Oral Çalışlar

Çöküşün sorumlusu Gorbaçov mu?

Sovyet rejiminin bir zorbalık rejimi haline dönüştüğünü düşünenler ise zaten yıkılmakta olanın yıkılması gerektiğini savunuyordu. Gorbaçov, ilk önce Afganistan’daki Sovyet işgaline son verdi. Zorla Sovyet sistemi içinde tutulan Letonya, Litvanya ve Estonya, Moskova'yla bağlarını kopardı. 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya vatandaşlarının Batı'ya geçişine izin verildi. Berlin Duvarı yıkıldı.

Adaları Araplar mı bastı?

İstanbul Valiliği’nin verilerine göre 2022’nin mayıs ayında İstanbul’a deniz ve hava yoluyla gelen turistlerin sayısı 1 milyon 402 bin. Geçen yıla göre yüzde 264 artış söz konusu. İstanbul’a en çok turist şu ülkelerden geliyor: Almanya, İran, Rusya, ABD, İngiltere… Bazı adalılara göre Adalar'a daha çok Arap turist geliyor. Araplarla ilgili tartışma devam edecek gibi görünüyor.

Kılıçdaroğlu dışında bir formül mümkün mü?

6 liderin damgasını taşıyan ve yeni seçilecek adayı bağlayan protokolü 6'lı masa dışından getirilecek bir adayla uygulamak ne kadar gerçekçi ve pratik olabilir? O kişi liderlerin yönlendirmesini kabullenecek ve anlayacak ve de uygulayacak. Yani 6 liderin birlikte alacağı kararları, onları memnun edecek bir şekilde yerine getirecek. İşin gerçeği bu protokolü ancak bu hazırlığın içinde bulunan liderlerden birisi tam anlamıyla anlayabilir, uygulayabilir…

Muhalefetin adayı… Bazı gerilimler

Diyelim ki 6’lı masa yok… Hiç kurulmadı… Belki o durumda bile muhalefet partileri ortak aday için bir araya gelecekti. Eğer “Kılıçdaroğlu aday olamaz, seçilemez, seçilse bile ülkeyi iyi yönetemez” gibi düşünceler içindeyseniz, elbette kendi önerilerinizi ortaya koyabilirsiniz. Bu öneriler toplumda karşılık bulursa, farklı adaylar çıkabilir ve onların da bir şansı olabilir.

Yırtık şortlu kadın başbakanımız olur mu?

Marin, dans ettiği anların kaydedildiğini bildiğini, ancak görüntülerin kamuoyuna servis edilmesinden dolayı üzgün olduğunu söyleyerek, “İnsanların boş zaman ve çalışma zamanının ayrılabileceğini anladığına inanıyorum” diye konuştu. Marin, geçtiğimiz günlerde de katıldığı festivalde giydiği göz alıcı payetli elbisesiyle gündeme gelmişti. Marin’in elbisesinin ikinci el ve yalnızca 8 euro olduğu belirtilmişti.

Reşat F. Baraner’den Bingöl Erdumlu’ya…

54 yıl sonra Büyükada Hamidiye Camisi’nin avlusundayız. 68 isyancılarından Bingöl Erdumlu’yu sonsuzluğa yolcu ediyoruz. Kim var kim yok diye bakınıyorum. 68 Mülkiyesinin devrimcilerinden Mehmet Beşli geliyor. Tipik bir Karadenizli. Ayaklanmaya katılan bütün sınıfla o da Harp Okulu’ndan atılmıştı. Mahir Çayan ve Yusuf Küpeli en yakın arkadaşlarıydı. Elinde bastonla geldi. Noterlikten emekli olmuştu. Onu da kimse tanımıyordu.

Sağcı solcu ayırımı bitti mi?

