Yıldıray Oğur
Devletin annesine teslim ettiği genç, nasıl dört yıl sonra Öcalan için kendini yaktı?
İki kişinin Öcalan için ardarda kendisini ateşe vermesi akla 1999’da Öcalan’ın yakalanmasının ilk haftasındaki “Güneşimizi karartamazsınız” sloganlı kendini yakma eylemlerini getirdi. O bir hafta içinde aralarında 11 yaşındaki Zehra Çelik’in de bulunduğu 63 kişi Öcalan için kendisini yakmıştı. Eylemler Öcalan’ın mesajıyla bitirilmişti. Zaman zaman yine kendisini Öcalan için yakanlar oluyordu. Ama bunu 68 yaşında bir adamın ve 25 yaşında Diyarbakır Anneleri eyleminin çıkış sebebi olan bir gencin ard arda yapması yeni bir dalgayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Ankara’da “aday belli, karar net”
Tartışmalar dışarıda devam etse de Altılı Masa’da yemek servisi rutin bir şekilde sürüyor, ara sıcaklardan ana yemeğe doğru geçiliyor. Ortak program tamam, liderlerin cumhurbaşkanı yardımcısı olması tamam, 40 ilde ortak listeyle seçimlere girmek tamam, siyasi kulislere göre beş parti liderinin CB yardımcılığını kabul etmesinin de gösterdiği gibi masadaki en büyük partinin lideri olarak Kılıçdaroğlu’nun ortak adaylığı da tamam.
Özel bir vaka üzerine…
Özgür Özel’in ünlü basın toplantısında 1,5 dakikada yaptığı itibar suikastlarını, manipülasyonları, dezenformasyonları, kendisine karşı da kullanılan FETÖ sopasını nasıl kullandığını, trol ifşa ederken nasıl trolleştiğini anlattım.
Bir tek dağların yeri değişmemişken…
Türkiye’de son 15 yılda siyasette herhalde sadece dağların yerleri değişmedi. Ama bu değişimin farkına varmayanlar, hala eski hesapları güdenler de var. Mesela İYİ Parti Lideri Akşener, durup dururken 2010 referandumunda evet verenleri suçladı, “haklı çıktık” dedi. Sonra parti sözcüsü bu suçlamayı sürdürdü. Anlaşılan İYİ Parti, anketlerden memnun ve CHP’den daha fazla oy almanın peşinde. Eh bunun için de Kemalistlerin ve milliyetçilerin asla affetmediği YAE’ciler ve 2010 referandumundan daha iyi ve savunmasız düşman nereden bulunur?
Genç akademisyenler neden rahatsız?
Tabii ki siyasette aktör olmak bir vatandaşlık hakkı. Ama siyasi aktörlükle siyasi gözlemciliği birbirine karıştırmamak şartıyla… Özellikle Türkiye gibi her şeyin siyaset tarafından kuşatıldığı, kimseye tarafsız kalma lüksü verilmeyen bir ülkede gazetecilerin, akademisyenlerin, yorumcuların mesafeyi ve sınırları koruması kolay değil. Ama siyasi aktivizmini açıktan yapmak yerine, tarafsız gazetecilik ya da bağımsız akademik faaliyet gibi yapmak fena halde göze batıyor. Bunun son örneklerinden biri geçen hafta yayınlanan “Siyaset Bilimcilerden Altılı Masa’ya Açık Mektup” adlı açık mektup oldu.
Dedektif X Bir, Lozan’ın gizli maddelerinin peşinde…
Aslında Lozan’ın gizli maddeleri iddiası hiçbir zaman resmi bir AK Parti söylemi olmadı. Cumhurbaşkanı, Lozan’dan rahatsızlığını birkaç kez bildirdi ama gizli maddelerden hiç bahsetmedi. Hatta CİMER, gelen bir soruya cevap verdi ve Lozan’ın gizli maddeleri olmadığını söyledi. Peki, o halde şehir efsanesi gibi yayılmış Lozan’ın gizli maddeleri olduğu iddiasının kaynağı ne?
