“En düşük emekli maaşını 10 bin TL yapıyoruz ve bu yılı Emekliler Yılı ilan ediyoruz…”, “Yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır…", “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse o şehre herhangi bir şey gelmez…” Ülke bu haldeyken yönetimin en tepesinde oturan kişi nasıl böyle konuşabiliyor? Şuursuzluk mu, gaf mı, samimiyet krizi mi? Yoksa bu topluma dair hiçbirimizin bilmediği bir şeyi sadece o biliyor ve o sayede mi böyle serâzâd konuşabiliyor.
“Yedi haftadır ortaya konulan maç sahnelerinde “tatsız tuzsuz, güven ve istikrar vaat etmeyen” bu oyunun birincil nedeni, oyuncu gurubunun eksik ve gedikleri. Bu arkadaşlarımız demek ki, doğru dürüst kendini vererek, önemseyerek ne çalışıyor ne besleniyor ne de dinleniyor? İkinci nedeni dile getirmek bile istemiyorum; çünkü hiç kimse Diyarbakır şehrini ne küçümseyebilir de ne de kendini bir nimetmiş gibi sunabilir.”
Bu hakikati hemen ucuz ateistik sloganlara bağlamayalım. Zira dindar veya ateist çok anlayış yoksunu yobaz var. Evvela, yüzeysel ateistlere kötü haberim şudur: Tanrı öldü demek Tanrı yoktur demek değildir. Kral öldü demek, Krallık yıkıldı demek değildir. Kral değil krallık bile öldüğünde, yönetim gerçeği ortadan kalkmaz. En fazla öz-yönetim yahut demokrasi adını alır. Dinsiz olabilirsiniz ama ahlaksız olamıyorsunuz. Çünkü din modern çağda Kant gibi peygamberlerin eliyle ahlak suretini aldı. Tanrı dağıldı ama yok olmadı. İman yurttaşlık adını aldı. Kişiye özgü hale gelen Tanrı da vicdan suretini aldı. Yani Tanrı öldü ama vicdan olarak yeniden doğdu.
John Gardner bir hikayenin en can alıcı özelliğinin okuyucuyu sahici ve kesintisiz bir rüyada hissettirmesi (vivid and continuous dream) olduğunu ileri sürer. Bu sene Emmylerde 11 dalda ödül alarak kendi rekorunu kıran The Bear, (çünkü dizi geçen sene de 10 ödül almıştı) Gardner’ın tarifindeki tılsımı yakaladığı, yani sahici bir rüyaymış gibi aktığı için bu kadar etkileyici oldu.
Bazı işler güçler, “rütbe”ler ebedi. Ondan itibar, emekli olsa bile “durum ve vazife” çıkaranlar için harika ikramiye. O vazife sadece durumdan değil “kurum”dan da çıkıyor. Sözlükteki üç anlamıyla “müessese”, “büyüklük taslama, kibir”, “bacadaki is”… Bazısında üçü bir arada. Emniyet, Askeriye de unvanı, rütbesiyle itibarı köklü kurumlar. İtibarı taşırmazsa tabii…