Oral Çalışlar
Bir öncü kadın Nermin Abadan Unat
68 olaylarının hengamesi içinde Nermin Hoca'nın, Siyasal’ın tek kadın akademisyeni olduğunu fark etmemiştik bile. Mülkiye diye birçok değişime öncülük etmiş okulumuzun ilk kadın akademisyeni 1960’larda hala ve yalnızca Nermin Hoca'ydı. Nermin Hoca, sonraki yıllarda bir başka hocamızla, öğrencilerine her zaman büyük bir anlayışla yaklaşan İlhan Unat ile evlenecekti.
Şeriat ve laiklik
Türkiye’de, cumhuriyetin kuruluş yıllarında sert bir laiklik uygulandı. Laikliği savunanların bir kesimi otoriter ve Jakoben yöntemleri tercih ettiler. Laikliği demokrasiyle birlikte düşünmek gerektiğini, bunun dışındaki yolların inananları rencide ettiğini ve toplumsal uzlaşmayı yok ettiğini, yaşayarak gördük. Yaşanan uzun tecrübeler, toplum mühendisliği yöntemlerinin işe yaramadığını gösterdi.
Amerika zor Rusya daha zor…
er iktidar, kendi ulusal çıkarlarını savunan bir dış siyaset izleme iddiasındadır. Muhalefet de eleştirilerini dillendirir. Tabii dış politikada muhalefet iç politikadakinden daha zordur. İktidar, “Milli menfaatler böyle gerektiriyor” dediği anda, çoğu zaman, psikolojik üstünlük sağlar. Türkiye’nin bölgede zorlandığı, dış politikanın tartışıldığı bir süreçteyiz uzun süredir.
Cemaatler ve yurtlar
Cemaat ve vakıflarla ilişkili olmayanlar çok pahalıydı. Cemaatlerle ilişkili olanlar, üç öğün yemek dahilken bile çok ucuzdu. 3 yıl önce bir özel yurtta barınma bedeli aylık 1000-1500 lira civarındayken, cemaat ve vakıf yurtlarında üç öğün yemek dahil, ücretler 400-600 lira arasında değişiyordu. Ucuzluğun temel sebebi, bu vakıf ve cemaatlere devlet tarafından “Kamu Yararına Çalışan Kurum” statüsü verilmesiydi.
Kürt meselesinde bir çit aşıldı
Kılıçdaroğlu, CHP tabanında çıkabilecek sorunları da dikkate alarak, adımlarını yavaş fakat güvenli atmayı tercih ediyor. CHP tabanının ve CHP’ye yakın bilinen medyanın açıklamayı hızla benimseyip desteklemesi, partideki değişimin net bir göstergesi. Bundan birkaç yıl önce, parti kitlesinin böyle bir yaklaşımı kolayca içine sindirebileceğini düşünemezdik.
Seçmenler bir kararın eşiğinde
Türkiye’yi bu kadar denetimsiz bir şekilde yönetmenin mümkün olmadığını, büyük sorunlar çıkacağını ifade ettik. Bu sisteme geçilirken, denge ve denetim mekanizmaları çok önemliydi. “A tabii denge ve denetim mekanizmaları kurulacak” dediler. 2021 itibarıyla sistem dört yaşına bastı. Bu sistemin ne getirip ne götürdüğünü değerlendirecek olan, seçmen kitlesidir.
Muhalif medyaya ‘demokrasi baharı’ beklerken…
Örneğin iktidarı 'düşünce özgürlüğü' noktasından eleştirme iddiasındaki iki 'muhalif' yorumcu, düşünceleri ve yazıları nedeniyle tutuklanan Ahmet Altan’ın serbest bırakılmasından hoşlanmayan bir tavır içindeydi. Bir başka kanal ya da bir başka gazete köşesinde 'en muhalif' sunucu; Kılıçdaroğlu’nun bir meydan mitinginde hapisteki aydınları ayrımsız şekilde saymasını tepkiyle karşılıyordu.