Hala Lenin’i, Stalin’i, Mao’yu sosyalizmin rehberi olarak görenler var. Ancak, çoksesliliği, çokrenkliliği, siyasi özgürlükleri, rekabeti, adaleti, eşitliği içeren yeni bir yönetim modeli arayışı da bitmeyecek gibi görünüyor. Bu nedenle sol var olacak. Neye benzeyeceğini bilmediğimiz bir sosyalizm ütopyası yaşayacak. Tabii sol var olduğu sürece sağ da var olacak…

Suriye ile yeni bir başlangıç…

Bir başka ülkenin topraklarında asker bulundurmak, bunu uzun süre sürdürebilmek, kolay değil. Suriye’deki Esad yönetimiyle çok çeşitli sorunlar bulunuyor. Üstelik bölgenin etkili ülkelerinden İran, Suriye rejimini etkiliyor. Her seferinde açık ya da dolaylı yollarla siyasete müdahalelerde bulunuyor.

Moskova mı, Brüksel mi?

Rusya tipi yönetimlerle Brüksel tipi yönetimler arasında bir tercih ve etik farklılığı bulunuyor. Bu fark, vatandaşın değil iktidarı elinde tutan iradenin farkından kaynaklı. Rusya gibi ülkelerde hakkınızı aramanız, yönetimi eleştirmeniz, bazı hallerde imkansız bazı hallerde çok riskli olabilir.

12 Mart işkencecisiyle karşılaşma

12 Mart 1971 askeri darbesi sırasında yargılanıp tutuklanan gazeteci Gülay Göktürk, 1979 yılında, Sultanahmet Adliyesi'nde avukat cübbesiyle gördüğü kişinin, kendisine işkence yapanlardan biri olduğunu saptadı. Kendisi gibi geçmişte işkence görmüş gazeteci arkadaşlarından ikisi de işkenceciyi teşhis etti. İşte o işkenceci, yani Necdet Küçüktaşkıner, 1997 yılında, Afyonkarahisar’da (döverek gazeteci öldürmek suçundan) yargılanan polislerin avukatı olarak karşımızdaydı.

II. Abdülhamit’ten Jön Türklere Aleviler

Aleviler, toplum mühendisliğiyle 'halledilebilecek' bir konu değil. Anadolu’da sağlam kökleri olduğu gibi kendilerini koruyabilecek örgütlenmelere de sahipler. Sünni ulema ne kadar dışlarsa dışlasın, hangi saldırılar tertiplenirse tertiplensin, Alevilik tartışması bugünlere kar topu gibi büyüyerek geldi.

Bir helalleşme meselesi olarak Alevilik

Devletin, yurttaşlarının inançlarının doğru mu yanlış mı olduğunu belirlemek gibi bir görev ve yetkisi yoktur. Eğer toplumun bir kesimi -ki bu kesim milyonlarla ifade ediliyor- “Ben Aleviyim, cemevi benim ibadet yerim” diyorsa, devlet bu gerçeği kabul ederek onların inanç özgürlüğünü korumakla yükümlüdür.

Halkına güvenmeyen aydınlar…

Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan rüzgar, 28 Şubat 1997 yasakçılığına tepki içinde büyüdü. Türkiye’nin bir kesimi bütün bu seçimlerde seçmenin davranışını yıllardan beri bir türlü anlayamadı. Seçmeni küçümsedi, kötü siyasetçilere fazla prim vermekle suçladı. “Ah bu halkımız… Hiç bizi anlamadı” diyerek yakındı. Halk onları anlamadı mı? Bunu bir yana bırakalım, onların halkı anlamadığı kesin.

Erciş’in Karatavuk Köyü’nde

Derin siyasi konulara dalmak üzereyken ara verdik. Karanlık basmadan yeniden yola koyulduk. Arabada bu kez beş kişiydik. Yolda sohbeti sürdürmek amacıyla iki kişi daha ekibe katıldı: İş insanı Nazmi Ergin, taziye evinden Salih Erişgin. Van’daki değişim ve canlanan gece hayatı, aynen Erciş’te de yaşanıyor. İranlılar Erciş’i de şenlendirmiş. Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün (DPI) toplantısında, bölgenin çatışmalardan geçmiş olmasının turistik değeri de konuşuldu.

İranlı gençler Van sokaklarını şenlendiriyor

Van, yakın geçmişe kadar muhafazakar sayılabilecek bir kentti. Günümüzde giderek değişen, yenilenen bir kimliğe bürünüyor. İranlı gençlerin Van’a bir dinamizm kazandırdığını, İranlı turistlerin katkısıyla Van’da dışa açık bir kültürün oluştuğunu söylemek mümkün.

