GÜNÜN YAZILARI

31 Mart’ın ardından: Televizyondaki seçim kampanyaları bize ne anlattı?

Partilerin seçim dönemi boyunca seçmene verdikleri mesajı anlamak için Kızılcık Şerbeti’nin, Yargı’nın, oklavalı tartışma programlarının reklam kuşaklarına bakmak yeterli. CHP’nin basit ve gündelik hayata dokunan somut reklamlarına karşı AK Parti’nin karmakarışık uzun reklamları. Hangi iletişim stratejisinin başarılı olduğunu seçmen Pazar günü sandık başında verdi.

Avrupalı NATO

AB üyeleri savunma çaba ve sanayilerini daha entegre hale getirmelidir. Sadece daha fazla para sarf etmek yeterli olmaz. Savuma sanayi alanında ciddi işbirliği gerek. Ukrayna’nın da önemli bir savunma sanayi geçmişi ve deneyimi vardır. Bazılarınca NATO üyesi mi değil mi diye sorgulanan Türkiye de Avrupa’nın bu çabalarına dahil edilmelidir. Türkiye stratejik önemine ilaveten gelişen savunma sanayiine sahip oluyor. Önemli bir orduya sahiptir. Böyle bir gelişme, Türkiye’nin lehine olduğuna kadar Avrupa’nın da çıkarınadır.

CHP seçimleri laikler değiştiği için kazanmadı. Fakat seçimler CHP’nin kendi tabanını da Türkiye’yi de değiştirecek kapıyı açtı

Laik kesimlerde zihniyet değişiminin imkân dahiline girebilmesi için seçim kazanan elitlerin güçlü biçimde vereceği normalleştirici mesajlara ihtiyaç var. Başarı sağlayan, özgüven kazandıran lider kadronun, bu başarının devamı için kucaklayıcı politikaların önemini fark etmeleri beklenir. Nitekim ilk sıcak mesajlar bu yönde ve bu yeni söylem onların kazandığı saygınlığın sonucu olarak kulaklara, duygulara ulaşacaktır. Sert, hınçlı, rövanşist sesler itibar kaybedecektir. CHP seçimleri kazanarak hem kendisini hem de ülkeyi değiştirebilmenin kapısını aralamıştır.

Seçimler dış politikayı nasıl etkiler?

Dış dünyanın da artık ülkemizin bir geçiş döneminde olduğuna kanaat getirdiğine şüphe yok. AB’nin ülkemizle ilişkilerde normalleşmeye gitmek için öneriler içeren Yüksek Temsilci Borrell’in Kasım 2023’te sunduğu raporu bir türlü ele almamış olması mevcut iktidarla bir yere varılamayacağı kanaatine bağlamak mümkündür. Seçimlerden sonra bu kanaatin Brüksel ve başkentlerde kuvvetlenmiş olacağına ve beklemenin en iyi yol olacağına inanılmakta olduğunu tahmin etmek zor değil. Bu kanaati değiştirmenin tek yolu iktidarın önünde kalan yıllarda AB ile ilişkilerde normalleşmenin olmazsa olmazı olan insan hakları, hukuk, demokrasi ve ayrıca Kıbrıs sorununda beklenen bazı adımları atmasıdır.
- Advertisement -

Tâ kim hatın ey mâh-cebînim yüze çıkdı

Özgürlüğün “seküler” bir hayat tarzıyla yakın ilişkisini gözden kaçırmamak, AKP’nin belediyelerde gerilemesinin nedenlerinin bir bölümünü de bütün “hayat” yatırımını tek bir anlayışa, sevk etmeye çabalayan yanında aramak gerekiyor. İstanbul’da CHP’ye geçen Üsküdar ve Beykoz gibi belediyelerin kent hayatına ne yönde yatırım yaptığını gözlemlemek sanırım bu fikrimi destekleyecektir. Bu beldelere tabiri caizse “direkten dönen” Fatih’i de eklemek gerek. Üsküdar mekanlarındaki Hilye-i Saadet, Gönül Bulutu, Yedi Güzel Adam başlıklı etkinliklerde salonlar hınca hınç dolmadı. Hesaba katılmayan Üsküdar’ın bu dokuya maruz kalmaktan belki de bunaldığı oldu.

En Son Çıkanlar