Yaşar Kemal, Alman Der Spiegel dergisine Kürt meselesi konusunda yazdığı bir yazı nedeniyle yargılanıyordu. Bir linç kampanyası estiriliyordu. Duruşmanın yapılacağı güne hazırlanmak için Yaşar Kemal’e bir destek grubu oluşturmak üzere harekete geçtik. İlk önce Aziz Nesin’e başvurduk. Aralarının pek iyi olmadığını bilirdik. Yine de Aziz Nesin’in desteği önemliydi. Aziz Nesin, “Onun şimdiye kadar evine hiç gitmedim. Ama gelirim. Tabii ki, görüş farkımız olması önemli değil” dedi. “Aziz Nesin geliyor” denilince başka isimler de listeye eklendi: Türkan Şoray, Gençay Gürsoy, Atıf Yılmaz, İlhan Selçuk aklımda kalan isimler.
Üzerimde bir işi hal yoluna koymuş olmanın getirdiği bir huzur var. Bu yumuşak huzurun sebebi Yıldıray Oğur’a 13 Eylül 2024 yılında gönderdiğim mektubun Nevzat Bahtiyar’ın panik halinde verdiği dilekçe ile ifadesini üçüncü kez değiştirmesine yol açtığını düşünmemdir. Nevzat’ın katolik rahibi etkisi gösteren suretini her gördüğünde bütün günahlarını her ifadede daha berrak şekilde anlatan bir Salim var karşımızda. Narin’i öldürmesine neden olan yasak ilişkisini komşusu Nevzat’a itiraf ediveriyor Salim. Bütün çelişkilerine, çocuk gömmeyi soğukkanlılıkla anlattığı ifadesine rağmen kendini bir anda önyargılı sekülerlerin korumasında bulan bu Nevzat kim peki?
Bir kısım Arnavutluk eliti uzunca bir süredir “Arnavutluk-İslâm” ilişkisinin ülkenin (ve dahi topyekûn Arnavut havzasının) Avrupa’yla entegrasyonunun önünde bir engel oluşturduğu görüşünde. Dahası, İtalya’nın Arnavutluk üzerinde gitgide büyüyen nüfuzunun söz konusu görüşün kristalize olmasına (edilmesine) yaradığı da kayda geçmeli. Elbette bu eliti halkla eşitlemek mümkün değil. Fakat hâlihazırda Bektâşîliğin temsil ettiği tarihsel Arnavut ulusal semboliğinin ardında saklanarak bir “küresel manevra”yı gerçekleştirmeye hazırlananın da yine siyâseti icrâ eden bu elit olduğu açık.
Sert taban ve aktivizme meyyal olma, CHP’nin iki büyük marazı olarak öne çıkıyor. İktidara giden yolu kısaltması, CHP’nin bunların üstesinden gelmesine, yani tabanını dönüştürmeye ve siyasete odaklanmasına bağlı.
Fethiye’nin bir anneannesi vardı. Adı Seher’di. Onun Ermeni gelin olduğunu çok sonra öğrendi. Heranuş, 1915 Ermeni Tehciri’nde Habap köyünden çıkan kafile içindeymiş. Palu’ya gelindiğinde kadınlar bu kiliseye kapatılmış, erkekler ise alınıp götürülmüş.Fethiye’nin anneannesi Seher, gerçek ismiyle Heranuş da bu kiliseye kapatılan kadınlar arasındaydı. Erkeklerin hepsi öldürüldü. Kadınlar ise “Ermeni gelin” adıyla başka bir kimlik edindi.