2022’nin “en”leri ve “en” olamayanları
Dünyada yılın değeri en anlaşılmamış olayı? Tabii ki Kraliçe Elizabeth'in ölümü. Hem Churchill’i hem Thatcher’i Başbakan olarak atayıp elini öptürmüş, Kruşçev, Brejnev, Gorbaçov, Yeltsin’i devirip Sovyetlerin yıkılmasını izlemiş, beş Papa gömmüş 20’inci yüzyıl tarihinin en üst düzeydeki son tanığıydı. Türkiye’de yılın değeri en anlaşılmamış insanı? Tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu. Cumhuriyet'in 100. yılında CHP'nin başında Dersimli bir Kürt Alevisi var. İlahi adalet bu olsa gerek.
Muhalefetin en güçlü adayı…
Bu seçimde toplum bir beş yıl daha Erdoğan tarafından ve bu sistemle yönetilmek isteyip istemediğine karar verecek. Muhalefet ne kadar hazırlık yaparsa yapsın, hangi adayla ya da adaylarla karşısına çıkarsa çıksın bu seçimin bir referandum olduğu gerçeğini değiştiremeyecek. Bu seçim Erdoğan ile tamam mı devamı mı seçimi olacak. Yerine kimin geçeceği tali bir mesele olarak kalacak. (...) Erdoğan kaybederse onunla birlikte bir sosyal sınıfın, fikrin de kaybedeceğini ve kimsenin bunun vebaline ortak olmaması gerektiğini anlatacaklar. Bu argümana karşı muhalefetin elindeki en değerli panzehir ise aday değil, masa olacak. Masa ve ittifakın varlığı bu seçimi bir sosyal sınıfın, fikrin iktidardan tasfiyesine karar verilecek bir referandum olmaktan kurtarabilir.
CHP’nin sorunu hitabet sanatları mı?
CHP’nin sorunu liderlerin karizması, hitabet gücü olmadı. Sorun daha tarihsel, kültürel, ideolojik bir sorun. Bu yapısal meseleyi çözmek için son denemeyi 10 yıldır Kılıçdaroğlu yapıyor. Kılıçdaroğlu Ecevit gibi karizmatik, Baykal gibi müthiş bir hatip değil. Ama partiyi ittifaklarla iktidar potasına kadar getirmeyi başardı. Bu yeni CHP’nin vasıflarını üzerinde taşıyan en parlak isimlerden biri olan İmamoğlu’nun siyaseten yapacağı en büyük hata bu yeni, ittifaklara açık kapsayıcı CHP’nin alternatifi haline gelmesi olur.
Masa yumruklayarak seçim kazanılır mı?
Önce masadaki partileri bir kere daha hatırlayalım. Jobbik, MSZP, DK, LMP, Momentum ve Dialogue. Yani konumuz Macaristan. Altılı ittifak aday seçimi sürecinde kendi kendini yiyip bitirmiş, enerjisini tüketmiş, küskünlükler, dargınlıklarla heyecanını kaybetmiş seçim kampanyasında Orban’a söyleyecek bir şey pek kalmamıştı.
Occam’ın usturası: İmamoğlu’na neden siyasi yasak getirildi?
Herkes kendi haklılığını teyit eden teorilerle Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezayı değerlendiriyor. Ankara kulislerine göre cevap basit: Türkmenistan'a gitmeden önce Erdoğan, Bahçeli'yi evinde ziyaret etti ve konu burada konuşuldu. Ne olduysa iki lider arasında yaşandı. Kararın bu şekilde çıkacağından AK Partili üst düzey yöneticilerin, bakanların ve hatta Adalet Bakanı’nın bile haberi yoktu. CHP’liler ve İmamoğlu çevresi de mahkemeden böyle bir karar beklemiyordu.
Aile kimlerden oluşur?
Aileyi “eşcinsellerin ifsadına” karşı korumak için anayasa değişikliği teklifi getirilirken yaşanan bu korkunç muhafazakar aile skandalı ilahi ikaz gibi bir tevafuk.Türkiye’de aileyi korumak için yapılacak en acil iş bu anayasa değişikliği olmayabilir mi? İlle de ailenin kimlerden oluştuğu böyle ayrıntılı olarak Anayasa’ya yazılacaksa ailenin sadece kadın ve erkekten oluştuğunu söylemek yeter mi? Ailenin reşit kadın ve reşit erkekten oluştuğunu da yazmak gerekmez mi?
