Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda CHP’nin yol açıcı bir ağırlığı olabilir. İnsan Hakları İhlalleri nedeniyle Türkiye yurtdışında eleştirildiğinde, “İnsan hakları emperyalizmin oyunu” diyerek suçlamalarda bulunanlara karşı, CHP, daha gerçekçi bir çıkış yapabilir. Özgür Özel’in sözlerinin içinde belki de iktidarı değişik bir dış siyasete ikna edebilme düşüncesi saklı. Böyle başlamak, belki de bir strateji. İyi niyetli bir hamle…
Netanyahu başkanlığındaki hükûmetin ABD başta olmak üzere Batı destekli katliamı, yeryüzünü İsrail pasaportu taşıyan kişiler ve her ülkeden Yahudiler için daha emniyetli mi kıldı, yoksa daha tekinsiz bir hale mi getirdi? İlkeyi çiğnemekten, hiçbir ülke hayır görmüyor. İlkesizler ile ülkeler ne felah ve ferah, ne de refah ve huzur buluyor. Bilakis ülkesini gerçekten sevmenin ve korumanın yolu, ilkesini sevmek ve gözü gibi korumaktan geçiyor...
145 sayfalık Sinan Ateş cinayeti iddianamesinin özeti: Birbirini tanımayan iki kişi, aynı tetikçiyi azmettirip bir akademisyeni sebepsiz yere öldürtmüş! Cinayet büro amirleri, özel harekatçı polisler de onlara yardım etmiş.
Müzakereyi ve uzlaşmayı haysiyetsiz bir teslim oluş; mücadeleyi de rakibine hayat hakkı tanımayan ölümüne bir kavga olarak algılayan bir siyasi kültürümüz var. Böyle bir zeminde “hem müzakere hem mücadele” diyen CHP ikisine de hakkını veren bir pratik sergileyebilir, Erdoğan da bunu olgunlukla karşılarsa ülkenin siyasi kültürü bundan büyük bir kazanç elde eder. Özgür Özel, vaat ettikleri “Büyük emekliler mitingi”nde ipe un sermeyerek müzakere-mücadele formülünden ne anladıklarını anlatmış oldu. Erdoğan bu müzakere-mücadele pratiğini büyük olasılıkla “yumuşama’nın ruhuna aykırı bulacaktır.
Özgür Özel’in “Avrupa’da kime saati sorsam, Kavala ne olacak diyorlar?” şeklindeki sözlerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cevabı yeni iklime oldukça uygun: ”Özgür Özel neden saati onlara soruyor ki, bana sorsun, köstekli saatime bakar saati söylerim.”