker grubu tarafından hacklendiği kanaatinde değilim. Redhack, bize gösterilen kullanışlı bir enstrüman. Bu hacklenme ve sunumun çok daha profesyonel bir el tarafından yapıldığı, Redhack’i aşan bir boyutu olduğu, operasyonun her aşamasından belli. Redhack’e bu servisi, Doğan Grubu’nun değişen yayın çizgisinden rahatsızlık duyan gizli servis ve çıkar gruplarının yaptıkları anlaşılıyor.

Yeni “mainstream”

Yeni bir Türkiye, yeni bir toplumsal ana akım, yeni bir milliyetçilik doğuyor. Bunu muhafazakârlar inşa ediyor. Yeni Türkiye'nin yeni zihniyet kodları oluşuyor. Bu kodları muhafazakârlar belirliyor. Yeni bir “mainstream” oluşuyor. Ama bu “mainstream”in kabul-red ölçülerini “günahsız gökyüzü”nden “günahkârlık dünyası”na geçiş yapan muhafazakâr gövde oluşturuyor.

Cemaatin ‘sırrı’ ne?

Örgüt bir çizgi çizmiştir. O çizgi, her örgüte girenin önündekine “hişt çizgi üzerinde değilsin” diyerek çizgi üzerinde durmasını istediği bir denetim ve kontrol rotasıdır.

Görüşmeden önce, görüşmeden sonra

Devlet ve iktidarın istediklerini aldığını söyleyebiliriz. Açlık grevlerinin giderek toplumsal öfkenin merkezine dönüşmesini bu hamle ile engelledi. Ayrıca KCK’nin savaşı derinleştirme stratejisinin Kürt “önderliği” nezdinde bir karşılığı olmadığını herkese gösterdi. Ancak her kazancın da bir maliyeti olur. O maliyet de, görüşmeden sonra “çözüm isteyen taraf” noktasındaki psikolojik üstünlüğün el değiştirmesi oldu. İmralı görüşmesinden önce çözüm isteyen taraf devletti, görüşmeden sonra çözüm isteyen taraf PKK oldu. Ancak Öcalan’ın sağladığı bu değişikliği Kandil’in anladığı çok şüpheli.

İmralı görüşmesinden ne çıkar?

Görüşme öncesi Öcalan ile bir temas kurulmuş, görüşmenin hangi amaçlar için değerlendirilmesi gerektiği konusunda bir uzlaşma sağlanmış olması, yüksek bir olasılık. Bu sınırlar içinde, görüşmeden PKK’ye çok net bir silah bırakma ve sınır dışına çekilme mesajı da çıkabilir, daha yumuşak bir etkileme ve Kandil’in tepkisini bekleyip görme denemesi de.

FETÖ ile mücadelede 13 stratejik hata

Cemaatle mücadelenin nirengi noktası olarak 17-25 Aralık 2013 tarihinin belirlenmesi hatalı oldu. Mücadele için başlangıç noktasının bu tarih olarak alınması, bazı kesimlerin mücadelenin araçsallaştırıldığı yönünde algı oluşturmasına olanak yarattı. Oysa Cemaatle mücadelenin dönüm noktası olarak 7 Şubat 2012 MİT krizi belirlenmeliydi. Bu tespit siyasi amaç gütmediği çok daha net bir mücadeleye algısal destek sunardı.

Çözümsüzlük derinleşmeyecek; tersine, çözüm kolaylaşacak

Türkiye bundan sonra ulusal menfaatleri söz konusu olduğunda küresel sistemde oluşan çok kutuplu yapılar arasında bir denge politikası izleyecek; her hangi bir kutba veya bloka angaje olmamayı en doğru seçenek olarak görecek. AB ve Amerika ile ilişkileri ve ortaklıkları bozmayacak -- ama karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler bundan sonra tek ilişki tercihi olacak.

KCK usulü söylüyor, esasa girmiyor

KCK tüm müzakere görüşmelerine “AK Parti’nin niyeti çözüm değildir. Niyeti oyalama ve kandırmaktır” diyerek başladı. Şimdi yaptığı yazılı açıklamada da bu yaklaşımını gizlemiyor. Bu, özcü bir yaklaşımdır. Barışacağınız partnerin hiç değişmeyeceğinde, çünkü özünde kötülük yapmak bulunduğunda ısrar ediyorsanız, alacağınız cevap “o zaman neden barış masasına oturuyorsunuz” şeklinde olacaktır.

Öcalan’ı devreye sokalım mı?

İmralı’yı düşünce üreten beyin, kendisini ise karar alan merkez olarak gören Kandil, Öcalan’dan beslenen fikir havuzuyla seçici bir ilişki kuruyor. Havuza düşen öneri ve projelerin tamamını kabul etmek yerine iki tutum sergiliyor: Seçme ve eleme. Kendisine yarar getireceğini, kendisini geliştireceğini tasavvur ettiği fikirleri kabul ediyor. Yani seçiyor. Fikirler demeti içinde yer alan diğer önerileri ise eliyor, görünür kılmıyor.

