spot_img
Ana SayfaGÜNÜN YAZILARILiberaller ya da “liboşlar…”

Liberaller ya da “liboşlar…”

Yani liberal olmak sol siyasette çok kötü bir şey olmaktır. Bir kesim köşe yazarı, demokrat aydınları aşağılamak amacıyla onlara “liboş” demeyi sever. Her liberalin büyük sermaye yanlısı olduğu yönünde de yanlış bir klişe yaygın olarak dolaşımdadır. Sözlüğe baktığımız zaman liberalizmin bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe ve dünya görüşü diye tarif edildiğini görürüz.

Liberal sözcüğünün hakaret gibi kullanıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Liberal diye söverken yetmediğini görenler neo-liberali tercih ediyor. Sonra da hakarete devam ediyorlar. Sosyalist örgütler içinde gevşek davranan, merkezin emirlerine itiraz etmeye kalkanlar “liberal” diye suçlanır.

Yani liberal olmak sol siyasette çok kötü bir şey olmaktır. Bir kesim köşe yazarı, demokrat aydınları aşağılamak amacıyla onlara “liboş” demeyi sever. Her liberalin büyük sermaye yanlısı olduğu yönünde de yanlış bir klişe yaygın olarak dolaşımdadır. Sözlüğe baktığımız zaman liberalizmin bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe ve dünya görüşü diye tarif edildiğini görürüz.

Siyasi liberalizmi ve bireysel özgürlüğü ön plana çıkaranlara en ağır eleştiriler Marksistlerden geldi. Siyasi özgürlükleri, bireysel hakları ön plana çıkaran liberal akımlara karşı Marksistler, siyasi özgürlük talebine karşı proletarya diktatörlüğünü mutlak eşitliğe ulaşmak için bir ara dönem olarak savundular.

Proletarya diktatörlüğü, mülk sahiplerini mülksüzleştirecekti. “Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre” sloganıyla insanlık refah toplumuna ulaşacaktı. Bu geçici ara dönemde özgürlük değil diktatörlük gerekli olacaktı. Proletarya diktatörlükleri tam anlamıyla eşitsizlik üretti, emekle emekçilerle ilgisi olmayan bir parti bürokrasisi yarattı ve kapitalizm karşısında yenilgi geldi.

Çünkü proleterya partisi diye örgütlenen partiler kısa sürede iktidarın gücüyle zorba yönetim aparatlarına dönüştü. Neyse bu konu uzun bir tartışma konusu, biz günümüz gerçeğine dönelim.

Türkiye’de liberalizm, Marksistlerin yanında sağcı özgürlük karşıtlarının da hedefi. Değişik ideolojilere sahip (sağcı ya da solcu fark etmez) diktatörlüklerin düşmanlar listesinin başında “liberal aydınlar” yer almıştır. Diktatörlükler, bu hakların “emperyalistler tarafından piyasaya sürüldüğü”nü söyledi. Demokrasi ve özgürlük karşıtları, liberalizmi böyle anlamayı tercih etti.

Türkiye’de Kürt meselesine sahip çıkanlar, düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele edenler, sık sık “liboş” diye hakarete uğradıkları gibi “vatan haini” olarak da görülmüş, bazıları ağır cezalar çekmişlerdir. Son dönemde özgürlükçü tavrı ve uzlaşmayı esas alan bireyler, laik-muhafazakar geriliminde hedef haline getirildi, hırpalandı. Bitirirken… Siyasi liberalizmin temel metinlerinden birisi olarak kabul edilen ABD Bağımsızlık Beyannamesi’ni kaleme alan Thomas Jefferson bu meseleyi şöyle özetlemişti:

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN

- Advertisment -