Suriye ve Suriyeliler için hissettiği mutluluğu, “Türkiye’nin emperyal vizyonu”nu övmeden dile getirenlerin sevinci ‘sahih’ sayılmıyor. “Bize yüz yıl önce dayatılan haksızlığı” izale etmek gerekçesiyle son on yılda yeniden alevlendirilen yeni emperyal vizyonun muhtemel tehlikelerine dikkat çekenler bu ülkenin tarihinden habersiz, ruhundan kopuk sayılıyor. Suriye sahnesine baktığında öncelikle Türkiye’nin şân-ı şükûhunu görenlerin oluşturduğu kalabalık, AK Parti’nin son on yılda İslamilikten milliliğe doğru kat ettiği mesafenin büyüklüğünü de gösteriyor.
2024 yılının en büyük olayı, Suriye’de Esat rejiminin yıkılmasından çok mezhepçi İran imparatorluğunun çözülme sürecine girmiş olmasıdır. İran’ın vekâlet savaşları, şantaj, suikast ve bombalamalar eşliğinde kurduğu bölgesel egemenliği çökmüş, Şii Hilali dağılmıştır. Dışardaki emperyal ağları dağılan, içerde ekonomik ve siyasi olarak dibe vuran mevcut teokratik rejimin uzun süre ayakta kalması zordur.
Suriye’nin kendi beklenti ve amaçlarını empoze etmeye çalışan dostlara değil; hukuku, adaleti, huzuru ve ekonomik kalkınmayı sağlayabilecek dost ellerini uzatacak kişi, kurum ve devletlere ihtiyacı var. Uzun yılları alacak olan siyasal ve duygusal tamirat ancak Suriye’de yaşayan herkese eşit mesafede durarak sağlanabilir. Suriyelileri ayrıştıran siyasi pozisyonlardan uzak durmakta fayda var.
İlk gelen haberlerin önemli bir kısmı olumlu görünüyor. Hıristiyanların Noel Bayramı’nda okulların tatil edilmesi, insanı umutlandıran bir örnek. Yine aynı şekilde Esad’ı deviren yeni rejmin şimdiki lideri olan Ahmet El Şarra’nın gerilla kıyafetlerini çıkarıp daha diplomatik bir giyime geçmesi de kayda değer bir adım. Aynı şekilde yeni iktidar sözcülerinin değişik kimliklere yönelik dostça yaklaşımları da olumlu bir örnek olarak alınabilir.
Bu ülkede hiçbir zaman basın özgür olmadı. Her dönemde düşünce ve ifade özgürlüğü bir sorun olarak görüldü. Yaşadığım bir tarihi anıyı bu vesileyle paylaşmak istiyorum. 2001 Kasım seçimleri öncesi. Trabzon’da dönemin belediye başkanı Asım Aykan’la sahilde sohbet ediyorduk. Asım Bey’in telefonu çaldı. AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan telefondaydı. Ne var ne yok derken sohbete ben de dahil oldum. Söz benim Öcalan röportajı nedeniyle hüküm giymeme geldi. O sırada cezası kesinleşen Tayyip Erdoğan, serzenişte bulundu: “Düşünce özgürlüğünü savunan partiler sizin için bir kanun çıkardılar, bizleri de kasıtlı olarak bu kanunun dışında bıraktılar.”