AB içinde çıban: Viktor Orban
Çoğulcu demokrasi arayışı gitmiş yerine muhalefeti düşman gören kutuplaştırıcı bir iktidar gelmiş. Benzer bir tablo Polonya’da da yaşanıyor. İçe kapanmacı dış politika, yabancı düşmanlığı almış başını gidiyor. Romanya’nın hali de pek iç açıcı değil. Yolsuzluk, rüşvet iddiaları zirvede. Bu üç doğu bloku ülkesi, bu üç eski sosyalist ülke, uzun bir despotizm acısının ardından yıkılan Sovyet rejimiyle birlikte egemenliklerini kazanmışlardı.
Cavit Bey’in idamının 95. yılında…
2010 yılında Şiar Yalçın’ı da yitirdik. Aslında onunla konuşmak ve yaşadıklarını açık yüreklikle dinlemek istiyordum. Maalesef o birçok sırrı ve bilgiyi de kendisiyle beraberinde götürdü. Şiar Yalçın’ın cenazesinde bulunanlardan birisi de Kılıç Ali’nin oğlu Altemur Kılıç’tı. Kılıç Ali, Şiar Yalçın’ın babası Cavit Bey’in asılmasına karar veren İstiklal Mahkemesi’nin üyesiydi.
Umutlu muyum… Evet umutluyum
Geçmişe övgü yağdırmıyorum, bugünün gençlerine de saygı duyuyorum. Çok zor bir dönemden geçiyorlar. Biz üniversite özerkliği diyorduk. Bugün, evrensel ölçütlerle yönetilen, siyasete kurban edilmeyen bir üniversite için diretiyorlar. Peki bugün umutsuz bir durumdan söz edebilir miyiz? Çevremdeki birçok insanın umutsuz ve karamsar olduğuna tanığım.
“Ayşegül’ün suçu ne?”
Yaşananlar, ev içi erkek şiddeti ve istismarının tipik örnekleri. Hangi evin içinde, hangi kadının, hangi kız/erkek çocuğunun istismar edildiğini bilmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin esası, ev içi şiddetin önüne geçmekti. Ayşegül olayı, birçok bakımdan, üzerinde yaşadığımız coğrafyada kadınların ne büyük acılar çektiğini gösteriyor. Bu acıların büyük kısmı aile içinde kalıyor, üzerleri örtülüyor, kadınların sırtına biniyor.
Voleybolda kadın rüzgarı…
Spor yarışmaları, yalnızca spor yarışmaları değildir. Atina Olimpiyatları 2 bin yıllık bir geçmişe sahip. Hâlâ hepimiz bu yarışmaların heyecanını yaşıyoruz. Kadın Voleybol Milli Takımı’mızın...
Muhalefet adayını sona saklıyor…
Muhalefet ise ortak adayı koşullar iyice olgunlaştıktan ve seçimler yaklaştıktan sonra saptamaktan yana. Ortak adayın sadece ılımlı merkez seçmenine değil hem Kürtlere hem ülkücü seçmene hem de AK Parti’ye küskün muhafazakarlara makul gelebilecek bir isim olması önem taşıyor.
Taliban ve 30 Ağustos
Bu rüzgârın Afganistan’daki gelişmelerle güçlendiğini söyleyebiliriz. Taliban’ın, Afganistan’da yönetimi ele geçirmesine paralel olarak, bizde de hararetli bir tartışmadır gidiyor. İslam dünyası nasıl bir tepki vermesi gerektiğinin şaşkınlığını yaşıyor. Laikler son anketlerin de cesaretlendirmesiyle kendilerine güvenen bir dille konuşuyorlar. Bu kitle, şimdi Afganistan’ı göstererek, “Bakın gördünüz mü, şeriat gelince bir ülke ne hale dönüyor…
Rum Yetimhanesi’nin tuşları kırık piyanosu
Binanın fonksiyonu konusunda Eylül- Ekim aylarında uzmanların katılacağı bir çalıştay düzenlenecek. Burçin Altınsay: “Restorasyonuyla ilgili çok büyük bir zorluk yoktur. Boyuyla ve ölçüleriyle ilgili olsa zorluk vardı. Yetimhanenin bundan sonra nasıl kullanılacağı, nasıl restore edileceği oldukça önemli. Burada klasik restorasyon yöntemlerinin belki biraz dışında düşünmemiz gerek."
