GÜNÜN YAZILARI

“Hava kurşun gibi ağır”

Hafızamdaki suç albümü eve sığmıyor artık. Fotoğrafı, videosuyla resimli ansiklopedi gibi. “Suç”, boy boy “fotoğraf çekinmek”ten bile çekinmiyor. “Kim, kiminle, nerede, ne yapıyor” sır da değil birçok örnekte. Albüm de değişiyor, durma genişliyor. Bir zamanlar filmlerdeki şiddet, silahlar sokakta. “Silah gösterme” yeni teşhircilik. Memleket normalleri... “Halk” da havaya sıkıyor, birçok olayda polis de. Normal… Hava öyle: “Kurşun gibi ağır.”

Neden bir AK Parti’ye ihtiyaç var?

Bir çocuk cinayetinin bütün suçu, elde bir veri, somut bir karine yokken bile milyonlarca insanın üzerine atılıyor, siyasal İslamcılık neredeyse taciz, tecavüz ile birlikte kullanılıyor. Bu tehlikeli bir öfke. Laik kesimlerin, 22 yıllık AK Parti iktidarının da öfkesiyle dindarları her türlü kötülüğün kaynağı gibi görmeye hala devam ettiğini gösteriyor. İşte her an harlanabilecek, iktidar gücüyle yangınlar çıkaracak bu öfkeye karşı Türkiye’nin iç barışını koruması için güçlü bir muhafazakar partiye ihtiyacı var.

Gazi’ye açık mektup

Bu yazıyı sadece 1930’da İzmir olaylarını başlatan garip CHF mitingini anlatmak için yazmak istemiştim. Kısa bir yazı olacaktı. Fakat Mustafa Kemal Atatürk’e gazete köşesinden biraz rest çekme kokusu aldığım (belki de ben abartıyorumdur.) bir açık mektup yazdıran panik bana son günlerde yeniden hayatımıza giren konuya da başka türlü bakmamı sağladı. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı, kollara Atatürk imzası yaptırmalar, arabaların arkasına yapıştırılan “Atam izindeyiz” stickerları Gazi’ye birer açık mektup olabilir miydi?

Solu hatırlamak

Türkiye’de Sol’un geçmişiyle ilgili yayınların sayısında son dönemde bir artış oldu. Nehir söyleşiler, anı kitapları, arşiv çalışmaları, derlemeler… Belki de artık solgunlaşan ateşin alacakaranlığında bazı ayrıntılar belirmeye başlıyor. Bu anıları okudukça muazzam bir telaş ve acelenin olduğunu görmemek elde değil… Sanki devrim ellerinin ucundan kaçıvermiş gibi. Halbuki tarihe bugünün penceresinden bakınca aslında hiç yaklaşamadıklarını ama umutlarının değerli bir yanı olduğunu görmek mümkün.
- Advertisement -

Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın konuşması: Anladığı dilden

Özkaya’nın Kuran-ı Kerim’den alıntılar yapması laikliğe halel getirmez. Bir mahkeme başkanı fikrini daha iyi ifade etmek için filozoflara da, din adamlarına da, kutsal kitaplara da, din dışı metinlere de başvurabilir. Bunda bir beis yok. Mühim olan, konuşmanın içeriği ve somut koşullarda nereye oturduğudur. Özkaya üç şarttan bahsetti: Yargı bağımsız ve tarafsız olmalı, bireysel başvuruların etkinliği korunmalı ve yargı makamları hukuk dairesinin içinde kalmalı. Kim bilir, Kuran-ı Kerim’den getirilen referanslar, belki de, muhataplarıyla “anladıkları dilden” konuşmak gerektiği düşüncesinin bir neticesidir.

En Son Çıkanlar