Vox Populi, Vox Dei
CHP'nin toplantısını “heyecan yaratmadı”, “halkın gündemi bu mu” diye eleştirenlerin bir kısmı konuşulanları kendilerinin anladığını ama halkın anlayamayacağını iddia edecek kadar mütevazi.Bu frapan elitizme göre herhalde bu toplantıda konuşma yapanlar tek tek kürsüye çıkıp “Millet aç aç” ajitasyonu yapmalı, popülist sloganlar atarak izleyicileri coşturmalıydı. Muhtemelen o zaman da bu toplantı “popülizm”, “hamaset” diye eleştirilecek, içeriğin ne kadar boş olduğu söylenecekti.
Kalabalık çarpması
Ortam 2018 seçimleri öncesine benzemeye başladı. Yine anketlerde kendilerini biraz önde görünce masanın üstündeki her şeyi isteyenler, portakal çiçeğinde vitamin bile olmayan iktidarı şimdiden kimseyle paylaşmak istemeyenler, iktidar tadı damağa deyince bir anda çoğulculuğu unutup, çoğunlukçuluğa meyledeneler var. Bu hikayenin sonunu en iyi Masa'daki liderler biliyor.
Muhalefeti enfekte eden pelikan virüsü mü?
Kendisini fena halde hizip kavgaları ve vekalet savaşlarına kaptıranlar artık tedavisi zor pelikan virüsünü kapmış halde. Onlar için artık en büyük düşman iktidarın cumhurbaşkanı adayı değil, muhalefetin rakip cumhurbaşkanı aday adayları. Önümüzdeki aylarda cumhurbaşkanı adayını belirleyene ya da aralarında anlaşana kadar muhalefetin liderlerinin önündeki en büyük sınav, tabii eğer ittifakı önemsiyor ve devam ettirmek istiyorlarsa, bu virüsün yayılmasını engellemek olacak.
Stadyumun adı ne olsun?
“Şükrü Saraçoğlu” olan stadyumun adı yakında büyük ihtimalle “Atatürk Stadyumu” olarak değiştirilecek.Peki, Fenerbahçe stadının adı neden Şükrü Saraçoğlu?
16 yıl Fenerbahçe’nin başkanlığını yapmış, eski bir Başbakan Saraçoğlu ama bu stada ad vermeye yeter sebep değil.
Aslında çok güncel ve tanıdık ve tabii istenirse ibretlik bir hikayesi var.
O fotoğraftan neden o kadar rahatsız olmadılar?
İslamcı dünya tasavvuru, hayalleri Arap Baharı’yla büyük bir heyecan yaşadı. Ama günün sonunda yaşanan yenilgiler ve yıkım büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. Ümmetin aslında bizi o kadar sevmediği ve beklemediği ortaya çıktı, emperyal hayaller suya düştü, Mısır darbesi ve Suriye’de İslam dünyasının bölünmesi, bazı Arap ülkelerinde artan Türkiye karşıtlığı, ümmet diye uzaktan sevilen Müslüman kardeşlerle Suriyeli mülteciler olarak birlikte yaşamak zorunda kalmanın yarattığı travmalar ve tabii 15 Temmuz darbe girişimi, darbeden sonra cemaat ve tarikat kavramlarının tehlikeli hale gelmesi ile moraller bozuldu, hayal kırıklıklarıyla içe doğru bir kapanma yaşandı.
2002’deki AK Parti 20 yıl sonra hâlâ muhalefette…
AK Parti’nin 2002’deki seçim beyannamesini hazırlayan isimlerin neredeyse tamamı artık AK Parti içinde değil. Bu çalışmaların başında olan Beşir Atalay, Ali Babacan gibi isimler muhalif. Murat Mercan ABD büyükelçisi. AK Parti’nin ilk kabinesinde yer alan 25 bakandan hayatta olanlardan 12’si bugün AK Parti’ye muhalif, bazıları muhalif partilerde yer alıyor. İlk kabinedeki bakanlardan parti içinde hala aktif görevde olan sadece Binali Yıldırım ve Hilmi Güler var. Yani 20 yıl sonra karşımızda bambaşka bir AK Parti var.