221 Serdar nerede?

Cemaat karargâhında yer alan Serdar Bayraktutan gibi çok stratejik bir aktörün tahliye edilmesi, bende daha büyük bir hamle olacağı, bu hamlenin de darbe ile sonuçlanabileceği şeklinde bir önsezi geliştirdi. 13 Şubat ve 9 Mart 2016 tarihlerinde Serbestiyet’te iki yazı kaleme aldım. Bugünden dönüp baktığımda, o günden sonra yaptığım tüm analiz ve öngörülerimin olduğu gibi çıktığını görüyorum.

Yenikapı’da HDP yoktu ama Kürtler vardı

Evet, HDP Yenikapı’da oluşan Yeni Türkiye ruhundan dışlandı. Doğru. Ama bu ruhta kendisine bir yer olmadığı için değil, bu ruha eklemlenecek bir duygu ve düşünce aidiyeti oluşturacak Türkiyelileşmeyi yaratamadığı için, Yeni Türkiye’nin dışında kaldı.

Peki, halkı kim kurtaracak?

Özerklik, kurumsal özerkliği içermeli ama kesinlikle siyasal özerkliği kapsamamalı. Stratejik düzeydeki komuta kademesi hariç, kişilerin terfii, atanması, cezalandırılması yetkisi; ayrıca askeri eğitim, askeri reform ve modernizasyon gibi konular, kurumsal özerklik içinde görülmeli. Örneğin güç kullanma yetkisi siyasilerde olmalı, ama gücün ne şekilde kullanılacağı konusu tamamen askerde olmalıdır.

Komutanların ifadelerinin analizi: Darbeciler görüş ayrılığına düştü

Akın Öztürk darbede çok stratejik bir joker. Joker darbe başarıya ulaştıktan sonra ortaya çıkacaktı. Akar ikna edilip komuta kademesi darbeye dahil olsa ve başarı sağlansaydı, Akar gene tepede yer alacak, Öztürk de yardımcılığına getirilecekti. Ama Erdoğan’ın güvenli bir şekilde İstanbul’a inip halka hitap etmesi, öte yandan komuta kademesinin de bir türlü ikna edilememesinden sonra, darbeciler içinde görüş ayrılıkları oluşuyor. Öztürk ve Dişli’nin başını çektiği ekip “başarılı olmadık, teslim olalım” tezine kayıyor.

Doğrunun teorisi mi, iyinin teorisi mi?

Bir “istisna hali”yle yüzyüzeyiz. Hedeflerin en tepesine çok hızlı, çok acımasız bir Cemaati tasfiye programı konmalıdır. Bu mücadele “sonu nereye varırsa varsın” mantığını içermelidir. “İstisnai hal”in muhatabı kılınacak kesimleri topyekûn karşıya alan bir dil değil, karşı cepheyi ayrıştırıcı bir dil ve yöntem izlenmelidir. Uluslararası planda esas, ABD ve AB ile ilişkileri bozmadan, bize yönelttikleri zarardan vazgeçirecek yeni yaklaşımları geliştirmek olmalıdır.

Zorunluluğun sorumsuzluğu

Bizleri 15 Temmuz darbesine “Anlatacak o kadar doğru varken dinleyecek kulakların olmaması” vurdumduymazlığı getirdi. Şu an Türkiye çok ciddi varlığını koruma sorunları yaşarken özgürlüğünü sağlama aşamasına geçemez. Öncelik özgürlüğü sağlamak değil varlığı korumaktadır.

Amerika Türkiye’yi nasıl kazanabilir?

Amerika, Ortadoğu’da yeni dünya düzenini Türkiye ile mi, yoksa diğer güçler ve ülkelerle mi inşa edebilir? Türkiye, bölgesel ve küresel güvenliğini, istikrar ve refahını ABD’siz inşa edebilecek vasıtaları yaratacak kabiliyette midir?

ABD PKK’yi böler mi?

PKK’nin Suriye’de “tüm insanlık için hayata geçireceği devrim” Türkiye’de aşırı kinlenmiş, nefret izlenimi veren eylemlere dönüştü. Asker ve polise yönelik olduğu iddia edilen her eylemde, asker ve polisten çok siviller hayatını kaybediyordu. Bu realite, PKK’nin Suriye’de oluşturabildiği moral imajın, Türkiye’de yarattığı pratik imaj tarafından tuzla buz edilmesiyle kalmadı. PKK’nin “terör örgütü” listesinden çıkamamasının da en büyük nedeni oldu. PKK, “hem o, hem o değil” çelişkisini kısa dönemde “ilkeli esneme” formülüyle yönetebildi. Ancak bundan sonra yönetebilmesi zor görünüyor.

