Manşet

Denizbank’a “suç delillerini yok etme” soruşturması: Seçil Erzan’ın odasını gösteren kamera görüntüleri tahrif edildi mi?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Denizbank yöneticileri için “suç delillerini yok etme” iddiasıyla soruşturma başlattı. Denizbank tarafından Emniyet’e sunulan, Seçil Erzan’ın şubedeki odasını gösteren 77 kameranın görüntülerinden 25 materyalde problem çıktı. Soruşturma başlatıldığını ise hükümete yakınlığıyla bilinen Abdülkadir Selvi duyurdu. Selvi, Erzan’ın tutuklanmasından sonra Denizbank yöneticileri için “Seni öldüreceğiz’ dediler” diye ifade verdiğini belirtti: “Denizbank tarafından kamera kayıtlarının tahrif edildiği gibi bir sonuca ulaşılırsa, yandı gülüm keten helvası demektir. ”Aralarında tanınmış futbolcuların da bulunduğu müşteki avukatları, Denizbank eski şube müdürü Seçil Erzan’ın baş sanığı olduğu yargılamanın “bankacılık zimmeti” suçunu da kapsaması gerektiğini savunuyor. Denizbank ise olayın “bankacılık zimmeti” olmadığını, Erzan’ın bankanın dışında giriştiği bir “dolandırıcılık” olduğunu söylüyor. Olayla ilgili “bankacılık zimmeti” suçundan bir ceza çıkması durumunda; Erzan’a para kaptıranların, kayıplarını Denizbank’tan alabilmesinin yolu açılacak.

Niye “Biz” olamadık?

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Mehmet Y. Yılmaz, Sedat Ergin, Nagehan Alçı, İsmet Berkan, Duygu Demirdağ ile “tartışmalı” Atatürk Kültür Merkezi (AKM) binasının roofundaki içkili “Biz” adlı restoranda yemek yiyip “Türkiye Selçukluları Konya Hanedan Türbesindeki Naaşları Tanzim Projesi…”ni konuşmuş. Yemeğin fotoğrafı ortaya çıkınca “peki neden biz o masada yokuz” diyenler itiraz etti. Sinderella Külkedisi’nki gibi bir itiraz değildi, haklılık payları vardı. Ama itiraz ederken esas meseleyi kaçırmışlardı.

Demokrasi mücadelesinde samimiyet ve kararlılığın resmi: İspanya, 1976-1981

Üçü de İspanya İç Savaşı’nın (1936-1939) cephelerinde çarpıştı. Bittiğinde ikisi yenenlerin (Faşistler) biri yenilenlerin (Cumhuriyetçiler) safındaydı. Diktatör (Franco) ölüp de (1975) demokrasi için geçiş dönemi başladığında üçü de hayatlarını demokrasinin yerleşip kökleşmesi mücadelesine adadı. Biri başbakan, biri başbakan yardımcısı, öbürü de Komünist Parti genel sekreteri ve muhalefet lideriydi. Üçü de parlamentoda kendi yoldaşlarının ‘hain’ suçlamalarına maruz kaldı. Fakat yılmadılar, sonunda 1981’de darbeci askerler parlamentoyu bastığında koltuklarının altına sığınanlar onlar değil onları suçlayanlar oldu. O ‘an’da ayakta kalan üç adamın ya da “demokrasi için mücadele öyle olmaz böyle olur”un hikâyesi…

YÜKSEK ANALİZ | Metiner: “’Öcalan hapisten çıksın’ diyenler, ‘Faruk Koca çıkmasın’ diyor

Mehmet Metiner, hakem Halil Umut Meler’e yumruk atmasının ardından tutuklanan Faruk Koca hakkında konuştu: “Abdullah Öcalan’ın bile hapisten çıkması gerektiğini savunanlar, Faruk Koca’nın bir daha zinhar hapisten çıkmamasını gerektiğini savunmaya başladılar. Gazze’de 67 günden beri tüm dünyanın gözü önünde insanlar hunharca katlediliyor. Faruk Koca’nın atmış olduğu yumruktan dolayı şiddete karşı olduğunu söyleyenlerin bir tekinin bu konuda tek laf ettiğini duydunuz mu?”
- Advertisement -

Rutin bir haber: Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı yabancı uyuşturucu baronu İstanbul’da yakalandı

Ali Yerlikaya, İnterpol’ün kırmızı bültenle aradığı bir uyuşturucu tacirinin daha İstanbul’da yakalandığını duyurdu: “Uyuşturucu madde finansörü ve organize suç örgütü üyesi Muhuannad Aloqlah İstanbul’da yapılan ‘KAFES-19’ Operasyonuyla yakalandı.”

En Son Çıkanlar