Nâzım, olabildiğince realist bir Atatürk betimlemesi, Atatürk’ün bütün çelişkileri ve bu arada özelliği, özgünlüğü, tikelliği de dahil, Mebus Tahsin’e anlattırır:
‘Muzaffer bir insandı ölen: / nefsinden başka hiç kimseye güvenmeyen / muzaffer ve muazzam bir kumarbaz. / Alaycıydı, kavgacıydı, kurnaz ve hükmediciydi. / Ben gelmiş olduğum yere onun eliyle gelmiş olmama rağmen / (o kadar ağır pençeliydi ki) / kaç kerre ölmesini istedim. / Sanıyordum ki zindanım yıkılacak / sofrası yıkılırsa. / Öldü. / Yıkıldı sofrası. / Fakat misafirleri onun yanına gömdüler / kendilerinde muzaffer olan ne varsa. / Ben ne kadar ihtiyarlamış olduğumu /onun öldüğü gün anladım.’”
New York Times’ın etkili yazarı David Brooks ABD seçimlerinden bir gün sonra kaleme aldığı yazısına “Seçmenlerden elitlere: Şimdi beni görüyor musun?” başlığını attı. Elitlerin cevabını biliyor muyuz, “evet, anladım şimdi, görüyorum” diyorlar mıdır? Hiç sanmıyorum. Bunu kendi ülkemizden de biliyoruz, “eğitimsiz, cahil kitleler” karşısında öyle katı bir kibre sahipler ki hiçbir seçim yenilgisi esnetemiyor bu katılığı.
Cumhuriyetçi Parti’nin yüklerinden kurtulmuş olan Trump, izolasyonizm, America First anlayışı, dünyadan asker çekme, savaş başlatmama gibi vaadlerine uygun bir kabine kurarsa beklenmedik hayırlara neden olabilir. O hayırlardan biri de Türkiye’de yeniden açılan çözüm sürecine yarayabilir. Mesela hiç beklenmedik biçimde Trump’ın Suriye’den asker çekme planı, Devlet Bahçeli’nin PKK’ya çağrısıyla eşleşebilir.
Coca Cola içmekle övünen, seçmenini McDonald’s’da karşılayan bir başkan Donald Trump… Canının istediğini tüketmenin refah sayıldığı ABD’yi büyük görüyor. Canımın istediğini yerim ve kimseye hesap vermem. ABD’nin büyüklüğüne gelince, onu Andy Warhol şöyle tarif ediyor: “Kola koladır ve paranız ne kadar çok olursa olsun daha iyi bir kola satın alamazsınız.”
Donald Trump, bu haftaki seçimlerde büyük bir zafer elde etti. Sadece yedi kritik eyalette Kamala Harris’i yenilgiye uğratmadı, New York, California, New Jersey gibi Demokrat Parti kalelerinde de oyunu artırdı. Trump artık sadece beyaz Amerika’nın başkanı değil; Hispanik erkeklerde %54’e ulaştı, siyah erkeklerde ve genç erkeklerde oyunu yükseltti. Trumpizm, Cumhuriyetçi Parti’nin tabanını genişletti, Trump hem ülke genelinde en çok oyu alan hem de başkanlığı kazanan nadir Cumhuriyetçilerden biri oldu. Trump’ın bu zaferinin arkasında ise enflasyon, artan gıda fiyatları, düzensiz göç, uyuşturucu, küresel savaşlar gibi konulardan rahatsız olan, Demokratların renksiz ve steril hikayesinde kendine yer bulamayan işçi sınıfının öfkesi var.