Oral Çalışlar

Hatem Ete: Neredeyse kararsız saydığımız herkes sandık başında Erdoğan’a gitmiş

Panaroma-TR Direktörü Hatem Ete, seçim sonuçlarını ve anket şirketlerinin neden yanıldığını Oral Çalışlar’a anlattı: “Asıl çoğumuzun yakalayamadığı şey Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sinan Oğan’ı neredeyse yüzde 100'e yakın tutturduk. Sinan Oğan’la Muharrem İnce’yi virgülüne kadar doğru tutturmuşuz. Muharrem İnce ayrıldıktan sonra onun oylarının dağılımını da doğru tutturmuşuz. Hesaba katamadığımız Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun sandık başı psikolojisi olmuş. Neredeyse kararsız saydığımız herkes Erdoğan’a gitmiş.”

Muhalefet daha organize ve daha güçlü

"HDP’nin gerilemesi, ayrıca analize muhtaç. TİP’in 4 milletvekilliğini kazanması, bir sol damarın toplum içinde varlığını sürdürdüğünü hatırlatıyor. Bütün bunların ötesinde, meseleye olumlu tarafından bakarsak, seçimlerin barışçı bir ortam içinde yapılması, seçmenlerin sandığa giderken oylarıyla iktidarı değiştirebileceklerine inanmaları, Türkiye’nin demokrasi karnesine yazılmalı."

Her seçim yeni bir umuttur…

Gelecek tartışmalarının ötesinde bir rejim tartışmasıyla yüz yüzeyiz. İktidar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdiği sistemin başarılı olduğunu ve kalıcı olması gerektiğini söylüyor. Muhalefet ise 70 yıla yakın süredir zaman zaman kesintilere uğramış olsa da Türkiye halkının alışkın olduğu Parlamenter Sistemi savunuyor; tek adam yönetiminin, demokratikleşmeye zarar verdiğini düşünüyor.

Liberaller ya da “liboşlar…”

Yani liberal olmak sol siyasette çok kötü bir şey olmaktır. Bir kesim köşe yazarı, demokrat aydınları aşağılamak amacıyla onlara “liboş” demeyi sever. Her liberalin büyük sermaye yanlısı olduğu yönünde de yanlış bir klişe yaygın olarak dolaşımdadır. Sözlüğe baktığımız zaman liberalizmin bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe ve dünya görüşü diye tarif edildiğini görürüz.

Sakin olan kazanır

İki gün öncesine kadar her şey sakin giderken ne oldu da birden akıldışılık öne çıktı? Umuyor ve bekliyorum ki kargaşalıktan medet umanlar toplumun tepkisini görür, toplumun çatışmaya rağbet etmediğini anlar ve normale dönerler. Kim haklı, kim haksız, kim ortalığı bulandırmak istiyor?

Bağımsızlık diyor özgürlüğü es geçiyor…

Türkiye’de askeri vesayetin sonunu getiren hamlelere de en büyük destek Avrupa’dan geldi. Ülkenin geleceğine ilişkin projelerin çoğu Batı’yı örnek alır. Maddi manevi desteğini Batı’ya dönerek sağlamaya çalışır. Batı’nın bencilliğini, konfora düşkünlüğünü, yoksul ülkelere yukarıdan bakan kibrini biliyoruz. Ama Batı yalnızca bundan ibaret değildir.

Seçmen dayatmalara hep direndi

Seçmenin davranış şeklinin tek bir formülle açıklanması mümkün değil. Buna rağmen, 1946’dan bu yana yapılan çok partili seçimlerin büyük kısmında seçmen çoğunluğunun eğiliminin aşağı yukarı benzer şekilde geliştiğini görmek mümkün: Seçmen, yeniliğin, değişimin yanında durmaya, güç merkezlerinin dayatmalarına karşı direnmeye ve mazlum olarak gördüğü tarafı korumaya yatkın.

Kürt olmak Alevi olmak Ermeni olmak

Rana Cabbar, ülkemizin tanınmış bir sinema ve tiyatro oyuncusuydu. Arkadaşımdı. Son iki yıldır üzerinde çalıştığımız ortak bir projemiz vardı. Kaldığı öğretmenevinin kirası iki katına...

