Kuzguncuk’ta giriş katında pencereleri denize boydan boya sarkan İsmet Baba’nın bulunduğu yalıcığı iyi bilirim. Yalının sahibesi anneannesine yatılı uğrayan has arkadaşım AyşeNur’u, sabahları Şehir Hatları Vapuru’nun kaptanı sarsa sarsa uyandırır. Vapur yalının dibindeki küçük iskeleye yanaştığında, kaptanın Köşkü’nden süzülen gözleriyle, onun üst katta yatağından doğrulan nazarı pencereden mahmur bakışır.
Kötü bir tabloydu bu; ipler Hoca’nın elinde kaçmıştı, Güneş, kontrolünü yitirmiş ve motivasyonunu kaybetmişti. Bir bütün olarak takımın hali de haraptı; özgüven yerlerde, moraller sıfıra inmiş düzeyde, cesaret ise kayıplardaydı. Güneş’in mevcut ruh hali düşünüldüğünde, bu durumu düzeltmek ve suyu tersine akıtmak imkânsızdı.
11 Eylül saldırılarında hayatını kaybeden tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Yozgatlı Zühtü İbiş, eşiyle yaptığı son konuşmasında, “Küçük bir uçak çarptı. Merak edilecek hiçbir şey yok. Beni çağırıyorlar. Bizi aşağıya indirecekler” demişti. Üniversite çağında ABD’ye geldiğinde tek kelime İngilizce bilmeyen İbiş; bilgisayar programcısı olarak İkiz Kuleler’in 103. Katında çalışıyordu. İlk uçak 98. kata çarpmıştı. İbiş’in cesedinin parçaları ancak iki yıl sonra bulunabildi.
11 Eylül 2001’de ABD’de İkiz Kuleler, Pentagon ve Beyaz Saray’a yönelik eş 2996 kişinin hayatını kaybettiği eş zamanlı saldırıların 20. yıldönümü. Evren Balta, Abdurrahman Arslan, Nezir Akyeşilmen ve Yıldız Ramazanoğlu ile 20 yılın ardından 11 Eylül sonrası dünyayı konuştuk