Harekatın 50'nci, KKTC’nin ilanının 41'inci yılında Türkiye hariç onu tanıyan ülke yok. İzolasyonlar devam ediyor, havaalanına Türk uçakları dışında inen uçak yok. Posta hizmetleri Türkiye üzerinden yürüyor. Türk lirası kullanılıyor, birçok kilit noktada bulunan görevliler Türkiye tarafından atanıyor. Bu durumun değişeceğine ilişkin hiçbir işaret yok. TBMM, DEM Parti dışındaki partilerin oyuyla gerçeküstü bir karar kabul etti. Bana göre bu belgenin en içler acısı kısmı, Türk Devletleri Teşkilatı’nın KKTC’ye gözlemcilik vermiş olmasının memnuniyetle karşılandığının belirtilmiş olmasıdır. 41 yıl sonra KKTC’ye STK muamelesi çekilmiş olması üzücü değilse nedir diye sormak geliyor içimden.
Fransa dendiği zaman akla geleceklerden biri absürt/saçmadır. Rahatsız edicilik önemli bir unsurudur. Dolayısı ile absürt ve rahatsız edici bir şey bekliyordum. Ama beklediğim şey Hristiyanlığın alaya alınması değildi. Çünkü dünyanın şu anda ihtiyacı olan şey Hristiyanlık üstünden bir hiciv değil. Son Akşam Yemeği Yeni Ahitte önemli bir yere sahip olan Hristiyanlık teolojinin en kilit ve kutsal anlarından biridir. Hristiyanlarla empati kuramıyor, onlara nazik davranamıyorsak çeşitlilik yanlısı olduğumuz gerçekten söylenebilir mi? Siz bir grubu hedef alarak bir şey savunursanız, bu grubu sizin mesajınızdan uzaklaştırırsınız.
Bir de başıboş sokak insanları var. Korkmayın, onlar da pek ısırmıyor. Bunların bir bölümü işsizler. Artık üniversite de bir çeşit işsizliğe hazırlık kursu haline geldi. Bir bölümü de emekliler. Ellerine geçen maaşla hiçbir şey yapamadıklarından sokakları arşınlıyor, parklarda bakınıyor ve sessizce evlerine dönüyorlar. Ara sıra onlara sövüyoruz. Kesin şu partiye oy vermişlerdir diyoruz.
Zulmü, eziyeti, perişanlığı, hatta idamı, infazı, ölümü bazı insanlara müstahak görebilen zihniyet, “köpekleri uyutma yasası” gibi örneklerde de işliyor. İtlaf kararındaki “gereklilik”, “Bizim dünyamıza zarar verdikleri için hak ediyorlar” hükmüne değiyor bir şekilde. Ve yasa metninden “adı” çıkarılsa da köpeklere yönelik yaygın “öta-nazileme hakkı”nı kendilerinde görüyorlar. O an geldiğinde köpeciklerin şifacısı, “iğneci amcası, teyzesi” de “zehirci” artık.
Teklifte öngörülen ötenazi şartlarının uygulamada kötüye kullanılmaması ve söz konusu hassas dengenin bozulmaması için etkili bir denetim ve caydırıcı cezaları esas alan bir sistem kurulmuyor. Toplum sağlığı ve güvenliği ile hayvanların yaşamını ilgilendiren böyle hassas bir konuda yetersiz bir kanun teklifinin oldu bittiye getirilerek Meclis’ten geçirilmesini doğru bulmuyorum. Bu sebeple de kanun teklifine ret oyu vereceğim.