Türkiye’de seçimle iktidara gelinir

Gücün merkezileşmesini mi ortak aklın öne çıkmasını mı tercih edeceğiz? Türkiye askeri darbelerle sürekli yaralanan bir demokrasiye sahip olsa da umutsuzluğa neden olacak bir açmazın içine kolay kolay düşmeyen bir ülke. Düştüğü yerden kalkabiliyor. Üstünü silkeliyor, moralini toparlıyor ve darbecinin önüne çıkabiliyor. Tabii böyle düşünmeyenler de her zaman oluyor. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde “İstanbul’u vermezler” diyorlardı. Kendilerine göre gerekçelerini sıralıyorlardı.

Biz 68’de neredeydik? Dünya şimdi nerede

1960’lı yılların bir başka görüntüsü de sosyalist ülkelerin bu direnişlere arka çıkması, destek vermesiydi. Çin ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere sosyalist dünya, ABD’nin yenilgiye uğratılmasında etkin bir rol oynadı. Vietnam direnişi dünyadaki dengeleri değiştirdi, sosyalizme büyük bir sempati duyulmasına yol açtı. Dünya sosyalistleri de bu direnişe kendi ülkelerinden destek verdi. Türkiye’de de Vietnam direnişi kitleler tarafından desteklendi.

Solculuk azınlıkta kalmak mıdır?

Belki binde birlik oy gücü bile olmayan nice küçük sosyalist grubun temsilcileri bu destekle Meclis'e girebildi. Görebildiğimiz kadarıyla bu durumun bu şekilde devam etmesi Yeşil Sol Parti’yi zorluyor. Pervin Buldan’ın dün yaptığı açıklamayla bu rahatsızlık iyice açığa çıktı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çatısı altında bazı bölgelerde kendi listeleriyle seçime girme kararı alan Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) isim vermeden hedef aldı: “Yeşil Sol Parti dışında atacağınız her oy AKP’nin işine yarar.”

Tunus’ta “şort memnu” özgürlük memnu

Saied, son olarak toplumsal uzlaşmanın önemli bir simgesi olan En Nahda’nın lideri Gannuşi’yi tutukladı. Arap Baharı 13 yıl içinde bir Arap trajedisine dönüştü. 13 yıl önce Gabes’te “şort memnu” idi. Şimdi özgürlük memnu bir yere gelmiş bulunuyoruz.

Solun gerçeklerle imtihanı…

Şimdi belki de en kritik seçimlerden birinin arifesindeyiz. Sosyalistler, sosyal demokratlar nasıl bir siyasi yol izleyecek? Çok güçlü bir oy potansiyelinden söz etmek zor. Ancak eğer bir ortak tutum alınırsa, bir etki yapılabilir. Sosyalistlerin, ulusalcıların, Kemalistlerin en sivri uçları şu anda önlerine konulan seçeneklerden mutlu görünmüyor.

Antakya’da enkaz güvenliği

Belki eski tarihi doku bir miras olarak yeniden ayağa kaldırılabilir. Bu arada insanlar artık daha sağlam arazilerin olduğu yerlere yöneliyor. Arsuz’un, İskenderun’un yüksek yerlerine evler yaptırmayı planlıyorlar. Öte yandan, depremzedeleri ilgilendiren en kritik kararların seçim sonrasına ertelenmesi, rahatsızlık yaratıyor.

Ecevit, CHP tarihinde bir dönüm noktası

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’le havalandırmada volta atıyoruz... Ecevit, parti içinde bir kesimin orduya dayanarak siyaset yapmayı seçtiğini, yaşadığı örneklere dayanarak anlatıyor. Sosyal demokrasinin 50 yıl önceki gelgitlerine dikkat çekiyor. İşte o günlerde Bülent Ecevit cezaevi havalandırmasında bana şunları söylemişti: “İçim yana yana ona oy verilmesi için çalıştım. Bizim sol kanat bir emrivakiyle Batur’u aday gösterdi. Ne grupta görüşüldü ne de bizlerin haberi oldu.”

Yeni Meclis, yeni Türkiye ve kadınlar

CHP’de kadınlar lehine değişim göze çarpıyor. 580 adayın, 153’ü kadın. Bu, yüzde 26.3 demek oluyor. CHP’nin kadın milletvekili sayısı ikiye katlanacak gibi. Bu listenin içinde DEVA, Gelecek, Saadet Partisi, Demokrat Parti’nin milletvekili adayları da bulunuyor. 6’lı masanın kadın aday oranı, yüzde 25 civarında. 385 İYİ Parti adayının, 145’i kadın. Yüzde 37.6’lık bir oran.