İstiklâl saldırısı: Şüpheler ve sorular
İstiklal saldırısı PKK içindeki bir çatışmanın sonucu olabilir mi? Bu yüzden PKK bu iç çatışmanın görülmemesi için bu ısrarlı açıklamaları yapmış olabilir. Yoksa bu saldırı PKK’nın Suriye’de SDG içindeki Arap militanlarını kullanılarak verilmiş bir istihbarat mesajı mı? Bu ağı kullanabilecek İran bu işin içinde olabilir mi? PKK ya da başka birileri, Suriyeli Arapların göstere göstere kullanıldığı bu saldırının amacı Türkiye’deki mültecilere yönelik bir saldırı furyasını ve kaosu başlatmak mıydı?
7 Haziran-1 Kasım arası: Yurtta ve dünyada ne olmuştu, ne olmamıştı?
2015 ve 2016 yıllarının içinden 7 Haziran-1 Kasım aralığını kesip alınca ve sadece Türkiye’ye bakınca çifte seçimlerle bu saldırılar arasında bir bağlantı kurmak da mantıklı görünüyor olabilir.
Peki ya sadece bu aralığa değil 2015 ve 2016’nın tamamına ve sadece Türkiye’ye değil dünyaya bakarsak?
Yakın tarihten bir pragmatizm hikayesi
Akşener’in yıktığını söylediği ve bugün pek hatırlanmayan Refah-Ana neydi ve ne yaparak Akşener bu koalisyonu engellemişti? Bu kısım üzerinde pek duran olmadı.
Halbuki, yakın tarihimizin en ibretlik olaylarından biriydi bu.
Ellerin gitmediği CHP, elele verilen CEHAPE
Artık karşımızda eski CEHAPE yok, yeni bir CHP var. Başörtüsü açılımı yaptığı için küsülen, yeterince ve sık sık Atatürk demediği için linç edilen, Kürtlerle ilişki kurmaya çalışan, dünyayla kavga etmeyen, laiklik krizleri çıkarmayan bu yeni CHP muhalefette. Fabrika ayarlarıyla oynanmamış, orijinal tek parti CEHAPE ise iktidar cephesine yaklaştı. İktidar bir türlü elleri CHP’ye gitmeyenlere dev bir hizmet yaptı ve o eski CEHAPE’yi ellerinin altına getirdi. Şimdi herkesin gönlüne göre bir CHP’si var.
“Sağcı adaylar” nasıl “rövanşist adaylar” oldu?
Kılıçdaroğlu’nu yeterince Kemalist, yeterince CHP’li, yürek soğutacak kadar rövanşist bulmayanlar, gerçekten sağ kökenli iki belediye başkanı İmamoğlu ve Yavaş’ın Kemalistliğinden, Cumhuriyetçiliğinden ise emin. Bu konuda MHP’den 2010 referandumunda “Hayır” kampanyası yapıldığı için bir mektup yazarak istifa etmiş ülkücü Mansur Yavaş, o referandumda CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı olarak “Hayır” kampanyasına katılmış eski ANAP’lı Ekrem İmamoğlu’ndan daha Kemalist, daha has Cumhuriyetçi bulunuyor.
Gavur Mahallesi’nde bir akşam…
Nüfusunun çoğunluğu göçmen olmasına rağmen herkesin Karaman’dan göç etmiş gibi etnik saflık iddiasında bulunduğu İzmir hâlâ “gavur” geçmişiyle barışamamış bir şehir. Herhalde bitmek bilmez yeni bir tarih kavgasına yol açmamak için, sergi açılışına katılanlardan hiçbiri mevzu etmese de İzmir’in “gavur” mahallelerinden bazıları, sergi alanı olan Kültürpark’taydı.
Halide Edip’in de affına…
“Gelecek 20 içinde yetişecek yeni kuşak, ülkeye ve ülkenin geçmişine yabancı olacaktır. Türk kültürünün sürekliliği birdenbire kırılmış bulunuyor. Daha genç insanlar okuyacak ve yazacak, ancak yarım yüzyıllık bir kültüre bile aşina olamayacaklardır. Bir geçmiş olmaksızın, belirli bir kabalık, estetik standartlarda bir düşüş olacaktır. Latin harflerinin kabulü diktatoryal idare altında gerçekleştirilmiş son kanundur.”
Bu sözler Mahir Ünal’a değil, Halide Edip’e ait...
Hayatla kavgayı kim kazanır?
