GÜNÜN YAZILARI

Sokak insanları

Bir de başıboş sokak insanları var. Korkmayın, onlar da pek ısırmıyor. Bunların bir bölümü işsizler. Artık üniversite de bir çeşit işsizliğe hazırlık kursu haline geldi. Bir bölümü de emekliler. Ellerine geçen maaşla hiçbir şey yapamadıklarından sokakları arşınlıyor, parklarda bakınıyor ve sessizce evlerine dönüyorlar. Ara sıra onlara sövüyoruz. Kesin şu partiye oy vermişlerdir diyoruz.

Zehirci, Fındık ve İğneci Amca

Zulmü, eziyeti, perişanlığı, hatta idamı, infazı, ölümü bazı insanlara müstahak görebilen zihniyet, “köpekleri uyutma yasası” gibi örneklerde de işliyor. İtlaf kararındaki “gereklilik”, “Bizim dünyamıza zarar verdikleri için hak ediyorlar” hükmüne değiyor bir şekilde. Ve yasa metninden “adı” çıkarılsa da köpeklere yönelik yaygın “öta-nazileme hakkı”nı kendilerinde görüyorlar. O an geldiğinde köpeciklerin şifacısı, “iğneci amcası, teyzesi” de “zehirci” artık.

Hayvanları koruma kanununda önerilen değişiklikler neden çözüm değil?

Teklifte öngörülen ötenazi şartlarının uygulamada kötüye kullanılmaması ve söz konusu hassas dengenin bozulmaması için etkili bir denetim ve caydırıcı cezaları esas alan bir sistem kurulmuyor. Toplum sağlığı ve güvenliği ile hayvanların yaşamını ilgilendiren böyle hassas bir konuda yetersiz bir kanun teklifinin oldu bittiye getirilerek Meclis’ten geçirilmesini doğru bulmuyorum. Bu sebeple de kanun teklifine ret oyu vereceğim.

Gebertmek, katletmek, öldürmek, itlaf etmek, uyutmak, ötanazi…

“Sokak köpeklerinin öldürülmesine karşıyım” diyenler, “itperest” ilân ediliyor. Çünkü köpek deyince aklımıza ilk gelen sözcüklerden biri “sadakat” iken “it” deyince eşdizim “dalaş”a doğru kayıyor. Üstüne bir de “perest” eklenince, neredeyse meczup insanları canlandırıyoruz kafamızda. “Herhangi bir grubun ya da canlının yaşama hakkını savunmak için ona tapmamız mı gerekiyor?” diye sormayı yasaklıyor kutuplaşmak. İnsan hayatına duyarsız olmakla suçlanmak an meselesi.
- Advertisement -

Maliyeci zihniyetiyle iktisadi kalkınma olamaz

Sıcaklar arttıkça susuzluğum da artıyor sanki ve ardından yeni bir Şevket Süreyya kitabı geliyor: Menderes’in Dramı. Görünen o ki Menderes, uzun yıllar her halk çocuğu gibi ülkenin sorunlarına kayıtsız kalamamakta ve içten gelen bir duyguyla kendini en yüksek mevkilere hazırlamaktadır. O gün geldiğinde ise, esas olan milletin vekili veya mebusu değil mümessili olabilmektir: “Çünkü milletin gerçek mümessili demek, hele bizimki gibi okuryazar nispetinin düşük olduğu ülkelerde, nihayet, milletin istek ve ihtiyaçlarını sezerek, onlara sözcü olabilen demektir. Hatta bu ihtiyaçlar, millet tarafından açığa vurulmamış olsa bile.”

En Son Çıkanlar