Sosyoloji üzerinde derinlemesine düşünmeme yol açan en önemli sebep Şerif Mardin’le olan ilk buluşmamızdı. Cemil Meriç’in sosyoloji etrafında ördüğü güvensiz atmosferin üstüne Mardin’in sürekli değişen realitenin arkasında değişmez tarihsel ve maddi sebep arayışı ısrarı eklenince, bende sosyolojiye, bu arada sosyal bilimlerin kendisine karşı şüpheci düşünme süreci başlattı. Bu süreç bende sosyal olaylar, sosyal değişim ve değişimde rol oynayan faktörler üzerinde inceleme ve araştırma yaparken, beni “belirleyici (muayyin) faktör” ile “etkileyici (müessir) faktör” arasında ayırım yapma gerektiği fikrine sevketti.
Savaş fikrinin verdiği büyük bir heyecan, doyum sağlayan bir ciddiyet olmalı. Savaşılsın. Kafirle ya da başka milletle. Yeter ki savaşılsın. Savaşılmıyorsa da insanlar savaşsızlık için suçluluk duysun. Nihal Atsız, subayların baskın olduğu bir aileden geliyordu. Askeri Tıbbiyeye girdi. Bu okuldan da üçüncü sınıfta “Arap” bir askere selam vermeyi reddettiği için atıldı. İsmet Özel’in askerliğiyle ilgili bildiğimiz Yıkılma Sakın şiirini yazabilecek zamanı bulmak için revire gidip sağlam dişini çektirdiği.
Bronckhorst ve Farioli, iki teknik adam, daha iyi bir oyun görüşü elde etmek için hemen her seferinde geriye doğru oynamakta bir sakınca görmediler. Farioli’nin Ajax’ı geriye doğru bir dikey bir yatay pastan sonra, çoklu oyuncu grubuyla birinci bölgeden ikinci bölgeye kolayca topu ve takımı taşırken; Bronckhorst’un Beşiktaş'ı, geriye doğru oynarken, bu alanı kat etmek niyetiyle değil, savunmanın daha garantili yerleşimi imkanı olarak kullanmaya çalışıyordu.
Numan Bey, Meclis başkanlığına seçilmesinden sonra bir konuşmamız sırasında “Meclis’i fonksiyonel hale getireceği”ni ifade etmişti. Ancak geçen seneki yasama yılında Can Atalay’ın tutukluluğu nedeniyle Meclis çalışmaları normal seyrinde yürümedi. Kurtulmuş, TBMM Başkanı olarak, bir formül üretilmesini istiyordu. Çözümden yana olduğunu ifade etti. Sonunda iktidarın çoğunluğu ağır bastı.
Sadece ben değil, görebildiğim kadarıyla herkes o ayrıntıyı atladı. Fark ettiğim bu şey, olayın oluş biçimine, olguya, maddi gerçeğe ilişkin çok temel bir detay. Bu ayrıntı, teğmenler yemini olayının gerçekten gelenekselleşmiş bir ritüel olup olmadığını da açıklayacak nitelik ve önemde. Resmi yemin töreninin ardından teğmenler program gereği Kara Harp Okulu içindeki Malazgirt Taburu binasına gidiyorlar. Teğmenlerin bir kısmı, gittikleri binada 5-10 dakika durduktan sonra, 500 metrelik yolu tekrar yürüyerek tören alanına geri geliyorlar, kılıç çatıp, eski yemini ediyorlar.