Neredeyse yarım asır önce rakıya, masasına yakışan bir hayal mahsulüne kalktı kadehler: “Rakı içtiğin gün ölmezsin.” Ve öyle kutladılar “Dünya Ölmeme Günü”nü. Çiçek Pasajı’nın gerçek efsanelerinden… Fonda mutlaka bir akordeon sesi. Sonra o güzel insanlar, o güzelim masalardan kalkıp gittiler. O akordeoncu kadın, Madam Anahit de 22 yıl önce bugünlerde, 29 Ağustos’da gitti. Kulağımda o eski şarkı: “Benim göynüm sarhoştur yıldızların altında…”
Hem Naziler hem Sovyetlerin nüfus mühendisliğinin mağduru olmuş bir milletin mensubu olarak 1947’de Avusturya’da bir Nazi mülteci kampında doğmuş Ortaylı’nın ırkçı bir nüfus mühendisliğine hevesi neyle açıklanabilir?
Her neyi kullanırsan o da seni kullanıyor. Kullandığın app’ler seni kullanıyor. Fakat geldiğimiz nokta bundan da öte bir durum. Artık mektubun (mesaj) gideceği bir mesafe kalmadığı için mesaj ve vasat ayırımı anlamını gittikçe yitiriyor. Kullandıkların seni kullanır iken artık kullandığın şeylerden ibaret hale geliyorsun. Bugün bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz.
Gazzelilerin feryadı 7. Semaya ulaştı, İslam’ın olmadığı Daru’l Müslimin’de duyan yok.
Peki, ne yapmalı? Bu nasıl bir musibet? Bu musibete Gazzeliler veya Filistinliler değil, türümüz, beşeriyet maruz kalmış durumda.Elbette bir çare var, Gazze’den çıkış mümkündür. Gazze’den çıkış türümüzün selamete çıkışı anlamına gelir. İlk iş radikal bir paradigma değişikliğine gitmekten geçer.
AB’yle üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olan Türkiye, son zamanlarda Avrupa ile yaşanan gerilim nedeniyle, bir dışlanmışlık psikolojisi içinde. Bu durumu aylarca vize, hatta vize randevusu bekleyen sıradan yurttaşlar büyük bir sıkıntı olarak yaşıyor. Öğrencilerin yaşadığı durum ise daha da dramatik… Umutlarını Avrupa’da eğitim görmeye endekslemişken, yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını görüp, “ortada kaldıkları” hissine kapılabiliyorlar.