Seçim bir demokrasi şölenidir

Bir ülkedeki en önemli demokrasi kıstaslarından biri de seçmenin iktidarı değiştirebilme şansını elinde tutmasıdır. Dünyada hemen her ülkede seçim yapılıyor. Ancak örneğin Çin’de, İran’da veya Azerbaycan’da seçimlerle değişim ihtimali yoktur. Çoğu kez, seçimler yapılır iktidardakiler yüzde 100'e yakın bir oyla yeniden seçilir. Avrupa’da ve demokrasinin yerleştiği ülkelerde her seçim bir yenilenme fırsatıdır.

Heykeller, bayraklar, aç karnına milliyetçilik

2003 yılıydı. Irak’ın ABD tarafından işgalinin ardından Türkiye’de değişik çevrelerden, değişik siyasi eğilimlerden bir grup insan, bir araya geldik. Doğu Konferansı adını verdiğimiz bu grubun içinde gazeteciler ve akademisyenler yer alıyordu. Niyetimiz, bölge ülkelerindeki aydınlarla ilişki kurmak ve ABD işgaline karşı ortak bir tutum belirlemekti.

Bülent Ecevit ve cezaevleri

2000'deki ölüm oruçları nedeniyle, Bülent Bey’le yeniden karşılaşıp konuşmak durumundaydık. Yine Başbakandı. Yine cezaevlerini, yine mahkumların kaderini konuştuk. Onun “Keşke cezaevlerini gördükten sonra Başbakan olsaydım” cümlesini hatırladım.

Afganistanlı Zarifa’nın hikayesi

Zarifa eğitimli bir Afgan kadını olarak Afganistan’ın Wardak eyaletinin başkenti Maydan-ı Şahr’ın belediye başkanıydı. Görevini büyük bir mutlulukla yürütüyordu. 26 yaşındaydı, nişanlıydı. ABD askeri birlikleri Afganistan’ı Taliban yönetimine terk etmeye hazırlandıkları günlerde, Zarifa'nın babasını evinin önünde öldürdüler. Baba Abdul Wasi Ghafari, Taliban karşıtı Afgan ordusunun önemli görevlilerindendi.

Hasan Fehmi’yi İttihatçılar mı öldürdü?

Yeni yayına başlayan ve bir anda ülkenin en çok satan gazetesi haline gelen Serbesti gazetesinin başyazarıydı. İttihat Terakki’nin henüz iktidara tam egemen olmadığı ama olmaya çalıştığı bir dönemden geçiliyordu. 2. Abdülhamit, İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Meclis'i açmayı kabul etmişti. Hasan Fehmi, 2. Abdülhamit döneminde yurtdışına çıkan muhalif aydınlar arasındaydı. Hürriyet günleri gelince İstanbul’a dönmüştü.

Necip Fazıl’ın Hazreti Ali’si

Kitabın sonunda Necip Fazıl şöyle bir hükme varıyor: “Malum davada Hazreti Ali mutlaka haklı, Hazreti Muaviye de haksız değildir!!!” Bu gerekçesini ise şöyle savunuyor: “Tezat gibi görünen bu hükmün inceliğini ancak sır idrakine malik bir vicdan sahibi anlar. İçindeki su yarı yarıya dolu bir bardağa bakınca iyimser 'yarı yarıya dolu', kötümser ise 'yarı yarıya boş' der. Aynı incelik…”

Muharrem İnce meselesi…

Saat 17.23 itibarıyla Muharrem İnce’nin adaylığı için imza veren seçmen sayısı 46 bin 220… Bu şekilde giderse cuma gününe doğru 100 bine ulaşması mümkün görünüyor. Ama karizması çizildi. Yüzde onları geçip milyonlarca oy alacağı söylenen aday, 100 bin seçmenin desteğini sağlamakta zorlanıyor. Bu desteği sağlayabilse bile çok yavaş şekilde sağlıyor.