İranlı kadınların özgürlük maratonu

Tahran ya da New York sokaklarında ya da İran’ın hapishanelerinde başörtülerini çıkartarak, “özgürlük istiyoruz” diyerek, üstlerindeki baskıları protesto ediyorlar. Videolar yayınlıyor, bildiriler okuyor, hatta metrolarda dans ediyorlar. İnsan hakları örgütü HRANA’ya göre, İran hapishanelerinde, 35 siyasi tutuklu kadın bulunuyor.

Rasim Özdenören’in kaybı…

2009 ekiminde, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte, Paris’te düzenlenen Türkiye haftası kapsamında bir grup yazar ve milletvekili, Fransa'ya gitmiştik. Özdenören’le o gezide tanıştık, sohbetler yapma imkanı bulduk. Paris dönüşü haberleşmeyi sürdürdük. Farklı dünya görüşlerinin insanlarıydık ama iyi bir iletişim kurmuştuk.

‘Zito Stalin’ diye kadeh kaldıran partizanlar

Biz o zamanlar sosyalizmin henüz ne olduğunu anlamış ve kavramış değildik. Bizi etkileyen yanı kapitalizme karşı bir seçenek olmasıydı. Mantamados köyündeki 80’lik partizanlar işte o geçmiş umutların, hayallerin tarihte kaldığını hatırlatacak bir örnek olarak belleğime kazındı. Öte yandan, insanlığın özgürlük ve eşitlik talebi bir yere gitmedi.

Rusya gibi yönetilmek ister misiniz?

Despotizmden, tek adam diktatörlüğünden, tek parti hegemonyasından, başarılı bir yönetim biçimi çıkmadı. 20. yüzyıla damga vuran sosyalizm, 21. yüzyıla gelindiğinde, bir enkaza dönüştü. Bu yaşananları hazmedemeyen birçok sosyalist aydın, önce “gerçek sosyalizm bu değildi” gerekçesine sığındı. Ancak Sovyetler Birliği Komünist Partisi yönetiminde Rusya’da yaşananlar ortaya serildikçe, umutlar iyice umutsuzluk haline geldi.

Büyükadalı orkestra şefi James Ross

James Ross, sanat kariyerine baktığınız zaman oldukça başarılı bir müzik insanı. Pandemi öncesi bir konserini izlemiştim. Ross, Oxford Üniversitesi Modern Tarih ve Müzik bölümlerinden mezun. Fransız Operası, Politika ve Basın üzerine doktora yapmış. 1998 yılı BBC Filarmoni Orkestrası Şefliği Yarışması finalistlerinden biri olmuş. Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da on sekiz ülkede orkestra şefliği yapmış.

‘Ulu Hakan’ efsanesi sona mı eriyor?

Akşener’in Jön Türk hareketini destekleyen, onları hürriyet kahramanı olarak gören, Abdülhamit’i ise müstebit sayan yaklaşımını, sağ kesimde bir farklılaşma şeklinde okumak mümkün. Belli ki İYİ Parti’nin seçmen tabanı, MHP’den farklı bir alana yöneliyor, daha özgürlükçü daha seküler bir yaklaşımı tercih ediyor.

İlter Türkmen: Hamasete karşı sağduyu…

İşin gerçeği, batı ölçütleri içinde görevini doğru yapan, birikimli bir diplomattı. Türkiye gibi askeri darbelerle, otoriter yönetimlerle başı derde giren bir ülkenin mensubuydu. Normali savunur, çatışma ve gerilim anlarında ülkenin dış politikasının maceralara yönelmemesinde etkili olurdu. Böyle roller üstlenen çoğu insan gibi o da siyasetin sıkıntılı dönemlerinde tepkileri üzerine çekerdi. Zaman zaman da hiç istemeden, çok farklı ekiplerin içinde yer aldığı olurdu.

