GÜNÜN YAZILARI

Devlet PKK’yı silahsızlandıracak, böylece ‘bindiği dalı’ kesecek mi?

Müstafi amiral Cihat Yaycı’ya göre devletin PKK’ya silah bıraktırmaya çalışması yanlış. Çünkü PKK’nın silah bırakıp kendini feshettiğini ilan etmesi Türkiye’nin Suriye’de askeri müdahalede bulunmasının meşruiyetini ortadan kaldıracak, bu da “kendi bindiği dalı kesmesi” anlamına gelecek (ben yorumlamıyorum amiral görüşünü bu kelimelerle anlatıyor). Yani Cihat Yaycı’ya ve anlaşılıyor ki devletin bir kesimine göre PKK ve silah Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir şeydir, üzerine bindiği ‘dal’dır.

Türkiye simülasyonuna hoş geldiniz: Baudrillard, Çığ ve Altaylı ile tanışıyor

Muazzez İlmiye Çığ tipik bir simülakr. Cumhuriyet kadını, “dincilere giydiren” karizmatik bir figür, Sümeroloji gibi egzotik bir alanda uzman, güzel konuşuyor. Atatürk’ün mirası olan Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezine sahip çıkıyor, baş örtüsünün “kökenini buluyor”, Sümerlerin Türk olduğunu “ispat ediyor”, bir sürü vakıftan ödüller alıyor, ünlü gazeteci ve siyasiler övüyor, sanatçılarla resimleri var … Türkiye için ideal bir medya güdümlü bilim insanı portresi yani. Fatih Altaylı gibi gazetecilerin geri bildirim döngüsü ile bu imge daha da güçleniyor. Bu imgeleri tüketen insanların büyük çoğunluğu bu imgenin arkasında gerçeklik olup olmadığını merak etmiyor.

Kan topluyorlar, ilaç deniyorlar…

“Siyasi mahkumlar üzerinde yapılan bir deney. Özellikle Amerikan menşeli, 'Komünizm bir hastalıktır, dolayısıyla hastalık pekala tedavi edilebilir' diye başlayan bir proje bu. Türkiye'de Turan İtil yürütüyor bu projeyi, komünistleri tedavi etmek için. Bunun birçok suç duyurusunu yaptık. Daha sonradan hastanelere götürdüler, incelediler, tahliller yaptılar. Herhangi bir şey çıkmadı. Sanırım zaten yanlış bir ilaçmış herhalde ki, komünist düşünce tedavi olmuyormuş. O dönemde direniş içerisinde olan, dolayısıyla hücreye giden, tek tip elbise giymeyen hemen hemen herkes o iğnelerden yedi.”

Kültür Bakanına birkaç soru

Aslında sırf ona da değil. Bütün müfrit partizanlara. Sadece bağıran ama hiçbir şeyin aslını esasını araştırmayan; alçak sesle, küçük harflerle, olgular temelinde bir tartışma yürütmeyi bilmeyen herkese. Hoşlanmadıklarına hakaret edenlere. Başta Kemalist mahalle, tüm kamuoyuna.
- Advertisement -

Çocuk cesetleri üstüne ülke kurmak

“Burası senin cennetin. Ama toprağı masumların kanıyla ıslanmış. Peki ya meyvesi? Kara ve acı değil mi?” Agatha Christie’nin kahramanı Hercules Poirot, arazi uğruna bir çocuğu boğarak öldüren kadına böyle sesleniyordu. Hesabı verilemeyecek, öç alınarak yerine gelmeyecek 17.000 çocuğun acısı var ortada. O çocukların çalınan hayatlarından devşirilen meyve de acı olacak. Sürekli bir teyakkuz hali, dünyanın her tarafında ve bir gün hesap sorulacağı kaygısı. Her zaman güçlü olmak, her zaman gardını almak ve her an birinin ifşa etmesinden korkmak.

En Son Çıkanlar