Manşet

Rezan Epözdemir’in gözaltına alındığı rüşvet soruşturması, 2021’de, savcı Cengiz Çallı’nın meslekten ihracına yol açan makaron kaçakçılığı operasyonuna dayanıyor. Ekim 2021’de şüphelilerin yakınlarından “Savcı dostum, tahliyeyi sağlarız” diyerek rüşvet alırken suçüstü yapılan Atalay Demirbaş, Temmuz 2021’de de bir tahliye için savcı Çallı ile Epözdemir’e ilk taksiti 75 bin dolar olmak üzere 150 bin dolar verdiğini iddia etti. Demirbaş’ın 7 Temmuz 2021’de Whatsapp’tan “75 bin hazır” diye mesaj attığı, Çallı’nın da “Tamam Rezan’a haber vereyim” yanıtı verdiği tespit edildi. Demirbaş, 2017-2018’de de bir aracının üzerindeki şerhi kaldırmak için Epözdemir ile Çallı’ya 50 bin Euro rüşvet verdiğini iddia etti. İddialar hakkında görüştüğümüz Epözdemir'in avukatları konuyla ilgili açıklama yapacaklarını söyledi.

İmamoğlu, kendisi gibi Silivri'de tutuklu bulunan Fatih Altaylı'ya röportaj verdi: “Bir pazar ziyaretinde sevgi dolu duygularını Kürtçe dile getiren annemin sözlerini anlayamadan gözlerim nemli dinledim. ‘Neden Türkçe bilmiyor? Neden annemiz Türkçe öğrenememiş? Neden bu imkân annemize sağlanamamış’ dedim. Ama sonra düşündüm ve kendime ‘Sen neden biraz da olsa Kürtçe öğrenip aynı vatanı paylaştığın şu anneye birkaç cümle kurmayı düşünmedin?’ dedim.”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor’da bu hafta: “Zengezur Koridoru'nun Amerikalılar tarafından 99 yıl için kiralandığı açıklandı. Böylece Azerbaycan bir parçası olan Nahçıvan'a bağlanmış olacak ve de en önemlisi Türkiye'ye bağlanmış olacak. Şimdi burada kaybedenler kim? Güney Kafkasya'da artık pek rolü kalmayan Rusya ile İran.”

Denize açıldığı teknesinin parçaları bulunan iş insanı Halit Yukay’ı arama çalışmaları 7’nci gününde devam ediyor. Ön tarafında sürtme izleri tespit edilen ve Yukay’a çarpmış olabileceğinden şüphelenilen kuru yük gemisi “Arel 7”nin kaptanı C.T. tutuklandı. C.T. ifadesinde, "Bir anda bir sarsıntı hissettim. Denize baktım, iki büyük tekne parçası gördüm. Normalde böyle durumla karşılaşınca Sahil Güvenlik'e bilgi verilir. Ama o anki psikolojimle düşünemedim” demişti.

Emperyalist güçler tarafından parçalanma ve bölünme korkusu Türkiye’de sürekli diri tutuldu. Şimdiye kadar iktidar olmuş tüm sağ ve sol partiler ile "sivil toplum" adı altındaki devlet destekli birçok yapı, bu korkunun canlı kalmasına katkı sundular. PKK’nin şiddete başvurması ve bu sürecin 40 yıla yayılması ise korkuyu adeta toplumsal hafızaya kazıdı. Bu, kolay kolay sönümlenecek bir duygu değil. Bu korkuyu asgari düzeye indirmenin yolu; samimi, sahici ve sabırlı bir duruş sergilemekten geçiyor. Kürtlerin kazanımıyla birlikte, Türkiye’nin daha fazla hak ve özgürlüğe kavuşması; aynı zamanda Türklerin de bu ülkede daha güçlü ve güvenli olmasını sağlayacaktır.