Aşırı hızlı ve kontrolsüz, iknasız değişimden ve dayatmalardan ürken insanları Putin, Orban, Trump gibi liderler tahrik edip, mobilize ediyor.
Olimpiyat açılışı da şimdiden dillerine düştü. Peki, günün sonunda bu özgürlük mücadelesinden kim kazançlı çıktı? Çakması, ikinci el sanayisi Napolyonlar tabii.
Yıllarca önce rahmetli Denktaş’ın avukatı sadece elden dağıtılan ve bakan rahmetli İlter Türkmen, Mehmet Ali Birand ve benim için “Şarlatanlar” başlıklı bir kitap yayınlamıştı. Dava ettim ve kazandım. Bunun için yıllarca önce KKTC’ye gittiğimde bir dağa “bizi kurtarıcıdan kurtarın” yazılmıştı. Meslek hayatıma Kıbrıs dairesinde başlamıştım. Bu beni çok yaralamıştı.
Harekatın 50'nci, KKTC’nin ilanının 41'inci yılında Türkiye hariç onu tanıyan ülke yok. İzolasyonlar devam ediyor, havaalanına Türk uçakları dışında inen uçak yok. Posta hizmetleri Türkiye üzerinden yürüyor. Türk lirası kullanılıyor, birçok kilit noktada bulunan görevliler Türkiye tarafından atanıyor. Bu durumun değişeceğine ilişkin hiçbir işaret yok. TBMM, DEM Parti dışındaki partilerin oyuyla gerçeküstü bir karar kabul etti. Bana göre bu belgenin en içler acısı kısmı, Türk Devletleri Teşkilatı’nın KKTC’ye gözlemcilik vermiş olmasının memnuniyetle karşılandığının belirtilmiş olmasıdır. 41 yıl sonra KKTC’ye STK muamelesi çekilmiş olması üzücü değilse nedir diye sormak geliyor içimden.
Fransa dendiği zaman akla geleceklerden biri absürt/saçmadır. Rahatsız edicilik önemli bir unsurudur. Dolayısı ile absürt ve rahatsız edici bir şey bekliyordum. Ama beklediğim şey Hristiyanlığın alaya alınması değildi. Çünkü dünyanın şu anda ihtiyacı olan şey Hristiyanlık üstünden bir hiciv değil. Son Akşam Yemeği Yeni Ahitte önemli bir yere sahip olan Hristiyanlık teolojinin en kilit ve kutsal anlarından biridir. Hristiyanlarla empati kuramıyor, onlara nazik davranamıyorsak çeşitlilik yanlısı olduğumuz gerçekten söylenebilir mi? Siz bir grubu hedef alarak bir şey savunursanız, bu grubu sizin mesajınızdan uzaklaştırırsınız.
Bir de başıboş sokak insanları var. Korkmayın, onlar da pek ısırmıyor. Bunların bir bölümü işsizler. Artık üniversite de bir çeşit işsizliğe hazırlık kursu haline geldi. Bir bölümü de emekliler. Ellerine geçen maaşla hiçbir şey yapamadıklarından sokakları arşınlıyor, parklarda bakınıyor ve sessizce evlerine dönüyorlar. Ara sıra onlara sövüyoruz. Kesin şu partiye oy vermişlerdir diyoruz.