GÜNÜN YAZILARI

İstinaf: Pandar’ın Adaleti

“Ahmak Davası” bundan böyle bir hukuk davası, kadı konusu olma niteliğini kaybedip, darbe dönemlerinde tanık olunan bir “siyaseten katl” hükmü kazanmıştır. Bu saatten sonra çıkacak hiçbir karar bunun önüne geçip “işte adalet!” diye haykıramayacaktır. Çünkü örüntü en başında yanlıştı. Hukukçuların mütalaaları elbette önemsiz değil ama bir hukuki şaibe ortaya çıktığında, bir kural yıpratıldığında ana yatağına döner, kendini siyasetin kucağında bulur.

Devletin temelini çökertmek

Devlet, işkenceyi meşrulaştıramaz. Kişiye isnat edilen suçun ağırlığı, devletin intikamcı bir ruh haline girmesine, hukuku paranteze almasına ve hukuku çiğneyenlere göz yummasına gerekçe oluşturamaz. Çünkü hukuksuzluğa sapmanın kaçınılmaz sonucu, adaletsizliktir; yani devletin temelinin çökmesidir.

Peki senin muhalefetin kime?

Türkiye, dış politikada eski “aman başımız ağrımasın Ali Rıza Bey”e dönemez, öyle bir konforlu dünya kalmadı. Dış politikada tarihsel, kültürel, dini bağların yok sayıldığı kimliksiz, nötr politikanın diplomatik çevreler dışında müşterisi yok. Böyle bir Türkiye, Batılı müttefiklerimizin de işine yaramaz. ABD’de bir otel salonunda, kumar parasıyla İsrailcilik oynayan bir ailenin toplantısında Şahçılık oynayan devrik İran Şahı’nın çaresiz ve işsiz oğluna bakarak ibret almakta fayda var.

Avusturya’da aşırı sağ birinci oldu ama yazısız anlaşma gereği iktidar olamayacak

Aşırı sağcı FPÖ, Avusturya tarihinde ilk kez yüzde 29 gibi rekor bir oyla seçimde birinci oldu ama diğer partilerin arasındaki yazısız bir anlaşma nedeniyle, FPÖ’yü dışarıda tutan bir üçlü koalisyon gündemde. Kim ne derse desin; gözlüklü, zayıf ve az karizmatik görünümlü Kickl, partisini %29’luk bir oya taşıdı. Aşırı sağcı FPÖ, ülkenin tüm kesimlerinden yüksek oy aldı. Hem yaşlılar hem gençler, hem kadınlar hem erkekler arasında birinci oldu. FPÖ’nün ele geçiremediği tek kale, başkent Viyana. Bazı Avusturyalılar “Acaba hangi ülkeye yerleşsek?” demeye başladı bile. Başka bazı Avusturyalılar da onları “halktan kopuk” olmakla suçluyor. Putin ve Orban’ın dostu olan Kickl, aşır sağcı suçlamasından rahatsız.
- Advertisement -

Türkevi hatıralarım

1976 sonlarına doğru genç memur olarak ilk tayin yerim olan Birleşmiş Milletler (BM) Nezdindeki Daimi Temsilciliğimize atanmıştım. Gerçekten Türkevi binası 3 milyon dolara IBM’den satın alınmıştı. Kaparo yanlış hatırlamıyorsam 300 bin dolardı. Ancak 70 sente muhtaç olduğumuz dönemde eksik parayı toparlamak pek kolay olmuyordu. Süre kısalıyordu. Sonunda bir Amerikan bankasından Hazine'nin borç olarak aldığı birkaç yüz milyon dolarlık paranın küçük bir kısmı IBM’e ödenmiş, bina da bizim olmuştu. IBM döneminden kalma yırtık yer halılarının ben ayrılıncaya kadar kullanıldığını hatırlarım. Giriş katındaki vitrinleri süslemek için çok fazla bir malzememiz yoktu. Atatürk ve zamanın Cumhurbaşkanı Korutürk’ün fotoğrafları, birkaç Kütahya çinisi ve bakır eşya ve tabii bayraktan ibaretti teşhir ettiklerimiz.

En Son Çıkanlar