Peki kriterler yerine getirilse acaba vizeler kalkar mı sorusu da sorulabilir. Bunun cevabının olumlu olacağından emin değilim maalesef. 15 Temmuz 2016 darbe girişimden sonra ülkemiz kaynaklı kaçak göçmen ve ilticacı akımı katlana katlana gitmeye başladı. Vize diyalogunun başladığı dönemde ülkemiz kaynaklı ilticacı sayısı yılda 5000 iken, geçtiğimiz yıl 100.000’e ulaştı. Bu şartlarda vize serbestisini konuşmak çok zor olacaktır. Kriterler yerine getirilip yukarıda bahsettiğim iki kanun tadil edilse bile bunların tatbikinin ilticacı sayısını azaltıp azaltmayacağının belirlenmesi birkaç yıl alacaktır.
12 Eylül Darbesi’nin kirli havasını birlikte soluduğumuz yıllar. Kara Harp Okulu 4.Sınıf öğrencisiydim. Sağ görüşlüydüm.Disiplin puanım düşürülmek suretiyle atılmama ramak kalmıştı.Ancak arkadaşlarımın önerisiyle girmiş olduğum 10 Kasım şiir yarışmasında dereceye girdim. Şubat tatilinde memlekete gittiğimde babama yarışmda birinci olduğumu gösteren Kurmay Albay Hilmi Özkök imzalı kağıdı uzattım. Babam sitem dolu bakışlarla aynen şöyle dedi:“Lan oğlum, bari Peygamber Efendimize yazsaydın!”Rahmetli babam farkında değildi ama bu şiir sayesinde okuldan atılmaktan kurtulmuştum.
26 yaşındaki Türk kökenli Amerikan vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi, Batı Şeria’da İsrail ordusu tarafından katledildi. Ayşenur, zeytinliklerini işgal etmek isteyen İsrailli yerleşimcileri protesto etmek için topluca Cuma namazı kılan Filistinlilere destek vermek için Betia kentine gitmişti. Korumak istediği zeytin ağaçlarının gölgesinde son nefesini veren Ayşenur katledilmesi, vatandaşı olduğu ABD’yi henüz öfkelendirmedi. Türkiye’nin ise Ayşenur’a sahip çıkması için yapabileceği çok şey var.
Büyük Uçurum Oteli, gazeteci Stuart Jeffries tarafından yazılmış harika bir kitap. (Bana göre, bu yazın en iyi kitabı!). Gereksizliklerinden arındırılmış, neşeli ve coşkulu, derinliği ve sadeliği tam olarak birleştirmiş bir anlatım… Sosyal eleştirinin en önemli ekollerinden, tüketim toplumu, kitle kültürü, kültür endüstrisi ve otoriter kişilik gibi bugün artık ana akım olmuş çalışmaların öncülüğünü yapmış olan Frankfurt Okulu’nu kuran ve sürdüren, Adorno, Horkheimer, Marcuse, Fromm, Pollock, Neumann ve Habermas -ve hatta Benjamin, ve hatta Brecht!- gibi önemli bir entelektüel kuşağın ortak biyografisi. Hepsinin Yahudi olduğunu, oradan oraya sürülen bir yersiz yurtsuzlukla sürekli büyük korkularla yaşadıklarını düşünürsek, aynı zamanda trajik öyküsü de denebilir.
“Kahvaltılık margarin” sloganıyla çıkan Sana yağıyla kızarmış ekmek artık “emperyal kahvaltı”. Üzerine toz şeker serpileni de çocukların elinde ara öğün. Sana, Hollandalı “Margarine Unie” ile İngiliz sabun üreticisi “Lever Brothers”ın birleşmesiyle oluşan Unilever’in. Türkiye İş Bankası da ortak. Velâkin bankada promosyon olarak vermiyorlar; su gibi satıyor. Hatta nümayiş misali “Sana yağı kuyrukları” hâlâ memleket meselesi. Emperyalizm işte tattırıyor, alıştırıyor, sonra da kuyruğa sokuyor: “Hani bana, hani bana…”