İslamcılık ve Taliban…
Taliban’ın kuracağı totaliter rejimin, bireylerin hak ve hukukuna saygılı davranması imkanı var mı? Farklı siyasi görüşlerin varlığına izin verir mi? Kadınları, değişik dinlerden olanları, azınlık milliyetleri, toplumun eşit yurttaşları olarak kabul etmesini beklemek hayal gibi görünüyor.
‘O para’ dünya sağlık ve eğitimine yeterdi
Amerikalılar, yatırımlarla gerçekleştirdikleri kalkınmaya güvendi. Afganların Taliban’ı tercih etmeyeceğini düşündüler. Taliban’ın popülaritesi tartışmalı olmakla birlikte, harcanan para yoksulluğu ortadan kaldırmadı. Şu anda Afganistan’da işsizlik oranı yüzde 25, yoksulluk oranı ise yüzde 47.
Sabahattin Çetin: Erdal İnönü’yle siyaset Joan Baez’le dans…
Sevinç Hanım da isteksizliği körüklüyordu. Genel başkanlık yaparken kullandığı eski model bir Passat’ı vardı ve zaman zaman yolda stop edince iterek çalıştırırdı.” Erdal Bey yokken Sevinç Hanım’ı konserlere de götüren Sabahattin, Joan Baez’le bir tekne turunun keyfini yaşar. Sevinç Hanım’ın davetli olduğu bir gecedir. “Gecenin bir vakti Çubuklu’daki bir gece kulübünün iskelesine yanaştık. Joan Baez’le saatlerce dans ettim. Yorulup biraz dinlenince haydi deyip kollarını bana uzatıyordu.”
Arkadaşım Rangin Afganistan’ı terk ederken
Batı, İslam dünyasının kodlarını okumakta zorlanıyor, o ülkelerin içinde yaşadığı toplumsal hikayeleri anlamıyor. İslam dünyası ise kadın meselesi dahil, özgürlükler, demokrasi gibi konularda zaaflar yaşıyor. Yoksulluk ve gerilik büyük çoğunluğa damgasını vuruyor. Arkadaşım Rangin Dadfar, ülkesinin modernleşme atılımına katılmak üzere Afganistan’a gitti ve Emanullah Han’ın çok farklı bir ortamda yaşadığı kaderi yeniden yaşadı.
ABD neden kaybetti?
Batı tarzı eğitim, batılı 'özgürlük' kodları Afganistan’daki açlık sınırında yaşayan geniş kitleleri cezbetmedi. Batı dünyası, İslam dünyasındaki ABD’ye ve Batılı ülkelere yönelik tepkiselliği anlamakta güçlük çekiyor. Onca yatırıma, askeri yığınağa karşın, destekledikleri yönetimin ordusuyla birlikte kaçışını belli ki şaşkınlıkla karşılıyorlar.
Afganistan: Kadınlar sokağa çıkabilecek mi?
Taliban, İslam devleti kuracağını ilan etti. Belli ki ülkeyi de şeriatla yönetecek. Yani dini kurallarla. Burada kritik nokta şu, Şeriat, bir anlamda, kadınların ve azınlıkların hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı, temel amaçları arasına yerleştirmiş sayılıyor. Şeriatçı olduğunu iddia eden ve bazı ülkelerde iktidarda bulunan örgütlenmelerin uygulaması böyle.
Mülteciye öfke, Altındağ’dan tehlike sinyalleri
Önümüzdeki iki mesele: Suriyeli sığınmacılar kendi ülkelerine nasıl dönebilir? Gelen Afganlar nasıl durdurulabilir? Bunlar orta ve uzun vadeli meseleler. Asıl acil sorunsa, Suriyelilerin ve Afganların toplumda oluşan gerilimin hedefi haline gelmeleri. Hepimiz aklımızı başımıza almalıyız. Sığınmacılar konusu nazik ve oynamaya gelmeyecek kadar hassas bir mesele.