Sinan Oğan, Muharrem İnce, Fatih Erbakan…

Bu üç adayın oyu, iki cumhurbaşkanı adayının başa baş bir yarış çıkarmasını bekleyenler açısından merak konusu. Örneğin Fatih Erbakan, Tayyip Erdoğan’ın seçmenlerinden, Muharrem İnce de Kılıçdaroğlu’nun seçmenlerinden oy alabilir. Sinan Oğan’ın hangi taraftan oy çalabileceği ise tartışma konusu. Toplumda değişim enerjisi birikiyor.

İslam dünyasının kadınları Sırat Köprüsü’nde

İslam dünyasının temel meselelerinden biri, kadınların toplumdaki yeri. Erkek egemen kültür bu konuda kadınları dar bir alana sıkıştırarak erkeğe itaat etmesini amaçlıyor. Kadınlarının işi zor. Onların feryadı bizi de ilgilendiriyor.

Enkazın kaldırılması, yeni konutların yapılması

Çok acil ikinci konu da enkazın nasıl kaldırılacağı ve nereye taşınacağıdır. Bu sorunun tek bir cevabı yok kuşkusuz çünkü enkaz yeri ve dağılımı konusunda homojen değil; bazı yerler fay hattı üzerinde veya yakınında olduğu için bazıları da inşaat kalitesindeki zaaflar yüzünden çöktü veya ağır hasarlı. Bir enkaz analizi ve haritası yapmak da gerekiyor.

Almanlar savaş enkazını ne yaptı? Parklara, yemyeşil dağlara döndürdüler

Berlin ikiye bölününce şehrin alanı daraldı. Ayrıca enkazı uzaklara taşımak hiç kolay değildi. Bu açmazlar onları yeni arayışlara itti. Enkazdan tepeler inşa etmeye karar verdiler. Bu tepeler, yıkıntıların olduğu yerde tahrip edilen alanlarda, şehir merkezinde kurulacaktı. Bu sayede daha az ulaşım süresine ve altyapıya ihtiyaç duyuldu. Doğal çöküntüleri veya yeşil alanları aramak ve doldurmak yerine, Müdür Lingner, peyzaj koşullarını göz önünde bulundurdu ve birkaç büyük tepe planladı.

Ecevit-Erbakan ve daha ötesine gidebilmek…

Ülkedeki sorun askeri vesayetin bitirilmesinden ibaret değildi. İfade ve örgütlenme özgürlüğünü içeren bir demokratikleşme gerekiyordu (ki hala da gerekiyor). Yeni iktidar mensuplarının kendileri de ötekileştirmelerden çok çekmiş insanlardı. 6’lı Masa 1973 seçimlerinden sonra kurulan CHP-MSP koalisyonunun daha çağdaş bir ifadesi olarak da görülebilir. Hem CHP’de hem İslami kesimde, ikili ve ikircikli durum tam anlamıyla son bulmuş değil. Ancak geçmişe göre epeyce mesafe alındığı açık. İki temel akım, iki ana gelenek bir uzlaşma ortamı yaratabilir mi?

Depremle yıkılan Ermeni köyünün muhtarı: Sayımız iyice azaldı, bu köyü yaşatalım

“Köyde, birkaç bina ufak tefek çatlaklarla ayakta kaldı. Kilise ağır hasarlı. Biraz önce Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile gezdik, tamamen yıkık halde. Şu anda 25’e yakın çadırımız var, çadırlarda kalıyoruz. Aynı yerde, Garbis’in çay bahçesinde sabah-öğleakşam yemeğimizi yiyoruz. Sağ olsunlar her yerden yardım geliyor. Yardımseverlere çok teşekkür ediyoruz. Maşallah 4. günden sonra aktı.”

Kılıçdaroğlu’nun yeni adımları

Kılıçdaroğlu zorlu bir sürecin sonunda muhalefetin başkan adayı olduğunda sakindi. Yumruğunu masaya vurmadan, kükremeden, süreci yönetti. Sosyal demokrat, muhafazakar, milliyetçi, solcu, sağcı… Hep birlikte, Ankara’da yeni bir başlangıç yapıldı. Saadet Partisi Genel Merkezi’nin önünde toplanmış o insanlar bir umudun peşinde. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’ne geldiğinde, onu orada da kalabalık bir topluluk bekliyordu. “Kazanamayacak” diye dışlanan adam, istediği yerdeydi.