“İlkeli esneme” ve sonrası

Kurulduğu günden bu yana ağır bir Amerika eleştirisini sürdüren PKK, ABD ile şimdiki ilişkilenişini “ilkeli esneme” olarak tanımlıyor. Ne ki, diplomasi faaliyetinde nasıl davranılacağını örgüte dikte eden bu formül, Amerika ile stratejik işbirliğinin stratejik ortaklığa evrilmesiyle kendi iç dengesini yitirdi. Mayıs ayının sonuna kadar Amerika ile ilişkilerinde söz konusu “ilkeli esneme” formülünü önceleyen PKK, 24 Mayıs Rakka Operasyonu, 2 Haziran Menbiç Operasyonu ile “esneme”nin ötesine geçen bir pragmatizm sergilemeye başladı.

Yeni kollektif toplumsal ruh

7 Haziran seçiminden sonra “memleket ateş üstünde” algısı reflekse dönüştü. Bunda, seçim sonrası koalisyon belirsizliği ve yeniden başlayan çatışmalı ortam çok etkili oldu. Halk 1 Kasım 2015 seçimlerinde umut veren güçlü karizmatik liderliği ve güçlü siyasi partiyi yaratarak, tehlikeyi ne şekilde karşılamak isteyeceğinin kollektif davranışını sergiledi. Bu yeni toplanış, aynı zamanda neyin toplanış dışı kalacağının işaretlerini verdi. Bildiri yayınlayan akademisyenlerin başına gelenler, Davutoğlu’nun 2003 koşullarına dönülürse müzakere düşünülebilir sözüne gösterilen tepki, bunun en açık örnekleri oldu.

Psikolojik ızdırap mı, stratejik çıkarlar mı?

Türkiye hiç öyle gurur yapmadan, uzun uzadıya düşünmesine de gerek kalmadan, Rusya ile ilişkileri düzeltmeli. Bunun için özür dilenmesi gerekiyorsa özür dilemeli. Bunu dört sebepten dolayı yapmalıyız.

Vaat edilen sorumluluk, unutulan yükümlülük

Dokunulmazlıklar kaldırıldı. Herhangi bir ülkede yaşansaydı yüz binlerce insan sokağa çıkardı. Yer yerinden oynardı. Gök kubbe aşağı inerdi. Bizde olmadı. Geniş halk kitleleri “irademe dokunma” diyerek Meclisi abluka altına almadı. Vekilleri Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de, Dersim’de, Şırnak’ta yüz binlerce kişi karşılamadı. Çünkü HDP meclise sorumluluk (barış) için girdi ama yükümlülüğünü (çözüm) unuttu!

İsrail’le anlaşma Kürt sorununa nasıl yansır?

Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerin düzelmesi iki ülke halkına esenlik ve güvenlik getirecekse, en hayırlı gelişme olur. Ancak Türk siyasal karar vericileri ile Kürtler adına yola çıkan siyasi öznelerin, Kürt sorununun kaderini kendi ellerine almak yerine başkalarının eline vermeleri ise büyük bir trajediye dönüşebilir.

Farklı okuyorum!

AK Parti artık eski düzeni yok eden bir güçmüş gibi hareket edemez. AK Parti’nin önünde sistem değişikliğini hızlandırmak, tamama erdirmek dışında bir seçenek bulunmuyor. Ancak AK Parti bunu yaparken, zorluklara karşı birlikte verilen yanıt ile karşı itirazı sapkınlık olarak tanımlayan tutum arasında anlamlı ve tanımlanabilir bir mesafe yaratmalı. Bunu yapamazsa kendisine özeleştirel bakamaz. AK Parti’yi bekleyen temel tuzaklardan biri de budur.

İkarus’un sevinci, Daidalos’un ihtiyatı

Yaklaşık 400,000’lik bir kitlenin, şu an çatışmaları şehirlere yığdığı için PKK’ye “kırgın” olduğunu biliyoruz. Ama bir şey daha biliyoruz: bu insanların neredeyse tamamı PKK-HDP çizgisine oy veren insanlar. Yani politize olmuş insanlar. Peki bu mağduriyet ileride neye dönüşür? Hesaplanıyor mu, ölçülüp biçiliyor mu?

PKK ve şiddet: Mevcudiyetin metafiziği

PKK’nin askeri mevcudiyeti ve potansiyeliyle ilişkisi reel değildi, ama romantikti. Bu ilişki bir tür yüceltilmiş idealdi: Gerilla korkusuzdu, gerilla imkansızı başarırdı, gerilla devletin aklına gelmeyeni yapandı, gerilla dünyada eşi benzeri bir daha görülmeyendi. Hep bu hayal ve nâmevcudun metafiziği dolaştırıldı. Bu şiddete tapınma ayini yersiz yurtsuzlaştırılmadan, ne PKK’nin “silah sevdası” biter, ne de bizi çözüme götürecek yeni zihniyet kodları inşa edilir.

PKK’nin doğası, KCK’nin merkezi

Halen PKK’nin doğasını Öcalan, KCK’nin merkezini de Kandil temsil etmekte. PKK’nin bıraktığı miras olarak vücut bulan KCK, PKK’nin 1984-1999 tarihleri arasında yaşadığı askerileşmeyi (şiddeti) yeniden gündemine almak suretiyle, tarihin tekerleğini ileriye değil geriye çevirdi.