İktidar bir süredir tutuştuğu hayatla kavgasına bölgede ara verdi. Çünkü karşısında hayatla çetin ve kazanılması zor bir kavgaya tutuşmuş daha katı bir yapı var. Kürtlere siyaseten yaklaşamayan iktidar, siyasetten soğumuş, davanın artık heyecanlandırmadığı bölgede kültür, eğlence, hizmet, inşaat, belediyecilikle açığını kapatmayı deniyor. Ama gönüller de böyle kazanılmıyor. Sadece Oğuzhan Koç konserine katılan insan sayısı, festival programına özenle yerleştirilmiş bütün dini müzik konseri ve dini sohbetlere katılan insan sayısının en az beş katıydı. İktidarın sunduğu alternatifin de alıcısı çok değil. Yani günün sonunda bütün büyük davalar, süfli eğlencelere ve hayata yenilmiş oldu.
Kemal Amca, Ali Amca ve Neriman Teyze bu işe ne diyor?
Zehirli ağacın meyveleri de zehirli olur hukuk kriteri gereği, bu saatten sonra da Ergenekon soruşturmalarındaki herhangi bir iddianın üzerine gitmek de hukuki ve adil değil. Çelebi, geleceğin Genelkurmay’ı olamadı ama kapatılmamasına üzüldüğü iktidar partisinin milletvekili oldu.
Rize 2-1 olur mu?
Rize’de açık ki Erdoğan’ın hala yüksek ama heyecanı azalan bir popülaritesi var. Havaalanı, bitmeyen şantiyeler ve iyi çalışan AK Partili belediye şehirde AK Parti’yi tutan etkenler. Ama 21 yılın yorgunluğu, torpil, yolsuzluklar, ekonomik kriz, herkesin bir yakınına dokunmuş FETÖ gözaltıları ve KHK meseleleriyle soğumuş muhafazakar insan sayısı da çok. Eğer Altılı Masa Rize’den bir parti çatısı altında seçime girerse ve AK Partili seçmenlerden oy alabilecek bir aday gösterirse Erdoğan, Rize’de Cumhurbaşkanlığı için yine Türkiye genelindeki en yüksek oyunu alır ama Meclis seçiminin sonucu 2-1 olur. Rize’de bile skor bu olursa, Türkiye genelinde muhalefet Meclis’te çoğunluğu elde eder.
Açılımda MHP’nin bile gerisine düşmek…
Her seferinde toplumun bir kısmını dönüştürüyor, algıları ve mercekleri değiştiriyor, insanları birbirine yaklaştırıyor, fikirler melezleşiyor. Bu fikri konfor, muhalefet partilerinin bile cesur olamadığı bir meselede ve en otoriter zamanında AK Parti iktidarına Aleviler için açılım yaptırabiliyor, bu açılım muhafazakar kesimde olağan ve olgunlukla karşılanıyor. Aynı sırada çözülmüş başörtüsü meselesi için bir iyi niyet ve telafi adımı atan CHP lideri Türkiye için küçük ama sekülerler için büyük adım olan açılımına kendi camiasından gelen dirençle mücadele ediyor. Açılımda Bahçeli’nin bile gerisine düşmek ibret almak için yeterli.
Onu bir de CHP Erzurum İl Başkanına sorun
Hoşunuza gitsin ya da gitmesin siyasi oy verme davranışlarının temelini kimliklerin oluşturduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Bu yüzden 30 senedir HDP gibi bir parti var, bu yüzden laikler ve Aleviler CHP’ye dindarlar AK Parti’ye, milliyetçiler MHP ve İYİ Parti’ye oy verirken çok düşünmüyor. Bu gerçeği teoriye uymadığı, sevmediğiniz için değiştiremiyor, bununla kavga etmek gibi deneyenlerin hepsinin yenik çıktığı beyhude savaşlara da girmiyorsanız yapacağınız tek bir şey var: Esnemek, değişmek, kendini sorgulamak. Kılıçdaroğlu belki büyük bir siyasi deha, bir düşünce adamı, teorisyen değil ama bu açık gerçeği görecek kadar siyasetin içinde ve seçim matematiği anlayacak kadar seçime girmiş ve tabii pek çok partidaşı gibi köşeli bir ideolojik katılığın içinde olmayan pragmatik bir siyasetçi.