Albie: Güney Afrika’nın beyaz isyancısı…
Mandela’yı hapisten çıkaran süreci örgütleyen hukukçulardan. Albert 'Albie' Louis Sachs, Cape Town Üniversitesi’nde hukuk öğrencisi iken insan hakları için çalışmaya başlıyor. Kliptown'daki 'Özgürlük Şartı'nın kabul edildiği Halk Kongresi'ne katılıyor, 21 yaşında Cape Barosu'na üye oluyor. Rejimin ırkçı ve baskıcı yasaları yüzünden çoğu ölüm cezası ile yargılanan kişileri savunuyor.
Büyükada’nın ‘Beyaz Atlı’ doktoru
Mahmut Hoca’yla geçmişe ve geleceğe ilişkin konuşmak amacıyla Büyükada Anadolu Kulübü’nde buluştuk. Son olarak 24 ülkeden 65 binin üzerinde ortopedi uzmanını temsil eden Asya Pasifik Ortopedi Derneği (APOA) başkanlığını (2018-2021) yaptı.
Yangın tartışmaları
Muğla’da yaşayan amcamın oğlu Atıf’ı aradım. Üç gündür sokağa çıkmadığını, evde beklediğini anlattı: “Muğla üzerine küllerden siyah örtü çekilmiş gibi” diye devam etti. “Dün gece gittim iki büyük valiz satın aldım. Kaçın deyince kaçacağız. Her tarafımız orman. Geceleri alev alev yanan tepeleri korkuyla izliyoruz.
Yangına karşı halk direniyor… Yerel yönetimler direniyor…
Bölgeden aldığım izlenimler: Belediye Başkanı Ahmet Aras ve ekibi, kimde hangi araç var, biliyor. Araçların nerede işe yarayacağını biliyor. Devam eden yangınlarla mücadelede ve kurtarma faaliyetinde, belediyeler olağanüstü gayretle çalışarak, çok etkili oluyor. Bu felakette, yerel yönetimlerin önemini de daha iyi anlıyoruz.
Taliban’ın dönüşü ve Afgan kadınları…
Her ne kadar Kabil’deki yönetimi elinde tutan hükümet Batı yanlısı olsa da şehrin üzerine sinmiş Taliban korkusu, kadınlara toplum içinde fazla hayat hakkı tanımıyordu. Taliban kadınların sokağa çıkmalarına, okula gitmelerine izin vermiyordu. Kaldığımız otelde, Afgan kadınların katıldığı bir açık oturum yapılmıştı. Bir ara söz Türkiye’de Cumhuriyet reformlarına ve laiklik meselesine geldi.
Tanju Özcan vakası
Kontrolsüz ve plansız siyaset, sonunda toplumsal tepkiselliği beraberinde getirmiş durumda. Zaten büyük bir ekonomik sıkıntı içinde olan, işsizlik yaşayan, geçim derdine çare bulamayan halk kesimleri, Suriyeli sığınmacıyı bütün bu dertlerin nedeniymiş gibi görmeye başladı.
‘Dönek’ ya da ‘liboş’
Fakat tıpkı sosyalizm deneyimi gibi muhafazakarların iktidar deneyiminin de devletçiliğin sınırları içinde kalarak statükonun egemenliğine yenildiğini görmekteyiz. Demokrasi karşıtı argüman üretmek noktasında ulusalcıların bir kesimiyle muhafazakarların paralel bir dil bulduğu da ortada. Geçmişte Avrupa Birliği üyeliğini, AB değerlerini savunan muhafazakarlar, AB karşıtlığı noktasında, katı ulusalcılarla benzer bir dil kullanıyor, benzer tepkileri gösteriyorlar.
Dijital Medya meselesi…
“Bir sansür gelmeyecek. Benim ağzımdan yazabilirsin. Dijital Mecralar Komisyon Başkanıyım. İkincisi biz aslında demokrasinin kalitesini ve çıtasını yükseltmek istiyoruz. Sadece Türkiye’de değil dünyada demokrasiyi tehdit eden bir eğilim var. Sosyal medyada 'no name' hesaplardan, yani isimsiz hesaplar üzerinden insanları, kurumları tehdit eden, itibar suikastı yapan faili meçhul bir dalga var."