Gassal’da İslami bir birey kurma çabası var. Kuruluş’un ya da Payitaht’ın muktedir kahramanlarına benzemiyor, çünkü - kim ne derse desin - kahramanlar çoğunlukla birey değildir, onlar toplumsal tutkuların manzarasıdır. Kusurdan münezzeh değilseler bile trajedinin tahtına oturmadan acz durumuna düşmezler. Ancak Gassal karakteri tam olarak korku duymayı bile beceremiyor. Galiba modern bir derviş hayal ederken ihtirasları yontulmuş bir endişe korkuluğu ortaya çıkmış. Meşhur “Allah varsa trajedi yoktur” yorumunun silik bir temsili.
1950’li yıllar Soğuk Savaşın artarak devam ettiği yıllardı. Sovyetleri “çevreleme-sınırlandırma” politikası Batının ve aslında ABD’nin ana hedefi , politikası olmuştu.
Türkiye sadece Boğazlara hakimiyeti ile...
Manzara şu; Kaleci Veysel, topu sol stoper Uğur Adem’e veriyor. Uğur Âdem çaresiz bir iki dokunuştan sonra topu ya sağ stoper Veli Çetin’e ya da kaleci Veysel’e yeniden servis ediyor. Kaleciden başlayan ve ikinci bölgeye taşınması gereken, sözüm ona bu açılış pasları, her seferinde yukarda açıklamaya çalıştığım kısır döngü içinde dönüp duruyor. Amedspor’da çok ciddi organizasyon sorunları var. Servet Çetin, transfer ile bu sorunları çözmek yerine takımının organizasyon detaylarına ilgi göstermeli. Takımın belirgin bir ''top bizde oyunu'' yok, aynı şekilde top rakibe geçtiğinde, rakibi, nerede karşılamak gerekir, buna dair de net bir ''alan görüşü'' yok.
Gassal dizisini izledim. Artıları ve eksileri var. Artıları şunlar: Sadece Müslümanlara özgü bir insan profilini konu edinme cesareti göstermesi. Batı dünyasında karşılığı olmayan bir mahluktur gassal. Tercüme edilemeyecek kadar yerli bir konuyu işleme cesareti diziyi otantik kılıyor. Dizide laiklere bir eleştiri var mı? Ben görmedim. Mafya kadınının namaz konusundaki cehaletinin “aha laikler şöyle böyle temsil edilmiş” diye sunulması diziyi izleyen her akıllı insanın gülünç bulacağı bir iddiadır. Dizi kültürel hegemonya tartışmalarını taşıyamayacak kadar o tartışmanın uzağında bir yapım.
Ferdi Tayfur, 1993 yılında Gülhane Parkı konserine davet edildiğinde yaklaşık 8-10 yıldır sahneye çıkmıyordu. Sirkeci'ye geldiğinde Gülhane'den Sirkeci'ye doğru gelen bir kalabalık gördü. Konserinin boş olduğunu sanıyordu. O kalabalık, içeri giremeyip geri dönenlerdi. Kendi konserine ambulansla girebildi. 200 bin kişinin en fazla katılım gösterdiği şarkı “Benim gibi sevenler, sevip sevilmeyenler” şarkısıydı. Zaten Ferdi Tayfur’u Ferdi Tayfur yapan asıl bu şarkıydı. Ülkedeki bütün sevip sevilmeyenler kendini bu şarkıda buluyordu. Nasıl unutuldum diye düşünürken Gülhane Parkı konserine 200 bin kişi katılmışsa, ölümüyle milyonlarca Ferdi Tayfur hayranı kendini gösterdi.