GÜNÜN YAZILARI

Cumhuriyet ilan edilmeden beş gün önce n’oldu?

Müteakip bayram 1 Ekim 1925 tarihinde yapıldı. Her yer tatil edildi. Ama devlet merasimi yapılmaz. Aynı yıl yirmi sekiz gün sonra da 29 Ekim’de ilk kez Cumhuriyet Bayramı kutlanır. Bu ilanın ikinci senesidir. İlk sene kutlanmaz. Cumhuriyet Bayramı devlet erkanınca coşkuyla kutlanır. Böylelikle 1925 yılının Ekim ayında iki bayram birden idrak edilir.

“Umut hakkı “aldanma hakkına” dönüşür mü?

Öcalan’ın koşullu salıvermeden yararlanma imkânı bulunmadığından ölünceye kadar ceza evinde kalması gerekmektedir. Bu madde değiştirildiğinde 15 Temmuz darbe girişiminden mahkûm olanlar dâhil terör suçlarından mahkûm olan her hükümlü bundan faydalanacaktır. Peki, toplumsal alt yapımız buna hazır mı? “Ben yaptım oldu”, “ben dedim oldu” mantığıyla olaya yaklaşırsanız başa dönersiniz. Başta devlet şiddeti dâhil hiçbir şiddetin göz ardı edilmemesi gerekir. Yoksa hukuku yine geçmişte olduğu gibi birkaç sembolik seçkinin çıkarları doğrultusunda mı dizayn edeceğiz.

Resmi Türkiye’nin referansı, Öteki Türkiye’nin performansı

1990’ların başında gerilimin “resmi Türkiye ile sivil Türkiye arasında” sürdüğünü yazmıştım, üstelik sadece Türkiye’de değil Müslüman toplumların neredeyse hepsinde farklı mahiyette sürüyordu, bizde ise bu gerilim yüz elli senedir sosyo psikolojik yapımızı hırpalayıp bitkin düşürüyor. Kuşkusuz ben sivil ve öteki Türkiye’nin tarafındaydım ama siyasette ve entelektüel düzeyde İslamcı olanların ezici çoğunluğunun yöneldikleri hedefin Resmi Türkiye’ye “dini muhafazakar cübbe” giydirmek olduğunu seziyor, bu da beni kaygılandırıyordu.

Devlet Türkleri barışa ikna edebilir fakat Kandil Kürtleri savaşa ikna edemez

İktidarın ve devletin Öcalan ve DEM Partisi üzerinden yürütmeye çalıştığı Kürtlerle barış hamlesi: Şu anda küçük milliyetçi partilerden ‘solcu’ televizyon sunucularına uzanan geniş bir yelpazede yoğun bir ‘istemezük’ kampanyası yürüyor ve kamuoyu önemli ölçüde bu kampanya üzerinden şekilleniyor. Son saldırı onların elini çok güçlendirdi. Bugünün iki sorusu şöyle: 1. Bu propaganda böyle sürer gider mi yoksa girişimi başlatan devlet onu dengeleyecek bir propaganda mekanizması oluşturabilir mi? 2. Silah bırakma niyetinin olmadığı anlaşılan Kandil, Kürtleri ‘savaşa devam’a ikna edebilir mi?
- Advertisement -

Bir ölümün ardından (I)

Sızıntı dergisinin 1993 tarihli sayılarından birinde okuduğum bir yazı, benim için bir dönüm noktasıydı. Gülen’in de, müntesiplerinin de sıkça başvurduğu mecazlarla yüklü, yanılmıyorsam “bahar müjdeleri” temalı o yazıyı okuduğumda, açıkçası dehşete kapıldım. Çünkü bu yazı, örtük dilinin satır aralarında, amaçlar adına herşeyi yapabilir ve her ölçüyü çiğneyebilir bir teoloji inşa ediyordu. Bugünden bakılırsa, 15 Temmuz dahil, sonrasında olabilecek herşeyin habercisiydi. Kaç kişi bu yazıdaki kodları çözebildi bilmiyorum, ama ben anlayacağımı anlamıştım ve sessiz kalamazdım.

En Son Çıkanlar