“Milletin partisi AK Parti”nin yıllardır süregelen ve artık dozu iyice kaçmış ‘devlet’ kutsamaları ve devlet adına yapılan tehditler AK Parti’nin içinde bile itirazlara uğruyor… CHP tabanı ise bir zamanlar ‘devlet’e karşı beslediği muhabbetin çok uzağında; çünkü artık devlet ‘bizim’ değil ‘onların’… Ve tabii büyük seçim zaferiyle özgüven ve prestij kazanmış, bu yönüyle tercihlerinin tabanda teveccüh görme ihtimali misliyle artmış bir liderlik… İşte bu tablo CHP liderliğine CHP-devlet ilişkisini yeniden düşünme hususunda büyük bir imkân sağlıyor. Yani: Liderlik kararlıysa denklemi dönüştürmenin tam zamanı.
Değişen dünyada Türkiye kazanımlarını korumakta, dünyaya ayak uydurmakta zorlanıyor. 2024 Türkiyesi çok farklı bir Türkiye. Artık yeni şeyler söylemenin zamanı geldi. İktidar da muhalefet de bunun farkında. Tabii CHP de eski CHP değil. AK Parti yönetimi seçim kampanyasında Anadolu şehirlerinde “İstanbul’daki yakınlarınıza söyleyin, AK Parti’ye oy versinler” çağrısında bulundu. Anadolu-İstanbul ilişkisi bağlamında bu gerçekten ilginç bir örnek olarak önümüzde. Geleneksel olarak partiler “İstanbul’dan Anadolu’yu etkileme” yolunu izlerler.
“Muhafazakar Kürt seçmen” olarak tanımlanan ama esasında muhafaza ettiği en önemli hususun “dini geleneğiyle iç içe geçmiş etnik kimliği” olduğu göz ardı edilen bu seçmen kitlesi, kendini zamanla Cumhur İttifakı söylemlerindeki “ötekiler” arasında hissetmeye başladı. Gelinen noktada, Kürt meselesinde geçmişte büyük devrimler gerçekleştirmiş olan AK Parti’nin, müstakil siyasal bir parti olarak “Beka meselesi”, “Türklük-Türkiyelilik”, “Türkiye Yüzyılı” gibi paradigmal başlıklarda ve de Kürt meselesinde kendi Kürt seçmeninin aidiyetini muhafaza edecek bir siyasal formülasyon geliştirememesi, söylemlerinin ittifak ortağı MHP’nin söylemleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzeşmesi, bu kitleyi dönüşü olmayan bir ayrılığa zorluyor.
Mafyalar, tetikçiler, futboldaki ranta talip olanlar, sahneyi kaplıyor. Futbol özerk olmalı. Kendi düzenini kendisi kurmalı. Futbol dışı güçlerin bu işe karışmasını önleyecek kurallar konmalı. Bu sorun yalnızca Fenerlilerin sorunu değil. Bugün bana yarın sana. Özellikle son dönemde siyasetin hemen her noktada futbolun içine el atması yanlıştı, tehlikeliydi. Buna dikkat çekecek, uyaracak bir çıkışa gerek vardı. Fenerbahçe ülkenin bir bakıma en büyük sivil topluluğu olarak çıkışını yaptı. Bu, Türk futbolunun geleceğinin meselesi.
Bundan 30 yıl önce İmamoğlu’nun yaptığı gibi makam odasına mevlithan çağırtıp dua okuyarak göreve başlamak değil, Erdoğan’ın göreve Fatiha okuyarak başlaması bile “ne var ki bunda” denmeyecek ciddi bir krize neden olmuştu. Bugün CHP’li başkanların yaptıklarının benzerleri ise RP, FP, AK Parti kapatma davalarında iddianameye “laiklikliğe karşı odak” olmanın delilleri olarak girdiler. CHP için artık merkeze yönelmek, iktidar olmak ve geniş kitlelerden oy almanın yöntemi çok açık: Cumhuriyetçi-Kemalist dili ve tarzı aşmak, onları esnetmek. Yani post-Kemalistlerin dediğini yapmak…