Sadrazamın oğlu ve idam

Daha önce bürokrat. Muhalif. Sonra sürgün. Uzun yıllar yurt dışında geçen bir hayat… Dili olağanüstü ustalıklı kullanmış ve belki birçok yönüyle hâlâ yeterince keşfedilmemiş çok özel bir edebiyatçı. Anıların bir bölümünde, tanık olduğu bir cinayeti anlatıyor. Öldürülen, o dönemin padişahı olan II. Abdülhamid’in sadrazamı Halil Rıfat Paşa’nın oğlu. Gerisini Refik Halid’ten dinleyelim.

HDP Kongresi ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı…

“Elimizde iktidarı belirleyecek güç var, ne duruyoruz?” şeklinde bir ruh hali, HDP dışından da teşvik edilerek bir gerilim konusuna dönüşüyor. Kongre konuşmalarında Millet İttifakı temel eleştiri ve uyarı alan taraf oluyor. “Ya bizimle olursun ya da ilk turda bağımsız gireriz” diye tepkili çıkışlar devam ediyor. İşin gerçeği, Millet İttifakı’nın adayı belli olana kadar bu hava sürecek.

Boris Johnson: Putin kadın olsaydı Ukrayna’yı işgal etmezdi

NATO Zirvede ilginç ve çarpıcı değerlendirmelerden birisi Boris Johnson’dan geldi. Johnson’a göre Putin kadın olsaydı böyle bir saldırganlığa kalkışmazdı. Putin, önce kadın olmak ister miydi… Bu konuda hiç duraksamadan cevap verebiliriz. Hayır, o hakiki bir iktidar erkeği. İşgalci, infazcı, tecavüzcü bir askeri harekat yürütüyor.

HDP Kongresi ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı…

Elimizde iktidarı belirleyecek güç var, ne duruyoruz?” şeklinde bir ruh hali, HDP dışından da teşvik edilerek bir gerilim konusuna dönüşüyor. Kongre konuşmalarında Millet İttifakı temel eleştiri ve uyarı alan taraf oluyor. “Ya bizimle olursun ya da ilk turda bağımsız gireriz” diye tepkili çıkışlar devam ediyor. İşin gerçeği, Millet İttifakı’nın adayı belli olana kadar bu hava sürecek.

HDP’yi HDP’lilere bırakın

Bazıları meseleyi kökten çözebileceğini sandığı HDP’nin kapatılması seçeneğini gözden geçiriyor. Bunu gerçekleştirmek amacıyla çeşitli senaryolar üzerinde durulduğunu biliyoruz. Göreceğiz. HDP’nin kapatılmasının ters bir tepkiye neden olabileceği, muhalefete oy vermekte tereddüt eden muhafazakar Kürtlerin de muhalefete yöneleceklerini dillendirenler var.

Karamsarlık

Evet HDP ile İYİ Parti arasında temel meselelerde sorun var ama taraflar birbirine sakin yaklaşıyor. Uzlaşılamayacak düzeyde bir durum yok mesajı veriyorlar. Ağırlıklı beklenti şu yönde: Eğer Cumhurbaşkanlığı seçiminde İYİ Parti ile HDP’nin karşı çıkmayacağı, her iki partinin de oy verebileceği bir aday çıkarsa, o adayın şansı olur.

‘İdamlık Süleyman’

Süleyman’ı 1971 yılından, Mamak Askeri Cezaevi'nden tanıyordum. O dönem cezaevinde bulunan herkes onu tanır. İçimizde siyasi olmayan bir tek o vardı. İdama mahkum edilmişti ve cezasının onayını bekliyordu. Kısa boylu şişman bir genç adamdı. Bizler direniş yaparken, açlık grevinde iken aramızda dolaşır, kimseye bir zararı olmazdı.

Erkek hakimlerden erkek katillere…

Pınar Gültekin davası ilk değil, son olması da mümkün değil. Erkeklerin evde yaygın şiddet uyguladığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye bu kategoride 152 ülke arasında 94. sırada yer aldı. OECD'ye üye 36 ülke arasında ülkemiz zirvede. Yani okumuşu, okumamışı, hakimi, doktoru, profesörü, hamalı evde karısını ve çocuklarını dövüyor.